Pages

28 Haziran 2013 Cuma

Kitap Yorumu : Senden Önce Ben - Jojo Moyes


 

 Pegasus Yayınları'ndan çıkan ve okuyucular tarafından çok beğenilen bir kitap daha... "Senden Önce Ben" ülkemizde çıkar çıkmaz büyük bir ses getirdi. Okuyan herkes olumlu yorumlar yaptı. Ki okuyanların çoğu ağlamakla meşguldü. Benim okuduğum yorumlarda, kitabı okuyan sarsılmış ve etkisinden çıkamamış bir kitle vardı. O yüzden bu kitabı okurken hep bir korku içerisindeydim. Aniden bir şey olucakmış gibi diken üstünde okudum. Neyseki, kitap sonunda salya sümük ağlamadım. Sadece boğazıma kocaman bir yumruk takıldı ve nefes alamadım. İşte en fenası oydu.
     Aslında çok tuhaf bir okuyucuyum. Bazen kafam eser kendimi fantastik dünyaya kapatırım. Bazen ağlamak istediğim için Kristin Hannah tarzı kitaplar okuyup,kendime işkence ederim. Bu kitabı okumamın sebebi de hem çok beğenilmesi,hem konusu dikkatimi çekmesi hemde kitabın kapağı...


Kitabın arka kapak yazısını okuduğunuzda "Hmmm.Klasik bir aşk hikayesi tadında. Deli dolu bir kız, kaza geçiren adamla dramatik bir şekilde karşılaşır ve yakınlaşırlar. Sonu mutlu biter. Böylece klasik bir aşk romanı okumuş olurum." diyebilirsiniz. Şahsen ben öyle algıladım ilkten. Ama okudukça hayatın diğer gerçekleriyle yüz yüze kaldım... Kitaplarda sık sık tekerlikli sandalyede yaşam mücadelesi veren bir erkek karakteri, ailesinin durumu çok iyi olmadığı için ne iş bulursa çalışması gereken ve renkli bir kişiliği olan ama hayatını doğru düzgün yaşamayan bir kadın karakteri maalesef okumuyoruz. Bu yüzden kitabı okurken arada tuhaf hissettiğim zamanlar oldu.

Will; yakışıklı bir iş adamı, her fırsatta her şeyin tadını çıkaran varlıklı ve mutlu bir adamdır. Ama kaderin karanlık yüzüyle karşılaştığında hayatı tepe taklak olur. Artık hiçbir şey eskisi gibi değildir. Evet,bu konuyu hemen herkes düşünüp,yazabilir.Trajedi tarzında bir kaza ve klasik olay işte... Ama karakterin iç dünyasını okumak bir başkaydı. Yanınızda biri olmadan yemek yiyemiyorsunuz,yatamıyorsunuz,gezemiyorsunuz.Hiçbir şey yapamıyorsunuz. Çünkü tekerlikli sandalyeye bağlısınız. Empati kurunca gerçekten berbat bir his olduğunu anlıyor insan.



Lou ; ufak tefek yirmi yedi yaşında bir kız. Ailesiyle yaşıyor ve onlara bakabilmek için çalışıyor. Kendinden küçük kardeşi Katrina ise hamile kalıp eve dönmüştür. Her şey daha zorlaşıp,tüm yük Lou'nun üstüne kalır. Sporlar kafayı yemiş sevgilisi Patrick'le ilişkisi yolunda gibidir. Zevkle çalıştığı Cafe kapanınca ne yapacağını bilemez. Önüne gelen her işi kabul etmek zorundadır... Lou karakteri çevremizde karşılaşabileceğimiz türde. Çok renkli biri ama hayatını yaşayamıyor. Çünkü bambaşka sorumlulukları var.

Ve kader onları birleştiriyor.Lou,Will'e bakıcılık yapmak için iş görüşmesine gidiyor. İşe ilk başladığı zamanlar Will, Lou'ya gerçekten çok kaba davranıyor. Neyseki Lou çok sabırlı bir kız. Kardeşinin desteğiyle  işe devam ediyor. Bir süre sonra Will'le iyi kötü anlaşmaya başlıyorlar. Birbirleriyle uğraşıyorlar,Lou tekrardan Will'i hayata döndürüyor. Saçını,sakalını kesiyor.Bu basit,küçük bir şey gibi gözükebilir ama Will için büyük bir adım oluyor. Ama Lou, berbat bir şey öğreniyor. Will, daha fazla yaşamak istemiyor ve kendi isteği ile Dignitas'a* gitmeye karar alıyor. Ailesi bunun üzerine ondan altı ay daha zaman istiyor. İşte bu zaman içinde Lou, onu bu fikirden vazgeçirmeye çalışıyor. Will'in bakıcılarından biri olan Nathan'da yardım ediyor. Bir çok yeri geziyorlar. Hatta Will kaza geçirdikten sonra eski sevgilisi ve en yakın arkadaşının evlendiğini duyunca ilk önce çok sinirleniyor ama Lou ile yakınlaştıkça bu düğüne gitmeyi bile kabul ediyor.

Kitabın sonunu mutlu bitmesini beklemiyordum zaten. Ama yinede okurken bambaşka oluyor. Beni asıl etkileyen ise son sayfalardaki Will'in mektubu. İnsanın hem gözlerini dolduran hemde gülümseten bir mektuptu. Gerçekten çok anlamlıydı.


Neden böyle mutsuz sonla biten kitaplar okuyorsun diye soranlar oluyor. Bazen gerçek hayatı konu alan kitaplardan da yardım almak gerek. Hayatta her zaman güzel,mutlu ve iyi şeyler olmuyor. Diğer tarafıda görüp,öğrenmek lazım.Bu kitabı okuyunca hayatta "her an her şey" olabileceğini anlıyorsunuz. O yüzden yaşadığımız hayatın değerini bilmek lazım. Belki de nefret ettiğimiz hayat bir başkasının hayalindeki yaşamdır.Bunu bilemeyiz.


*Dignitas : İsviçre'de intihar etmek isteyen insanlara yardım eden (?) bir yer. İlaçlarla ya da iğnelerle acı çeken hastaların ölümlerini gerçekleştiriyorlar.

|||||

"...Sana bu parayı veriyorum, çünkü beni artık mutlu eden pek bir şey yok, sadece sen varsın.
 Beni tanımanın sana acı ve hüzün getirdiğinin farkındayım. Umarım bir gün bana daha az öfkeli ve kırgın olduğunda sadece bu yaptığımdan başka yapacak bir şeyim olmadığını, bunun gerçekten iyi bir yaşama sahip olmana, benimle tanışmasaydın sahip olacağın hayattan daha iyi bir hayata sahip olmana yardımcı olacağını da anlarsın.
... İşte böyle. Kalbimde bir iz bıraktın Clark. Komik kıyafetlerin, kötü esprilerin ve en küçük bir duygunu bile saklamak konusundaki beceriksizliğinle odamdan içeri girdiğin ilk andan itibaren bende bir iz bıraktın. Sen benim hayatımı, bu paranın senin hayatını değiştireceğinden çok daha fazla değiştirdin.
Beni o kadar sık düşünme. Seni sulu gözlü bir şekilde hatırlamak istemiyorum.Sadece iyi yaşa."

7 yorum:

  1. Tek kelimeyle harika... Sürükleyici

    YanıtlaSil
  2. Muhtesem bir kitap. Cok etkilendim.kesinlikle okunmali bu kitap.

    YanıtlaSil
  3. Mutlu sonra bitmesini bu kadar istedigim baska bir kitap daha yok

    YanıtlaSil
  4. kesinlikle sondaki mektup. . . ilk defa bi kıtabı okurken hıckıra hıckıra agladım :(

    YanıtlaSil
  5. BEN MUTLU SON İSTİYORUM :((((

    YanıtlaSil
  6. bu son yakışmadı,film harika mutlaka izleyin!!!

    YanıtlaSil
  7. Reklamı bolca yapılmış ama içi boş bir kitap. Paranıza yazık.

    YanıtlaSil