Pages

11 Ocak 2018 Perşembe

Kitap Yorumu: Gurur ve Önyargı - Jane AUSTEN

Merhabalar
Son bir haftadır sanki 1800'li yılların İngiltere'sindeymişim gibi hissediyorum. Her hafta yapılan çay partilerinin, eş arayışı içinde dolanan genç kızların olduğu baloların, entrikalarla dolu sosyetenin tam ortasına düşmüşüm gibi sanki. Jane Austen aldı beni böyle yıllar yıllar öncesine sürükledi. Gurur ve Önyargı bittiği zaman o dünyaya hapsolmak istedim. Son bir haftadır benden mutlusu yoktur sanırım. 😍

"Evlilikte mutluluk tümüyle şans meselesidir."

Size ilk okuduğum klasik kitabımla olan maceramı anlatmıştım değil mi? Belki yanlış bir zamanda belki yanlış bir çeviri ile Uğultulu Tepeleri okumuştum. İlk okuduğum klasikti ve beğenmemiştim. Sonrasında klasiklerden uzak durdum. Gurur ve Önyargı'yı yıllardır merak etmeme rağmen klasik korkum yüzünden hiç alıp, okuyamadım. Ama bu korkumu yenmeye başladım. Klasikleri İş Kültür Yayınları'ndan okumaya karar verdiğimden beri her şey daha güzel gidiyor. Bir de artık yaşımın getirdiği bir olgunluk da var sanırım. Gurur ve Önyargı'yı daha sindire sindire ve anlaşılır bir şekilde okudum. Eski dönemleri biraz araştırmam, tarih aşk merakım ve edebiyat öğrencisi olma yolundaki maceram sayesinde kitabı çok rahat okudum. Hatta bir daha okuyacağım ama 30'lu yaşlarıma gelince. 😃

"Etrafa kayıtsızlaşmak aşkın özü değil midir?"

Şimdi size kitaptan nasıl bahsetsem bilemedim. Çok fazla karakter var ama inanın bana dikkatli okuduktan sonra hepsi yerli yerine oturuyor. Zaten belli baş karakterler var. Kurgu genellikle onların etrafında geçiyor. Bunun yanı sıra dönemin izleriyle karşılaşacaksınız. Genç kızların balolardaki eş arayışı, annelerin kızları üzerindeki etkileri, dedikodular... Mis gibi bir tarihi aşk romanı aslında. Ki ben bu türe bayılan biriyim. O yüzden bu kitabı okumak benim için büyük bir keyifti.
Karakterlerden bahsedeyim. Beş kızı olan Bennet ailesinden konuya giriyorum. Anneleri Mrs. Bennet, şehre zengin bir gencin geleceğini duyunca hemen hazırlıklara başlıyor. Eh, beş kızına da eş adayı bulmak kolay bir iş değildir. Hele ki iki büyük kızının evlenme çağı geldiyse... Kocası Mr. Bennet'in başının etini yemeye başlıyor. "Genci ziyaret et, önden tanış ki davet edip kızlarımızla da tanıştıralım," diye. Öyle böyle derken bir balo oluyor. Evin en büyük iki kızı olan Elizabeth ve ablası Jane de katılıyor. Şehre yeni gelen zengin genç Mr. Bingley, Jane'i gözüne kestiriyor. Mr. Bingley'in yakın arkadaşı ve ondan da zengin olan Mr. Darcy de baloya katılıyor. Ama kendileri çok gururlu ve kaba biridir. Elizabeth'i, spoiler vermek gibi olmasın ama, açıkça reddediyor. Eh Lizzy bunun altında kalır mı? Adama büyük bir nefret duymaya başlıyor. Yeri geldiğinde çok güzel laflar da sokuyor.
Aradan zaman geçiyor. Yine bir araya geliyorlar ve Mr. Darcy, Lizzy'nin diğer kızlardan farklı olduğunu anlamaya başlıyor. Lizzy, sırf parası için ona yalakalalık yapmıyor ya da etrafında pervane olmuyor. Ama reddedilmesinden sonra ona yüz vermemeye kararlıdır.

Kurgunun genel hatları böyle aslında. Yan karakterlerin dedikoduları, birbirlerinin arkasından entrikalar çevirmeleri, yemek toplantıları, kızların akrabalarında kalıp misafir ziyaretleri derken olaylar öyle güzel gelişiyor ki... Jane Austen çok akıcı bir şekilde yazmış, Hamdi Koç da enfes çevirmiş. Betimlemelerden tutun diyaloglara kadar her şey anlaşılır ve sıkmayan bir anlatıma sahip. Çok sinir olup, kitabın içine dalıp bazı karakterleri boğazlamak isteyeceksiniz. Mr. Darcy'i bazen sarsmak bazen de sarıp sarmalamak isteyeceksiniz. Elizabeth'i kendinize daha yakın görebilirsiniz. Açıkçası ben kendimi resmen Lizzy'de gördüm. Umarım sonum da onunki gibi olur. 😄
Mr. Darcy'i de sevdim. Başlarda cidden soğuk, umursamaz ve gururlu gibiydi. Öyle gizemli öyle içine kapanık ve belirsizdi ki... Tam sevdiğim erkek tipi aslında. Onda gizli cevher olduğunu ve önünde sonunda bunu doğru zamanda doğru kişiye göstereceğini biliyordum. O yüzden bence en sağlam karakterlerden biriydi.

"Bazı insanların sahip olduğu yetenek bende yok," dedi Darcy, "daha önce görmediğim insanlarla rahat konuşma yeteneği. Başkaları gibi konuşmalarının tonunu yakalayamıyorum, söz ettikleri şeylere ilgi duyuyormuş gibi görünemiyorum."

Anneleri Mrs. Bennet ne kadar uyuz biriyse babaları Mr. Bennet o kadar sempatik bir adam. Babalarının olduğu her sahneyi sırıtarak okuyordum. Diğer kız kardeşler: Mary, Lydia ve Kitty. Lydia'ya da baya sinir olabilirsiniz. Sinir olacağınız çok karakter var aslında. Uzaktan kuzenleri olan Mr. Collins, Mr. Darcy'nin teyzesi mi halası mı çözemediğim kadın Lady Catherine de Bourgh, Mr. Darcy'in düşmanı gibi olan Mr. Wickham... Daha aklıma gelmeyen bile olabilir.
Bu kadar fazla karakter gözünüzü korkutmasın. Okudukça hepsi akılda kalıyor.
Kitap hiç bitmesin istedim. Devamı olsa balıklama atlardım herhalde. Nefis yazılmış, çevrilmiş. Kitabını okumadan filmini izlemem demiştim. Eh, artık rahatlıkla filmi de izleyebilirim. 😊
Okuyun, okutun. Özellikle de benim gibi tarihi aşk seviyorsanız tam size layık bir kitap olacaktır.

Kocaman sevgiler, öpücükler: Jane

Not: Beni kitap kurdu yapan, yıllardır dostum olan ve bendeki yeri hiç değişmeyen Aylin'ime "Gurur ve Önyargı'yı kesinlikle sen okumalısın," deyip, kitabı almama vesile olduğu için ömrümün sonuna kadar teşekkür edebilirim. 💚

10 Ocak 2018 Çarşamba

Kitap Yorumu: Alengirli Şiirler - Ali Lidar

Merhabalar
2018'deki ilk şiir kitabımı geçen günlerde okudum, bitti. Genellikle eski şairlerimizin eserlerini okuyordum. Her ay mutlaka farklı bir şairi tanıyıp, eserini okumaya gayret gösteriyorum. Bu ay biraz farklı davrandım. KAFKAOKUR dergisinde Ali Lidar'ın röportajını okuduktan sonra "bu adamı tanımalıyım," diyerek kitaplarını araştırdım. Baya ilgi çekici geldiler. Daha sonra üstünden birkaç gün geçti. Kitapçıda ocak ayı için şiir kitaplarına bakınırken Alengirli Şiirler gözüme çarptı. İçine şöyle bir göz attım. Ama en çok arka kapaktaki şiir beni ele geçirdi. Ve kitabı kaptığım gibi okumaya başladım.
Günümüz şairi olduğu için günümüz etkileri daha baskın, doğal olarak. Şiirlerin bir kısmını çok sevdim bir kısmı da bana göre değildi. Ama yine de zevkle okudum. Size birkaç alıntı bırakacağım. Ali Lidar'ın diğer kitaplarını da alıp okumayı planlıyorum. Değişik bir tarzı var. İnternetten araştırmanızı tavsiye ederim. 👀


Herkes gider
Ne?
Bilmiyor muydun sanki
Sevgili kalbim!
Neden hala apartman boşluğunun
Gün ışığı görmeyen penceresinde
Kuş sesleri beklersin.

...
hatırla ama unutma hatırla ama unutma
ateşle buz neyse seninle ben de oyduk
ayrı ayrı çok güzel
birlikteyken ölümcül.

Kaçırdığımız sabahlara ciddi bir özür borçluyuz
beraber uyanmadığımız bütün sabahlar
bir şey eksikti vardı yeryüzünün haberi
yanımızda başka bedenler
aklımızda başka hayaller
ama aynı güneş aynı gökyüzü...

Belki kadar keskin
ve keşke kadar imkansız
birbirimizden uzaklaşmamız
kırılsak da tırnak uçlarımıza kadar
kırılırız elbet bunu gerektirir yaşamak.

Kocaman sevgiler, öpücükler: Jane

2 Ocak 2018 Salı

Kitap Yorumu: Kalpsiz - Marissa Meyer

Merhabalar
Herkes 2018 telaşını atlattı mı? Valla ben süper duygusuz girdim bu yıla. 2017'nin darbelerinden sonra koyverdim, hodri meydan dedim. Sürprizlere açığım, dedim 2018'e. Bir de kötü bir yıl yaşandığı zaman o yılın sayısına yüklemek bu cefayı... Aynı şeyi bende yapıyorum ve baya anlamsız geliyor aslında ama n'apalım insanız işte. 👀
Durun, konu bu değildi. Bir kitap yorumu girerken aklım hep diğer yazmak istediğim şeylere gidiyor, sonuç da bu oluyor. Bugün size 2018'in ilk yorumunu yazıyorum. Daha güzel ve dolu dolu bir yorumla giriş yapmak isterdim ama en son okuduğum kitap Marissa Meyer'ın Kalpsiz romanıydı. 
2017 bitmeden önce kitabı okudum fakat yorumunu girmeye üşendim. Bir de kitap bitince durup düşündüm, "Ay Günlükleri serisi ile Kalpsiz'in yazarı nasıl aynı olabilir?" Yazar Ay Günlükleri serisi ile kalbimi fethetmiş, ne yazsa okurum moduna girip Kalpsiz romanına balıklama atlamış ve sonrasında kayaya çakılmış olarak buldum kendimi. Bakın, bunu çok az yazar yaptırabilir. Mükemmel kurgular yazıp da araya çürük kurgular sıkıştırmak... Bilmiyorum. Riskli bir durum. Ben bundan sonra Marissa Meyer'ı balıklama okur muyum, meçhul...
Kitabı çok yerden yere vurdum ama cidden haklıyım. Hele kitabın sonu... (Burada sesim adeta tizleşiyor.) Yani al fırlat. Fırlatma, yak. Seri bir kitabın ilki olsa, tamam ikinci kitabı bekleyelim diyeceğim. Ama tek kitaplık bir kurgu ve inanın bana löp diye bitiyor. O kadar mantıksız ki...
Normalde sevmediğim ya da hakkında olumsuz yorumlar yaptığım kitaplara blog'umda yer vermiyorum ama Marissa Meyer sevdiğim bir yazar olduğu için bu kitabına isyan etmek amacıyla yorum girdim. 
Yazarı bilenler bilir, masallardaki karakterleri kendine göre kurgulamayı çok seviyor. Kalpsiz romanında da Alice Harikalar Diyarında'yı baz almış. Çocukken Alice'i okuduğum için pek kurgusunu hatırlamıyorum ama Kalpsiz'i okurken bazı benzetmeleri yakaladım. Ortada yine bir krallık var. Harikalar Diyarı'nda yaşayan Catherine, bir leydi olmasına rağmen tatlı yapmaya bayılan bekar bir kız. Çay partilerine, Kupa Kralı'nın düzenlediği etkinliklere falan katılırken hep kendi yaptığı tatlılardan götürüyor. Ve halk da bu tatlılara bayılıyor. Adeta sihirli gibiler. Bu yüzden Cath'in de bir hayali vardır. Hizmetçisi ve yakın dostu Mary Ann ile birlikte bir pastane açmak. 
Fakat bu hayallerini askıya almak zorunda kalıyor. Çünkü tıfıl, çocuk ruhlu ve Cath'e hiç hitap etmeyen Kupa Kralı leydimiz ile evlenmek istiyor. Cath dışında herkes bu evliliğe hazır. 
Olaylar böyle ilerlerken bir de Kupa Kralı'nın gizemli soytarısı Jest -Joker- ile Cath tanışıyorlar. Eh, aşk kokusunu alabiliyorsunuz değil mi? Ama Cath bir yandan ailesinin evlilik baskısından kurtulmaya çalışırken bir yanda da Jest'e olan duygularını anlamlandırmaya çalışıyor. 
Kurgu böyle çok toz pempe, şeker kıvamında gözüküyor değil mi? Ama hiç de öyle değil. Ortada bilinmeyen sırlar var; büyü, delilik ve canavarlar da mevcut. Masalsı diyar, karanlıklarla dolu.
Keşke bu kurguyu böyle enfes devam ettirebilseydi, sevgili yazarımız. Ama sonrasında öyle çuvallamış ki... Ben sevmedim. Bazen gereksiz anlatımlar da vardı, bazı gizemleri erkenden çözdüm ve dediğim gibi sonu yüzünden al kitabı yak.
Eğer ikinci kitabı yazmazsa kurgu çok açıkta kalarak bitmiş olacak. Yoksa ben mi anlamadım? Okuyanlardan da yorum bekliyorum. Her şeye rağmen merak ediyorum diyorsanız, okuyun efenim.

Kocaman sevgiler, öpücükler: Jane