Pages

31 Aralık 2019 Salı

Kitap Yorumu: The Red Scrolls of Magic - Cassandra Clare

Aman efendim, 2019'un son yorumuna hoş geldiniz.

Öncelikle 2020'de blog'uma daha çok özen göstereceğime şimdiden söz veriyorum. Aslında Goodreads'te 2019'da okuduklarıma şöyle bir baktım da baya tarzım dışı şeyler okumuşum. O yüzden blog'a yazmaya üşenmişim sanırım. Başka açıklaması olamaz! Blog hayatında 10.yılı devirdim artık, yazmaya üşenmek değil de yazasım gelmemiş.
Kendime söz; daha çok genç yetişkin okuyacağım, daha fazla İngilizce kitaplar edineceğim ve yarım kalan serilerime devam edeceğim. Mis gibi serilere yıllardır el sürmemişim. 2020'de bomba gibi geliyorum. Açılın, genç yetişkin avcısı Jane geliyor! (Bir zamanlar ayaklı gazete lakabına sahiptim.)

Efenim, beni bilenler bilir Cassandra Clare bok yazsa onu bile okurum. Kadın ne yazsa okuyorum. Sanırım benim tek yazarım o. Hayır, Shadowhunter dünyasından gram bıkmadım! Hayal dünyasını ve yarattığı karakterleri çok seviyorum. Para ve reklam bile işin içinde olsa (ki buna ihtiyacı yok bence) yazdığı her kitabı zevkle okuyorum. Eskiden elimi çeneme yaslayıp, Artemis'in keyfini beklerdim ama yemezler artık. Mis gibi İngiliççem var. <3 Ya PDF'ini buluyorum ya da paraya kıyıp basılı kopyasını alarak okuyorum. (Son iki kitaptır böyle yapıyorum he, havalarıma bak.) 
Karanlık Sanatlar serisinin son kitabı Hava ve Karanlık Kraliçesi kitabını (ki 800 küsur sayfa) İngilizce okuyup, anlayıp, sindirince daha da gaza geldim ve bundan sonra bildiğim yazarları ana dillerinden okuyacağım dedim.
Paris'teyken (büyümüş de şehir şehir geziyormuş dediğinizi duyuyorum) kitapçı gezdim deli gibi ve Red Scrolls of Magic'i görmezlikten gelemedim. Aldım. Şimdi size bu seriden bahsedeyim.
Bir üçleme olacak. 
İkinci kitap "The Lost Book of the White" 2020'de, üçüncü kitap "The Black Volcume of the Dead" ise 2021'de yayımlanacak. Yine odak karakterimiz Magnus Bane olacak. Bane Günlükleri'nden bir tık daha farklı. Bane Günlükleri'nde, Magnus'ın baya gelmiş geçmiş birçok anısını okumuştuk. The Eldest Curses serisinde ise Magnus odaklı tüm Shadowhunter dünyasını okuyoruz.

İlk kitapta, Alec'le ilk kez tatile gidişlerini okuyoruz. Yani planları öyleydi... Kitabı Paris'ten almam ve ilk olayın Paris'te geçmesine ne diyorsunuz? Tanrı benim Cassie'ye daha çok tapmamı istiyor bence. (Töğbest) Konuya döneyim. Evet, Magnus ve Alec'in ilk zamanlardaki hallerine şahit oluyoruz. Bu aslında kurgu içinde kurgu yazılmış bir kitap. Yaşlandıkça bazı şeyleri unuttuğum için hangi kitaptaydı hatırlamıyorum ama sanırım Düşmüş Melekler Şehri'nde, bir ara bu ikili kayboluyordu. İşte tatile gittiği ve olayların farklı bir boyut aldığı zamanı anlatıyor bu kitap. Çünkü Helen ve Aline ilk kez bu kitapta tanışıyorlar ama bu olmamış gibi davranıp, Ölümcül Oyuncaklar'da farklı bir sahnede tekrar yeniden tanışıyorlarmış gibi davranıyorlar. Amaaan, süper beynimi yaktı Cassandra. :( Bir de İngilizce okuyunca what the fuck diyor insan. 
-Sakin ol.- 
Heh buldum! Throwbackler yapmış bol bol. O yüzden bazen okurken "yav biz bunu biliyoruz sanki... aha çaktım köfteyi. Bu tabii ki yaşandı, Cassie geçmişe dönüp bir de buradan anlatıyor olayları." dedim. 

Magnus ve Alec -Malec- rüyalar gibi bir tatil yapacaklarını sandıkları an karşılarına felaket tellalı Tessa çıkıyor. (Canım Tessa :) Her yerde dolanan bir dedikodu var ve herkes buna gözü kapalı inanmakta: Founder of the cult deniyor kitapta yani tarikatın kurucusu. Bu tarikatın detaylarıyla ilgili çok bilgi veremeyeceğim spoiler içerecek ama baya kötücül bir şey ve bunun başında Magnus'un olduğu iddia ediliyor. Magnus ise bunun bir şakadan ibaret olduğunu söylüyor ama o geceki detayları hatırlamaya çalışırken aslında o geceyle ilgili hiçbir şey anımsamadığını fark ettiği an şüpheye düşüyor: Benim miyim o? 
Tatil bir anda cehenneme dönüyor ve Magnus'u avlayanlar ortaya çıkıyor. Bu sırada Magnus da bu tarikatın başındaki elemanı aramak için kolları sıvıyor. 

Ve ta daa, tanıdık yüzler çıksın ortaya. Suratsız vampirlerimiz Raphael ve Lily, coolluktan ölen Catarina, sürpriz isim Johnny Rook (Karanlıklar Sanatı serisinde başrol karakterlerdendi)  Helen Blackthorn ve Aline, telefondan da olsa seslerini duyduğumuz Izzy ve Jace. 
Olaylar Paris, Venedik, Roma ve New York'ta geçiyor. Yeni bir karakter daha geliyor; Shinyun.
Bol romantiklik ve kahkaha içeriyor. Büyülerle ve ilginç bilgilerle dolu bir kitaptı. Sonunda yazar yine küçük bir bomba bırakmış ki nasıl sonuçlanacağını az çok tahmin ediyorum tüm kitaplarını okuduğum için. Yine de heyecanla okudum. Okudum okumasına ama bu kitabın enerjisi bana bir tık düşük geldi sanki... İlk kez bir an önce kitabı bitirmek istedim. Tabii bitince o dünyadan dışarı fırlatılmış gibi hissettim ama hep Malec okumak biraz sıktı beni. İkisiyle de hiç sorunum yok ama Will'i ya da Jace'i okumayı tercih ederim. :)

Kitabın Türkçesi yakında çıkacakmış. Şöyle cila niyetine hızlıca oradan da göz atarım ama genel olarak böyleydi. Ara ve tadımlık bir kitap olmuş diyebilirim. Altını çizdiğim yerler de oldu. Bir alıntıyı özellikle yazıyorum.

"Aşk seni değiştirir. Dünyayı değiştirir. Ne kadar yaşadığın önemli değil, aşkı kaybedemezsin. Aşka güven. Ona güven." -Tessa ve Magnus, bir gölge avcısına aşık olmakla ilgili konuşurken Magnus endişelerinden bahsediyor ve Tessa da hemen damardan giriyor bu alıntısıyla.

Evet geldik sona. 2019 size neler getirdi, neler kattı bilmiyorum ama ben bu yıla söylenerek girdim güle oynaya çıkıyorum. Sıfır beklentilerle yaşadım ve hep olmasa da mutlu sona ulaştım. Canım acıdığında oturup kendime acımak yerine daha da üstüne gidip ders çıkarttım. Daha mutlu oldum. Şöyle dönüp bakınca sırıtıyorum, ilk kez hayatı bu kadar canlı yaşadığımı hissettim. Belki de hayatı ilk kez hayatı bu kadar dibine kadar yaşadığım için okuduğum kitaplardan pek keyif alamadım. 2020'de kendi tarzımdaki kitapları okuyacağım. Yine hayatımı yaşayacağım, her fırsatı değerlendireceğim ve bir kitap karakteri olmayan birine aşık olacağım. İnanıyorum, bu kez başaracağım! Şu ana kadar "Heh senmişsin ruh öküzüm," dediğim adamlar ya evlendi, ya evlenmek üzere ya da kısmetleri başkalarında çıktı. :) Hadi bakalım, 2020'de size enişte getireceğim.

Kocaman sevgiler, öpücükler: Jane