Pages

17 Temmuz 2017 Pazartesi

Kitap Önerisi: Aşka Dair Nesirler - Ümit Yaşar OĞUZCAN


Merhabalar

Bu aralar süper bilinmezliğin içindeyim. Öyle böyle değil hafakanlar basıyor bazen. Tam da bu zamanlarda kitap okumak pek de yardımcı olmuyor. Çünkü sayfalardaki yazıları okurken aklım çok başka yerlerde oluyor. O yüzden kitaplardan uzak duruyordum. Ama o zamanda evin içinde gün geçmiyor. Ve kendime bir iyilik yaptım: yeni bir şiir kitabı aldım. Thpensieve önerisi ve paylaşımları sayesinde gözüme kestirdim. Hayatımda aldığım en doğru kararlardan biriydi sanırım.

"Sesini duymak varmış şarkılarda, bütün kitaplarda seni okumak varmış."

Aşık mısınız, aşık mı olmak istiyorsunuz ya da platonik bir döngü içinde misiniz? Kesinlikle Ümit Yaşar'ın Aşka Dair Nesirler kitabını okuyun. Adeta romantik olan tarafım mutluluk dansı yaptı. Yani nasıl desem size, romantiklikten ölen ama kesinlikle belli etmeyen biriyim. Geçmişte hoşlandığım çocukların ruhları duymazdı hatta onlardan nefret ettiğimi düşünenler bile oldu. Yani süper ketum biriyim. 😃 Ama içimde romantiklikten ölen bir taraf var ki... Ya şarkı sözleri ya anlamlı cümleler ya da Ümit Yaşar gibi yazarlar dile getiriyor bu gizli tarafımı. Kitap yapıştırdığım post-it'ler yüzünden rengarenk oldu. Bir tane sarı fosforlu kalemim bitti. Gerisini siz düşünün... Adeta tam da aklımdan geçenleri dile getirmiş yazar. Böyle romantiklik akıyor... Okurken eridim, bittim. "İşte beni benden daha çok anlatan kitap bu," dedim. Yani hislerimi anlatamadığım zaman ona vereceğim bu kitabı, "al canım aynen bunları hissediyorum sana karşı," diye. Kesinlikle benim kılavuzum bu kitap. 😍

"Sevmek insan tarafımızı bulmamızda bence."

Aşka aşık bir insanım. Sevginin sınırsız bir şey olduğuna inananlardanım. Sevdiğim insanın tüm kusurlarını görmezlikten gelip, adeta taparım. Ama tabii ki belli etmek yok. Egosu tavan olup, poposu tavanlarda gezebilir. Ama cidden romantik olmayı seviyorum. Her şeyi dibine kadar yaşamak isteyenlerdenim. Sevmeden, aşık olmadan evlenmeyeceğim dediğimde tuhaf bakışlara maruz kalabiliyorum çünkü artık günümüzde mantık evliliği daha ön planda. Ya da sevgileri yapay. İşte bu yüzden evde kalacağım. 😄 Ay şaka bir yana konuyu başka yere saptırdım.

"Tuttum resmini indirdim duvardan. Duvar ağlamaya başladı."

Yazara ve muhteşem eserine geri dönüş yapıyorum hemen. Ümit Yaşar'ı iyi ki bu eseriyle tanımışım dedim ve bundan sonra diğer kitaplarını da okuyacağım. Çünkü kafa yapılarımız birebir aynı. Erkeklerin ne kadar derinden sevebileceğinin en güzel kanıtı Ümit Yaşar. Şiir kısmı başlı başına aşık olunası. Ama en çok Sahibini Arayan Mektuplar kısmına aşık oldum. Yazdığı mektuplar, hayali birine. Öyle bir yazmış ki mektupların sahibi olası geliyor insanın. Bir insan bir insanı ancak bu kadar içten, karşılıksız ve doyumsuz sevebilir.

"İnsan olarak aşktan başka övünecek neyimiz kaldı?"

İmkanım olsa milyon tane alıntı yapabilirdim. Ama bence kitabı edinip, kendi görüşlerinizle okuyun alıntıları. Kitabı yiyip, bitirin ve gerçek aşkın varlığını keşfedin. Ümit Yaşar'la tanışma vaktiniz geldi gençler! Şiir'e ön yargılı olan insanı şiir sevdalısı yapar bu adam. 💚

Kocaman sevgiler, öpücükler: Jane

13 Temmuz 2017 Perşembe

Kitap Yorumu: Siyah Buz - Becca Fitzpatrick


Merhabalar

Bu aralar ya bende sorun var ya da okuduğum kitaplarda... Yani okuduğum son iki kitapta da acayip sıkıldım ve "neden böylesin be canısı" diye söylendim. Kitap okumayı aşırı derecede seviyorum ama sanırım yaş ilerledikçe seçici olmaya başladım. Lise zamanlarındaki Jane olsa Becca Fitzpatrick'in alışveriş listesini bile okurdu. Ki favori erkek karakterlerimden biri de yazarın Fısıltı serisinin baş karakteri Patch'dir. Hal böyle olunca durup kendimi sorguladım. Demek ki bazı kitaplar belli yaşlarda okunmalı. Çünkü Siyah Buz bana süper klişe geldi. Göz devirerek okudum.

Tamam, Fitzpatrick çok yetenekli bir yazar değil. Hayal gücü inanılmaz diyemem ama yazarın dili çok sade ve akıcı. Siyah Buz'u okurken zorlanmadım. Ama kurgusu hem tahmin edilebilir hem de dediğim gibi klişelerle doluydu. 

Yazar, Siyah Buz'u polisiye tarzında yazmaya çalışmış. Britt ve kız arkadaşı kış tatilini dağda geçirmek isterler. Ama arkadaşının ağabeyi Calvin de peşlerine takılır. Yine de ayrı ayrı dağa çıkarlar. Kızlar aşırı kar yağışından yolda mahsur kalırlar ve sığınaca bir kulübe bulurlar. Orada iki gençle karşılaşırlar ve olaylar böyle başlar. Ortada kimin yaptığı bilinmeyen üç cinayet var. Britt ile Calvin eskiden sevgilidir ama Calvin onu terk etmiştir. Britt bir yandan Calvin'le ilgili geçmişini düşünürken bir yandan kulübedeki erkeklerden biri olan Mason'ı gözüne kestirir. Falan filan. Konuyu anlatmaya üşendim resmen. Ama genel hatlarıyla bu.

Yazar bilerek mi yapmış bilmiyorum ama kitabı okudukça zaten nasıl biteceğini tahmin etmeye başlıyorsunuz. Hele kitabın ortasında tüm olayı çözmüştüm ve aynısı çıkınca hiç şaşırmadım. 😎 Kitabın son 15 sayfası resmen bambaşka bir kurgu gibiydi. Yani şöyle söyleyeyim; ilk 360 sayfa siyah ve gri tonlarında, son 15 sayfa iç açıcı renkler tonundaydı. O ayrımı yazar güzel yapmış ama yine de kitabı gram sevmedim. Hiçbir karakterle kendimi özdeştirmedim. Şu sahneyi çok sevdim diye bir yer de olmadı. Yani Becca Fitzpatrick benim lisedeki yazarımmış, onu anladım.

Yazarın bir de Tehlikeli Yalanlar adlı kitabı elimde mevcut. Aslında bu kitapları ben almadım. Kardeşim okuyup, getirmiş. Okumamazlık da yapmak istemiyorum, Sevinç abla çevirmiş. Ama bakalım kim bilir ne zaman okurum...

Yani diyeceğim o ki, beyin yakmayan kafa dağıtmalık bir kitap istiyorum diyorsanız alın okuyun tabii. Belki siz benden daha çok seversiniz. Kim bilir? 😏

Kocaman sevgiler, öpücükler: Jane

7 Temmuz 2017 Cuma

Kitap Yorumu: Ateş Serisi 5 - Gölge Ateşi


Merhabalar

En sonunda Ateş Serisinin son kitabı olan Gölge Ateşi kitabını bitirebildim. Aslında kitaba geçen Eylül ayında başlamıştım ama sonra yurt dışına gidince yarım bırakmak zorunda kalmıştım. Öyle böyle derken geçen günlerde bitirdim. Ama tam bir işkenceydi!

Yani bu seriyi nasıl önerdiğimi bilirsiniz. Ki gerçekten hem ilk iki kitabı çok zor bulunan bir seri hem de oldukça çekici bir kurgusu var. Yazarın hayal dünyası var ama şekillendiremiyor. Beş kitaptır ha gelecek ha açıklayacak diye diye bizi ortada ebeveynsiz bırakmış gibi seriyi bitirmiş. Seriyi çok seviyorum, karakterlerine bayılıyorum ama bu kitap baydı beni. Niye mi?

Seri başladığından beri Barrons gizemliliğini koruyordu. Ki bu başlarda baya çekici bir şeydi. Hakkında gram bir şey öğrenmek için deli gibi sayfaları çeviriyordum. Hatta 4.kitabın sonundaki “o” olaydan sonra beşinci kitapta ne zaman düzelecek diye bölümlere şöyle göz bile attım. Ama bu gizemli adam figürü bir süre sonra sıkmaya başladı. Yani tamam onu özel kılan özelliği bu ama yazar biraz aşırıya kaçmış. Mac deseniz o çılgın, dediğim dedik karakter gitmiş sorumluluk sahibi ve süper düşünceli bir karakter gelmiş. Yani biraz yapmacıktı. Her şeye yetişmeye çalışmalar, herkesi kontrol altına almaya çalışmalar… Kitap komple gözüme batmış aslında. :D

Ve yazar kurguda yerinde sayıyor gibiydi. Konu hep Barrons’un karanlık ve gizemli yönü, Kitap hakkında bilinmezlik, Mac’in giderek artan sırları, diğer karakterlerin dengesizliği etrafında dönüyordu. Dublin dışına çıkamadılar bi. Ve yazarın hayal dünyasının betimlemesi süper beyin yakıcı. Hem okuyup hem hayal etmesi çok zor olan kısımlar vardı. Ya da çevirmenden kaynaklı anlaşılmayan bazı bölümler mevcuttu. Kitap zaten kalın, bir de böyle durumlar olunca okumak işkenceye dönüştü.


Bu seriden beklentim bir tık daha fazla olduğu için final kitabı hayal kırıklığına uğrattı. Güldüğüm, benimsediğim sahneler oldu ama geneline bakınca fiyasko. Oturup, bir daha okumam. Serinin kalitesi gözümde hala aynı ama yazar kurguyu daha farklı yönlendirebilirdi. Yine de seri bitti, mutluyum. Yan serisini okur muyum ya da ne zaman okurum bilmiyorum. Karakterleri özleyip de yan seriye başlarım büyük ihtimal. -.-

Son kitaptan dolayı “ayyy kesin okuyun bu seriyi” diyemeyeceğim artık. Evet, sağlam ve özgün bir kurgusu var. Karakterler benzersiz ama yazar kendini geliştirmiyor. Bunları göz önüne alarak seriye başlayabilirsiniz.

Kocaman sevgiler, öpücükler: Jane