Pages

29 Ocak 2016 Cuma

Kitap Yorumu: Eleanor & Park - Rainbow Rowell


Merhabalarrr

Fırlatın beni 1980'lere. O zamanın aşkları, müzikleri, imkanları... Yazar kitaba öyle güzel yansıtmış ki... Walkman'le müzik dinlemeler. Pili bitti bitecek durumlar, iletişimin zorluğu ve daha neler neler. Aşkın en saf halini okuyacaksınız. Ama uyarmadı demeyin. Kitabın sonunda göğsünüze bir yumruk yemiş gibi olacaksınız. Devamı olsa mis gibi okunur valla.

Eleanor kızımız kızıl saçlı, tuhaf kıyafetler giyerek fazlalıklarını kapatmaya çalışan, zorlu bir aileden gelen ve kendi halinde takılan biri. En dikkat çekici özelliği zaten o kıvırcık kızıl saçları. Diğer kızlara göre daha toplu ve kıyafet seçimleriyle dikkat çekmesi.

Park ise tam tersine gayet normal biri. Arkadaş çevresi olan, çizgi romanlar okuyan, ailesi çok normal olan bir birey. Ve bu iki farklı insan bir araya geliyor.

Okula otobüsle giderken yan yana oturmalarıyla başlıyor macera. Arada pek konuşma yok. Eleanor'un gözü Park'ın okuduğu çizgi romanlara kayınca ortak yönlerde başlangıcı yapıyorlar. Sonrasında çok mu çok saf bir sevgi, arkadaşlık ve aşk başlıyor.

Böyle okurken eridim. Art niyet yok. İlişkilerinde saçma sapan olaylar yok. Yaşları gereği bir takım ergence şeyler olabiliyor ama kitap öyle pamuk gibi ki onlar göze batmıyor. 

Bu kitabı okuduktan sonra cidden eski zamanlarda aşk yaşanmalıymış dedim. O zamanlar evdeki telefonla idare ediyorlar. Aradı arayacak diye başında beklemeler. Ebeveyn gelince yakalanmamak için aniden telefonu kapatmalar... Şimdi öyle mi ? Bana bir isim verin tüm sosyal medya hesaplarını bulup, Sherlock'u sollarım. :D (Yapmışlığım var yani.) Yani eskisi gibi saf aşklar falan yok. Anca böyle kitaplarda okursunuz.

Bu kitabı çok sevdim. Böyle sımsıkı sarılasım geliyor. Okuyun, okutun. Ne diyeyim, Eleanor & Park efsane olacak karakter çiftlerden biri bence.

Kocaman sevgiler, öpücükler: Jane

27 Ocak 2016 Çarşamba

Dedikodu Diyarı: Diziler Alemi


 Merhabalar

Uzun zamandır izlediğim diziler hakkında bir yazı yayımlamıyordum. Hazır elimde işlenecek diziler var dedim, yaz Jane.


Konuya direk Ölümcül Oyuncaklar serisinin dizisi Shadowhunters'tan gireceğim. 2013 yılında serinin ilk kitabı Kemikler Şehri'nin filmi çıkmıştı. Sinemaya adeta uçarak gitmiştim. Oyuncu seçimlerini sevmememe rağmen... Ama şimdi diziyi izleyince dedim ki 'anaa film ekibi mismiş.'

Dizinin kadrosu oluşturulurken baya heyecanla takip ediyordum. Sonuçta dizi yani. Uzun süreli bir şey olacak. Kesin çok titiz davranacaklar. Karakterler tam kitaba göre olacak. Dedim. Ama demekle kaldım. Hatta Jace için Dominic Sherwood seçildiğinde mutluluk dansı yaptım. Nedense kafamdaki Jace'le uyuşmuştu. (Ayrıca bu yakışıklı şey Vampir Akademisi filminde Christian Ozera'yı oynamıştı.) 

Sonra dizinin ilk bölümünü izledim. Sıfır beklentiyle. Açılış sahnesi baya gaza getirdi. O arka fondaki müzik, karakterlerin ortaya çıkışı ve arkasından Clary'i görmemle pısss tüm hava kaçtı. Clary için o oyuncuyu çok mu aramışlar ? Ne oyunculuk var ne mimik ne doğallık... Ay resmen dalga geçmek için onu oraya koymuşlar. Tüm enerjimi emdi. Asık suratla izledim. Kurgunun içine etmişler giderek. Kitaptaki hava hiç yok. Karakterler öyle lay lay lom ki... Cassandra Clare'yi dürtmek istiyorum. Sen bu müthiş hayal dünyanı nasıl hiç edersin be kadın! 

Tabii dayanamadım ikinci bölümü de izledim. Daha da kusmak istedim. Benim sevdiğim Jace, iki dakikada Clary'i kanatlarının altına almaz. Sürekli gülme modunda olmaz. Ya da ne bileyim okuduğum enstitüde Jace, Alec, Izzy, Hodge dışında kimse yoktu. Dizideki enstitüyü görmeyin. Adeta FBI ofisi. O ne be öyle. Yanlış dizi izliyorum sandım. Gündeme ayak mı uydurmak istediler n'aptılar bilmiyorum ama her şey fos çıktı. Hodge demişken... Yemin ederim kitabı okumasam dizide direk Hodge'ı gözüme kestiririm. Bizim buruşuk, yaşlı erkek karakterimiz orada adeta Jace'in rakibi, rakipliğini geç adeta ışık saçan bir varlık. Of! 

Ay daha fazla konuşamayacağım çünkü sevmedim. Az önce üçüncü bölümün geldiğini gördüm. Yok, izlemem. İzlersem sinir krizlerine gireceğim. Geçelim bunu.


İzlediğim ve bitirdiğim diziler var. Mesela yıllar sonra How I Met Your Mother'ı bitirdim. Sonu beni tatmin etmedi ama seviyorum bu ekibi. Sanki hala izlenecek bölümler varmış gibime geliyor. -.- 
Mr. Robot yarım kaldı. Ona devam edeceğim. Değişik bir kurgusu var.
Teen Wolf'un yarı sezonu, The Originals, The Vampire Diaries, Once Upon A Time, Arrow, The Flash ve Supernatural'ın sezonların tamamlanmasını bekliyorum. Ben her hafta yeni bölüm beklersem çıldırırım. Hem de sezon tamamlandıktan sonra izleyince konu bütünlüğünü kavrıyorum. Bana öyle daha zevkli geliyor.
The Walking Dead ayrı ama. Her hafta bekler, izlerim. Son 26 gün mü ne kaldı. :(
American Horror Story: Hotel de bitti. Valla hiçbir şey anlamadım. Pek sevemedim de. Matt Bomer için izledim desem yeridir. Nerede o eski ekip, eski sağlam kurgular...

Şu an bir dizi izlemiyorum ama izlemek istediğim çok dizi var. Öyle böyle değil. Ve yeni çıkan tüm güncel dizileri de takibime aldım. Supergirl, Legends of Tomorrow, The X Files'ın yeni ekibiyle yeni sezonu gibi. 
Bilgisayarımda Sherlock'un tüm bölümleri ve Smallville'nin ilk sezonu var. Büyük ihtimalle onları ön plana alırım. Dizi önerileriniz varsa, şöyle Lost, Fridge, Merlin gibi ağzı tadımda kalacak diziler gibilerse şiddetle öneriniz. :D

Kocaman sevgiler, öpücükler: Jane

26 Ocak 2016 Salı

Kitap Güncellemeleri 1 - Oradan Buradan Topladım Geldim


Merhabalarrr

Bir buçuk aydan fazladır buralarda yokum. Aslında varım da yokum. Kimler neleri okumuş, hangi yazılarım gün içerisinde çok okunmuş onun takibini yaptım ama yazı yayımlamadım. Arada bana geliyorlar. Blog'u geç insanlardan bile bıkıp, uzaklaşıyorum. Öyle bir dönemdeydim o yüzden okuduğum kitapları paylaşmadım ve hakkında dedikodular yapmadım. Şimdi yeni bir şey oluşturdum. Yine kesin bana aralarda böyle gelirler. Kitap Güncellemeleri başlığı altında kitapları toplu şekilde yorumlayacağım. Zaten eskisi gibi uzun uzun yorum yapmıyorum. İstisna kitaplar dışında. :D Eh, onlar da en özelleri olur büyük ihtimalle. 

İlk güncellemede beş kitap yazacağım. Şu an okuduğum kitap Eleanor & Park. Bitmek üzere ve cidden çok akıcı gidiyor. Belki ona apayrı bir yazı hazırlarım.

2015'in sonuna doğru iki kitap okudum. 2016'da ise üç kitabı arka arkaya yuvarladım. Goodreads'te meydan okuma etkinliğine katılmadım çünkü bu sene kaç kitap okuyacağım sürpriz olsun istiyorum. :D

Ruh Öküzüm - Lauren Morrill (Pegasus Yayınları): Bu kitap ilk çıktığından beri hep ilgi alanımdaydı. Çünkü adı çok fena ilgimi çekmişti. Ruh öküzüm... Allah'ım dedim, kesin benim kafadan bu kurgu. Ben de deli gibi ruh öküzümü arıyorum. Bu kitap kesin eğlenceli dedim. Evet, baya akıcıydı ve okutturdu kendini ama ergen yaşta karakterler beklemiyordum. Bazı hareketleri çocukça geldi. (Jane yaşlandı tabii) Ama bazı yerlerde güldüm, eğlendim. Süperötesi bir kitap değil ama çerezlik tadında. İki gencin çok zıt kutuplarda olup, nasıl birleştiğini anlatıyor. Kız karakterde kendimi görmedim desem yalan olur. Asosyal. Burnunu kitaplardan çıkarmayan. Hayatı lay lay lom yaşamak isteyip ama çok ciddiye alan bir tip. Ama durun bir dakika. Bu benim iki yıl önceki halimdi. :D Şaka bir yana. Romantik komedi ve çerezlik bir kitap arıyorsanız, öneririm. ( 3/5)

Gölgeler - Paula Weston (Yabancı Yayınları): Çok önceden sahaftan almıştım bu kitabı. Melek kurgulu serinin ilk kitabı. Ve sayın okuyucular, kesinlikle okuyun! Çok gizemli ve esrarengiz bir kitaptı. Böyle okurken cidden neler olacağını merak ettim. Erkek karakterimizle kız karakterimiz aslında düşmanlar. Ve kız karakter baya önemli biri ama bir hafıza kaybı sonucunda her şeyi bambaşka hatırlıyor. Taa ki Rafa gelip, her şeyi Gaby'e hatırlatana kadar. Hoş, hala hatırlamadığı şeyler  var ve cidden heyecanlı gidiyor. Seriye devam etmek için sabırsızlanıyorum ama üçüncü kitap çıkana kadar ikinci kitaba dokunmak yok. Ve elbette, okuyun. Okutun! (5/5)


Dublin Caddesi - Samantha Young (Dex Yayınları): Bakın bu kitabı okumak aklımda yoktu. Sonra aşırı derecede romantik bir şeyler okumak istedim. Kendimi bu kitapta buldum. E-kitap olarak okuduğum için sayfaların nasıl geçtiğini anlamadım ve bir günde bitti. Öyle aham şaham bir kurgusu yok. Romantiklik var ama dibi yok. Aşina olduğum sahneler, diyaloglar falan vardı ama severek okudum. Grey'in hafif haliydi. Çerezlik bir kitap. Bu türe alışkın değilseniz bu kitapla güzel bir başlangıç yapabilirsiniz. (4/5)



Olasılıksız - Adam Fawer (April Yayınları): Orta son sınıftayken bu kitap öyle ünlüydü ki... Otomatikman benim de okuma listeme girmişti. Ama taa o zamandan bu zamana okuma fırsatı bulamadım. Karşıma çıktığında da almayı düşünmedim hiç nedense. Sonra geçenlerde okulun kütüphanesinde kendimi kaybederken bunu ve Empati'yi gördüm. Düğmeye basılmış gibi ikisini kucağıma aldım ve eve getirdim. İkisini arka arkaya okudum. Ve evet, beynim adeta içmiş gibiydi. Özellikle Olasılıksız'a bayıldım. Ben böyle şans, kader, olasılık, felsefi karışımı şeyleri ve entrikalarını çok severim. Dershanedeki felsefe hocamın da etkisi var. Öyle şeyler anlatırdı ki ders çıkışında 'ben yaşıyor muyum ya' derdim. Dünyanın görülmeyen özelliklerine ayrı bir merakım var. Olasılıksız hem kurgusuyla hem de mantıklı açıklamalarıyla kafamdaki bazı soruları ortadan kaldırdı. Kurgu çok sağlam. Biraz ağır. Terimsel kelimeler var. Bazen felsefenin dibine vuruyor. Ama öyle güzel öyle baş döndürücü ki... Bu alana ilginiz varsa okuyun. Kitaplıkta durmalı bu kitap. Yazarı ayakta alkışladım. Karakterleri tanıtma süreci, hepsinin ayrı hikayesi ve nasıl bir araya geldiklerini anlatma süreci... Oh be dedim, kitaba doydum. :D Kısacası, aşık oldum. (5/5)

Empati - Adam Fawer (April Yayınları): Empati, Olasılıksız'ın daha da ağır hali ama genel hatları benzer. Bu sefer Empati yeteneği ön planda. Yazar bazı gerçekleri açıkça işlemiş kurgusunda. Ve sanki bilim kurgu filmi izliyormuş gibiydim. Kurguyu karışık ama öyle tatmin edici anlatmış ki... Detaylarda neler gizliymiş neler. Kitabın sonlarında her şey ortaya çıkınca böyle ağzım açık kaldı. Ondan sonra kafamı toparlayamadım. Kendimi dışarı attım birkaç gün üst üste. :D Bu kitapları çok sakin kafayla okuyun. Benden uyarması. (4/5)

İşte, buralarda yokken bu hayaller alemindeydim. Şimdi tatildeyim bakalım ilerleyen zamanlarda birkaç paylaşım yapabilirim. 
Hepinize iyi tatiller. Dedikodulardan eksik etmeyin beni de.

Kocaman sevgiler, öpücükler: Jane