Pages

6 Ocak 2019 Pazar

Kitap Yorumu: Napoli Romanları 1: Benim Olağanüstü Akıllı Arkadaşım - Elena Ferrante

Selamlar
Size enfes bir seri önermeye geldim. Bunun için yazdan beri hazırlık yapıyorum ve artık zamanı geldi: Napoli Romanları

Kısaca bu seriyle nasıl tanıştığımı anlatayım. En küçük teyzem de benim gibi deli kitap okur. Tek farkımız; aldığı kitapları elinde tutmayı sevmez. O yüzden arada bir toplu kitap verir. İçlerinden okuyacaklarımı seçerim, kalanları da arkadaşlarına dağıtır. Geçen yaz elime dört kitaplık bir seri verdi. "Bu seriyi okudum ama ısınamadım. Al,bir de sen oku bakalım." dedi. Balıklama atladım çünkü bu serinin çevirmeniyle tanışma fırsatım olmuştu. (İtalyanca çevirmen Eren Yücesan Cendey)
Yazın bir ara Yalova'ya gittim. 90 dakikalık yolculuğum sırasında kitaba başladım. O kadar çok fazla karakter var ki okurken beynim alev alıyordu resmen. Yine de direndim ve kitabı bitirdim. Açıkçası seriye devam edip etmemeyi düşündüm. Sonra iş yerindeki arkadaşım Napoli Romanları'na aşık olduğunu, herkese deli gibi okutturduğunu falan anlatınca ve benim de durumumu öğrenince ikinci kitabı okumam için motive etti. Sonra bir baktık ofiste dört kişi bu seriyi okuyoruz. :) 
Serinin dizisi de yapıldı. HBO'da ilk sezonu yayınlandı. Bu aralar bir evde toplanıp, diziyi izliyoruz. Hal böyle olunca artık blog'da da bahsedeyim dedim.

İlk kitap Benim Olağanüstü Akıllı Arkadaşım'da öyle çok fazla olay olmadığı için yorumunu blog'a yazmamaya düşünüyordum ama kısaca bahsetmek istiyorum. İkinci kitabın yorumuna, yazının sonunda ulaşabilirsiniz.

Napoli Romanları'nın birinci kitabı Benim Olağanüstü Akıllı Arkadaşım'da, Napoli'nin kirli, kavgaları hiç bitmeyen bir ara mahallesinde yaşayan iki küçük kızın hikayesini okuyoruz: Elena (Lenu) ve Lila. Kitabın başında altmış yaşındaki Elena, birinden telefon alıyor: Lila kayıptır. Yaşlı kadın bu telefon sonrası oturup, eski defterleri açıp okumaya başlıyor. İşte böylece dört kitaplık bir maceraya adım atıyoruz.
 Bu kitapta çocukluk yıllarını okuyoruz. Lila, kavgası eksik olmayan bir ailede yaşayan ama hiçbir zaman güçsüzlüğünü belli etmeyen, hırçın, intikamcı, savaşçı, biraz bencil ama çok zeki bir kızdır. Elena ise Lila'nın tam zıttı bir karakter. O da zeki ama daha duygusal, kendi halinde bir kızdır. 
Bu romanda, Napoli'de yaşadıkları her şeye tanık oluyoruz; okul dönemleri, mahalledeki olaylar, aile içi şiddetler, iki küçük kızın birbirini bulması ve dostluklarının gelgitleri. Dediğim gibi çok fazla karakter var. Bir sürü soylu aile ve onların çocukları var. Yazar, bunların listesini kitap başında veriyor. Okurken oradan da yardım alabilirsiniz. İlk kitap, çoklu karakter sebebiyle sizi zorlasa da okumaya devam edin. Zira seri ilerledikçe sizi daha da içine çekecek. İlk kitabın sonundaki olaydan bahsetmeyeceğim. Ama ikinci kitaptaki olayları anlatmak için sabırsızlanıyorum. *-*

Not: Serinin yazarı Elena Ferrante de ayrı bir olay. Yazarın erkek mi kadın mı olduğu yıllarca tartışılmış. Çünkü yazdığı bu kitapları yayımlaması için yayıncısına gönderirken, "Bu seri için hiçbir şey yapmayacağım. Çünkü yeterince yaptım ve yazdım." diyerek bir mektup yollamış. Hiçbir şekilde fotoğraf çektirmemiş, televizyonlara çıkmamış, imza günü yapmamış. Röportajlara sadece yazılı olarak cevap vermiş. Acayip gizemli bir yazar. Hakkında bir sürü teoriler çıktı. Bazıları gerçek kimliği buldum ama kararına saygı duyuyorum diyerek basına bilgi vermemiş. Falan filan. Ne olursa olsun yazarın kararına ben de saygılıyım. İyi ki Napoli Romanları'nı yazmış. <3

İkinci kitap yorumu için tıklayınız.

1 yorum:

  1. ilgimi çekti :) locke lamora nın yalanları da çok güzel bana onu anımsattı

    YanıtlaSil