Pages

20 Haziran 2017 Salı

Kitap Yorumu: Bülbül - Kristin Hannah


Merhabalar

Blog'a yazacak milyon konum var ama zamanım yok. Yani yoktu şu aralar rahat rahat yazabilirim. 
Okulu bitirdim gençler. 3 yıllık Safranbolu maceram bitti. Ama okul hayatım bitmedi, merak etmeyin. :D Eylül ayında inşallah güzel haberlerle geleceğim size. 
Şimdi gelelim geçen aylarda okuduğum enfes kitaplara. İlk sırada elbette Kristin Hannah var. Bu yazarı lise zamanında tanımıştım ve cidden bir ara bağımlısı oldum. 8 kitabını okudum. Ve işin ilginç yanı Polonya'dayken Bülbül kitabı çıkmıştı. Daha Kristin Hannah'ın kitabı olduğunu bilmeden kitabın kapağına aşık olup, kesinlikle okuyacağım demiştim. Bir baktım ki bir Kristin Hannah eseri. Eh, sonrasında da döner dönmez kitabı aldım. Pegasus Yayınlarını seviyorum, efsane bir kitap çıkarmışlar ortaya. 

Aşkta kim olmak istediğimizi, savaştaysa kim olduğumuzu keşfederiz. 


Yazarın şu ana kadar yazdığı en içten ve en içine sinen kitapmış, Bülbül. Ki gerçekten de yazar bu kitabında kendini aşmış. Kitabı okurken -abartmıyorum- resmen film izliyormuş gibiydim. Derslerin yoğunluğunu es geçip deli gibi okudum. Ve Literature Translation dersinde tanıtımını bile yaptım. O derece sevdim! 

Kurgu 2.Dünya Savaşı dönemindeki Fransa'da geçiyor. İki zıt kız kardeşin farklı hikayeleri anlatılıyor. Eğer eski zamanları seviyorsanız, gerçekçi bir kurgu arıyorsanız zaten Bülbül'ün bağımlısı olacaksınız.

Aşk romanları ilk kez anlam kazanmıştı. Isabelle bir kadının ruhunun manzarasının, savaştaki bir dünya kadar hızlı değişebileceğini anladı. 

Bu iki kız kardeş küçük yaşta annelerini kaybediyorlar ve annelerinin ölümünden sonra kendine gelemeyen babaları tarafından da terk ediliyorlar. Viann, büyük kardeş, çocukluk aşkı Antoine ile evleniyor. Isabelle, küçük kardeş, ise isyankar ve sıradışı biri olarak gittiği her okuldan atılıyor. Ve tam o sırada savaş patlak veriyor. Almanlar, Fransa'yı ele geçiriyor. Tüm düzen bozuluyor. Antoine savaşa gitmek zorunda kalıyor. Viann, kızıyla beraber hayatta kalmaya çalışıyor. Isabelle ise kimseyi dinlemeyerek isyan hareketlerinde görev almaya başlıyor.
Kurgunun genel hatları böyle ama inanın bana detayları okumak istersiniz. Şu ana kadar okuduğum en iyi tarihi yansıtan kitaplardan biriydi. Sıkmadan, boğmadan olayları çok gerçekçi anlatmış yazar. Okurken sanki bir yandan Viann bir yandan Isabelle oluyordum. 

Ve bu kitap feminist yönümü daha da alevlendirdi. Öyle körlük derecesinde 'kadınlar dünyanın merkezidir' diyenlerden değilim. Ama her hakkımızı savunanlardanım. Ve Kristin Hannah da her kadının gücünün farklı olduğunu bu kitabında öyle güzel belirtmiş ki... 

Ve kitabın sonunda gözlerim de doldu. Diğer kitapları gibi keskin bir acı son yapmamış. Tam tadında ve olması gerektiği gibi yapmış. 
Önerilerime güveniyorsanız hemen alın ve okumaya başlayın. Okuduğuna pişman olacak biri olacağını sanmıyorum. 👀

Kocaman sevgiler, öpücükler: Jane

1 yorum:

  1. Her yazında bir sürüşey yazmaya söz veriyorsun ama hiç biri gelmedi daha, eramus maceraları falan. hadi bekliyoruzz

    YanıtlaSil