Pages

4 Haziran 2019 Salı

Dizi Önerisi: Chernobyl


Bayramın ilk gününden herkese merhaba!

Jane ortalarda yok dediler, nerede bu blog yazıları dediler. Sahalara geri döndüm. Bir ara yazmayı bıraktım çünkü ne zamanım ne de sabrım vardı. Günlük bile yazmaz oldum. :( Yetişkin mi oluyorum ne?!
Konuyu saptırmayacağım. Hayatımda artık tatil günleri altın değerinde. Çünkü hobilerime vakit ayırmak için bu zaman dilimlerini kovalıyorum. Bu tatilde HBO'nun yeni mini dizisi Chernoybl'i izledim. 
Lisedeki tarih derslerimde genellikle uyuklarken bazen ilginç konular konuşulduğunda kulak kesilirdim. Bunlardan biri de Çernobil olayıydı. Kimyasal, patlama, insanlık tarihi, radyasyon... Çernobil'i bu kelimelerle hatırlıyordum ama tam olarak ne olduğunu bilmiyordum açıkçası.
Sonra mini dizisi yapıldığını duyunca açtım, okudum tüm haberleri. Dehşete düştüm. 
İnsanlık tarihinin en büyük olaylarından biri sayılıyor! 

Ukrayna'nın Çernobil şehrindeki nükleer santralinde bir deney sonucu patlama gerçekleşir. (Nisan 1986) Bu patlamayla beraber çok yüksek oranda radyasyon yayılır. Sadece Ukrayna değil Avrupa ve Türkiye'nin Karadeniz bölgesi de etkilenir. Patlamadan sonra önlemler alınırken birçok insan (sayı belirtilmiyor) ya yaralanıyor ya ölüyor ya da çok fazla radyasyona maruz kaldığı için haftalar, aylar hatta yıllar sonra ölüyorlar. 
30 yıl geçmesine rağmen günümüzde de patlamanın etkileri görülüyor. O bölgedeki insanlar kansere yakalanıyor, doğan çocuklarda kalıtsal hastalıklar meydana çıkıyor. Ve bu durum en az 100 yıl daha devam edecek gibi duruyor. (Belki de daha fazla...)
Çok değil, sadece 30 yıl önce gerçekleşmiş bu felaketin belgesel-dizi olarak beyaz perdeye yansıtılması çok iyi olmuş. Bilmeyenler de öğrenmiş olacak.

Diziye gelirsek... Korkunç bir şeydi. 5 bölümden oluşan bu dizi, Çernobil'in bilinmeyenlerini gün yüzüne çıkarmış. Hem gerçek hikaye hem kurgu çok güzel harmanlanmış. Gerçekteki insanları canlandıran oyuncu seçimleri de titizlikle yapılmış. Adeta Çernobil'i yeniden yaşatmışlar.
Tırnaklarımı kemirerek izledim. Hayatını bile bile tehlikeye atan işçiler, imha edilen hayvanlar, geçici bir süreliğine diyerek insanları evlerinden tahliye etmeleri, radyasyona maruz kalan insanları tek tek yok oluşları, şehrin terk edilişi... Sadece üç ahmağın verdiği bir kararla tüm dünyayı etkileyen bu dehşeti izlemenizi öneririm. Daha da bilinçlendim. Mesela, bu Çernobil'deki nükleer santralini kuran firmanın şu an Mersin'de çalışmalar yaptığını ve şimdiden zeminde iki çatlak oluştuğunu biliyor muydunuz? Kim bilir, bu dehşeti izliyorken belki de gelecekte aynı şeyleri biz yaşayacağız.

Son olarak; Çernobil terk edilen bir şehir olsa da günümüzde ziyarete açık bir yer. Tabii elinizi kolunuzu sallayarak giremiyorsunuz. Maske takmak ve özel kıyafet giymek zorundasınız. Açık alanda yemek yemek yasak. Yere bir şey düşürürseniz geri alamıyorsunuz. Aynı şekilde oradan bir şey alamıyorsunuz. Radyasyon ölçer bir alet veriyorlar, bu aletle gezerken aşırı yüksek radyasyon içeren yerlerden uzak duruyorsunuz. Bu geziyi bir rehber eşliğinde yapıyorsunuz. 
Sanırım bir de birkaç yıl önce bu gezi sonrası saç, sakal kesimi zorunluymuş. Yani şehirden çıktığınız an saçlarınızı kısacık kestirmeniz gerekiyormuş. Ama günümüzde öyle bir zorunluluğu yok. Yine de girerken ve çıkarken bir kontrol makinesinden geçiyorsunuz. Ve tüm riskleri aldığınıza dair bir belge de imzalamanız gerekiyor. Bu geziyi gerçekleştiren Orkun Işıtmak'ın Çernobil videosunu izlemenizi de tavsiye ederim.

Kocaman sevgiler, öpücükler: Jane

1 yorum: