Pages

23 Haziran 2015 Salı

Dizi Önerisi (Şiddetle): Prison Break


Merhaba!

Çok ara vermeden yeni bir dizi önerisi ile geri gelmek istedim. Ki aslında bu yazıyı uzun zamandır planlıyordum. Eğer bana güveniyorsanız, bu diziye aşık olup, fena bağımlısı olacaksınız. Ve ben öyle her diziye kendimi kaptıran biri değilimdir. En favori dizilerin hangisi diye sorsalar hemen Lost ve Fringe diye atlarım. Çünkü bu dizileri cidden deli gibi izlemiştim. Hala izlemeye kıyamıyorum. Ve her fırsatta öneriyorum. (Eh, içinizde bu ikisini izlemeyen varsa yazıyı okumayı bırakın ve hemen başlayın!)

Sıra geldi yeni favorime. Prison Break! Dizi baya eski yapımlardan. 4 sezondan oluşuyor. Sizi sıkmayan, kurgusuyla her bölümün sonunda sizi daha çok bağlayan ve süperötesi şaşırtan biri dizi. Birkaç hafta önce benim hayatımı alt üst etti. Aslında birkaç yıl önce ilk bölümünü izlemiştim ama o sıralar hala Lost'un etkisinde olduğumdan olsa gerek pek anlamayıp, sevmemiştim. Daha sonra en yakın arkadaşım tutturdu izleyelim diye. Zaten sezonları indirmiştim. Başladık diziye. Ve işte o an hayattan koptuk. Tüm günüm, zamanım, hayatım Prison Break'le geçti. Kesinlikle izlenilmesi gerekiyor. Tabii siz bilirsiniz de...

Dizinin kurgusu cidden hem çok özgün hem de süper şaşırtmalı. Micheal Scofield bir mühendistir. Ama hapiste olan abisi Lincoln'ı kurtarmak için suç işler ve kendisini çok başka bir dünyada bulur. Fox River, cidden cehennemin somut halidir. Birbirinden beter serseriler, katiller, tecavüzcüler ve para göz gardiyanlar... Hepsini bir arada düşünün. Ama Micheal planını çoktan yapmıştır. Hapise girmeden önce binanın şemasını ve bazı ipuçlarını vücuduna dövme olarak yaptırmıştır. Geriye sadece göze çarpmadan bu yerden abisiyle kaçmak kalıyor. Ama tabii o kadar kolay değil hiçbir şey. Micheal sadece abisiyle kaçmayı planlarken ister istemez bir grup oluşturuyor. Ve inanın bana bu gruba bayılacaksınız. Bir yandan sevip, bir yandan sövüceksiniz. Çünkü herkes birbiri arkasından işler çeviriyor. Hepsi çakal. Hepsi büyük paralar ve bu delikten kaçma peşinde.

Konuyu oturup saatlerce bıkmadan anlatabilirim ama ne yazık ki yazıyla olacak iş değil. Gerçekten izlenmeyi hakkeden bir diziymiş. Zaten Dünya çapında baya sevilmiş. Hala izlenilen biri dizi. Tamamen gerçek hayattan oluşuyor ama o kadar özgün bir kurgusu var ki sıkılmıyorsunuz. Açıkçası bu diziyi izlerken 'iki bölüm izleyip, bırakacağım bugün' diyemedim ve demek istemedim. Hiç bunaltmadığı için canımın istediği kadar izledim. Son sezonda özellikle 9 bölüm arka arkaya izlemişim. Kardeşim dürtüklemese hipnoz olmuş gibi izlemeye devam edecektim.

Bu dizi aynı zamanda birçok kategoriye girebilir. Dram, aksiyon, gizem, aşk, komedi... Her şeyden bir şeyler var. Ah, aşk demişken... Ya öyle güzel bir aşk hikayesi var ki cidden imrendim. :D Micheal Scofield'a aşık olmayacak kız tanımıyorum. O bakışları, keskin zekası, zarifliği, korumacı halleri... Ellerimi yelpaze yapmak zorunda kalıyordum hep. Aşık olduğu kadın da The Walking Dead'in zillisi Lori'ymiş. TWD'de kadından ne kadar nefret ettiysem bu dizide bir o kadar çok sevdim. Buradaki adı Sara'ydı. Ve öyle güzel bir ikili olmuşlar ki... Hani günümüzdeki dizilerde çiftler ya vıcık vıcık aşk yaşıyıp, löp diye ayrılıyorlar ya da yataktan çıkmak bilmiyorlar ya... Bu dizide açık seçik bir şey bulmak imkansız. Saf aşkı bulabilirsiniz. Ki bu diziye daha çok renk ve özgünlük katmış. Kocaman bir artı daha!

Dizideki karakterlerden bahsedersem... Her türden var. Psikopat olanı mı dersin dosttan öte kardeşliğe adım atan mı dersin... Müthiş bir ekip kurmuşlar. Karakterleri canlandıran oyuncuları ayakta alkışlamak istiyorum. Bu kadar mı mükemmel rol yapılır. Nedense bu dizide oyuncuların performanslarını takip edip, takdir ettim. Resmen gerçeklermiş de gerçek bir şeyi yakınlarından izliyormuşum gibi hissettim. Micheal-Sara çiftine yanıp tutuşacaksınız. Micheal-Fernando dostluğuna imreneceksiniz, T-Bag ve Bellick'e süperötesi kıl olabilirsiniz. Ajan Mahone ve Ajan Kellerman sinir krizlerine sokacaktır büyük ihtimalle. Gretchen'ın güzelliğine kapılmayın, tam bir şeytandır kendileri. Ajan Don'ı nedensizce sevdim. Micheal'ın abisi olmasına rağmen Lincoln'a gıcık olabilirisiniz. Bir karakter bu kadar odun olmamalı! Ay, resmen dedikodularını yapıyorum şuanda. İçimi döktüm. Diziyi izleyenler varsa yanıma uğrasınlar. İçimdekileri dökmem lazım.

Sezonları da değerlendirmek istiyorum. Birinci sezon, dizinin ilk sezonu olmasına rağmen çok heyecanlı ve akıcıydı. Tüm karakterleri tanıma imkanı sağlayıp, diğer sezonların alt yapısını oluşturan ve kurguyu akıcı hale getiren bir sezondu. İkinci sezon baya şaşırtmalı ve komedi dolu bölümlerle çevriliydi. Her bir karakteri ayrı ayrı analiz etmişlerdi. Yeni gelen karakterleri de hemen sevdiren ve tanıtan bir sezondu. Üçüncü sezonda resmen level atlamışlar. İzlerken tırsmadım değil. Çok başka bir dünyada geçiyor olaylar sanki. Çok etkilenerek izledim. İnsanların analizlerini yaptım resmen. Ve gerçekten bana bir şeyler kattı. Son sezon ise... Resmen kalbimi parçaladı. İlk yarısı mükemmeldi. Cidden. Ekibi daha ne kadar sevebilirim bilmiyorum ama son sezonda yerimde duramadım. Tam benim istediğim ve sevdiğim şekilde olaylar gelişti. Kurgularına daha da aşık oldum. Ama ikinci yarıda bir kötü oldum. Hayır niye içim buruk bir şekilde bitirdiler ki diziyi. Rezil olacağımı bile bile söylüyorum; son bölümü ve ekstra iki bölümü zırlayarak izledim. Sanki ben yaşıyormuşum gibi. Dizi tamamen bitince 'kesinlikle favorim oldu, mahvetti beni, gerçek hayata dönmek istemiyorum' dedim ama bitti işte. Nasıl bitirirler ya! Son zamanlarda tekrardan devam edecekleri haberi geldi ama cıkss izlemem. Son sezonu izleyin, neden böyle dediğimi anlayacaksınız.

Of, son sezondan bahsedince yine kötü oldum. Daha ne diyebilirim bilmiyorum. İzleyin canlarım. Cidden izlenmeye değer bir dizi. Müthiş zekalar bir araya gelmiş, çılgın entrikalar dönüyor. En bi sevdiğimdir.

Ve size küçük bir sır vereyim mi ? Bu diziyi izledikten sonra bir cesaret geldi bana. Micheal'ı örnek alıp, ortalığı karıştırmak istercesine olaylara atlamak istedim. Ama popom yemiyor.

Son olarak favori repliklerim. Eminim ki bir yerlerde görmüşsünüzdür. İşte bu efsanevi replikler aslında Prison Break'den! (Üstlerine tıklayın.)


Kocaman sevgiler, öpücükler: Jane

Not: Durun son bir şey daha! Micheal'ı canlandıran Wentworh Miller, gerçek yaşamında eş cinsel olduğunu kabul etmiştir. Hadi toplanıp, ağlayalım kızlar. -.-

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder