Pages

3 Eylül 2017 Pazar

Kafama Göre: Her Şey 2009'da Başladı...

 Yıl 2009. Her ödül töreninde Twilight ekibini görmek mümkündü. Her dergi kapağında, gazetelerin sinema eklerinde ve hemen hemen her yılın kasım ayında Twilight posterlerini de görmeniz mümkündü. Deli gibi koleksiyon yapanlar burada mı?

Bende her şey 2009 yılının yaz döneminde başladı. Öncesinde Kavak Yelleri (Evet, yanlış duymadınız. Tam bir Pelin Karahan ve dizideki Deniz karakteri hayranıydım.) için bir blog kullanıyordum. Sonra tam 4 Temmuz 2009 (ABD bağımsızlık gününe denk getirmem?) tarihinde 'wampirob' adında bir blog açtım ve Jane tarafım o zaman ortaya çıktı. İngilizce merakım ve giderek geliştirmem de bu sayede gelişti. Yabancı kaynakları keşfedip oradan haber çevirmem (Google Translate ilk hocamdır.), Kristen Stewart ve Robert Pattinson (RobSten) başta olmak üzere Twilight ekibinin çıkan her fotoğrafını bilgisayara kaydedip, en güzellerini blog'umda paylaşmam, sitenin altına bir 'chat-sohbet' kutucuğu koyup her cuma orada kendimizce 'partiler' vermem, tanımadığım insanların hiç bıkmadan aynı sorularına cevap vermem, Comic Con zamanları, Coachella keşfim, Amerika'nın hemen hemen her eyaletini ezberlemem, Avrupa'daki ülkelerin başkentini öğrenmem... Ve daha hatırlamadığım bir sürü şey... 2009 yılı benim için resmen zirve noktasıydı. 

Hele ödül törenlerinin olduğu geceler... Hiç üşenmeden uykusuz kalırdım. Gece 2'de başlayan kırmızı halı ile beraber soluksuz canlı yayında ödül törenini izlerdim. Hatta okul zamanı ödül törenleri (MTV Film-Müzik, Oscar, Grammy...) olduğu zaman uykusuz giderdim. Ve hiç de pişman olmazdım. Beyonce'un canlı performansları, Twilight ekibinin sahneye çıkıp ödül alması, Lady Gaga'nın enteresan gösterileri, kamera arkası görüntüleri... Resmen o günlerde benim için dünya buydu. Diğer her şey sıkıcı ve boş gelirken Hollywood dünyasını deli gibi takip etmek hayatıma renk katıyordu. Ki hala bu alışkanlığımdan vazgeçmiş değilim. Evet, eskisi gibi takip etmiyorum ya da gece yarısında kalkıp izlemiyorum ama neler olup bittiğini ya eski yabancı kaynaklarımdan ya da Instagram'dan doyasıya takip ediyorum. 😄

O zamanlar hayat cidden güzelmiş. Lise hayatım boyunca en büyük odam noktam blog'um oldu. Dört sene dolu dolu haberler yayınladım, dilimi geliştirdim ve bir de baktım ki üniversite yolundayım. İşte o zaman 'wampirob' dönemini kapattım. Ki blog'u bıraktıktan sonra Twilight da bitti ve ekip de dağıldı. Sonra baktım böyle olmuyor, süper boşluktayım. Bu seferde kitap, film, dizi ve genel hobilerimi içeren bir blog açmaya karar verdim. Resmi olarak Jane Wampirob oldum. 👀

Eski zamanları özlüyor muyum? Hem de deli gibi! Twilight'ın her çıkan yeni filmi için ilk günden sinemaya koşuşturmayı, şimdiki gibi yaygın olmadığı için internet sitelerinden değil de kitap fuarlarından almayı beklediğim kitapların listesi, Artemis Yayınları'nın yılbaşı çekilişleri, Gece Evi macerası, her ay 'acaba hangi posterleri verecekler' (Heygirl, Blue Jean, Go Girl) heyecanı ile dergilerin takibi, Starbucks keşfim ve diğer tüm şeyler. ❤ 

Öyle böyle derken zaman geçiyor. En çok istediğim bölümü (İngilizce Çevirmenlik) bitirdim. Planlarım arasında olmasa da hayatıma büyük yenilik getiren Erasmus'u gerçekleştirdim. Şimdi de deli gibi istediğim bölümü okuyup okuyamayacağım belli olacak. (4 yıllık tamamlama meselesi.) Bana şans dileyin. Bu sefer ÖSYM lanetimi kırmak istiyorum ve sorunsuz bölümümü kazanmak istiyorum. Boşuna 'bu dünyaya okumak, yazmak, izlemek ve dinlemek için gelmişim' demiyorum. 😄 2009 yılında başlayan bu maceram umarım hep devam eder. 2012 sonrası her şey değişti gibi ama aslında alt yapıyı oluşturmuşum. Daha nice 2000'li yıllarda görüşmek üzere!

Not 1: Şaka maka bu blog'u da açalı tam 4 sene oldu. Beklediğimden daha da güzel gelişti. Sessiz sedasız takip ettiğinizi biliyorum. Kendi kendime konuşmuyorum, değil mi? 👀

Not 2: İyi bayramlar diyemeyeceğim çünkü hiç sevmediğim bir bayramdayız. Et yemeyenler el kaldırsın! 👋

Kocaman sevgiler, öpücükler: Jane

3 yorum:

  1. Ah ah eskiler ne kadar güzeldi ya. Şimdi bakıyorum da, her şey değişmiş😑 ünlüleri crushlama, dergilerden en ufak haberlerini kesip odaya koymak... tabi o zamanlar telefon çok yaygın değildi o yüzden dergiler kapış kapış alınırdı. Şimdi böyle şu yazıyı okuyunca gariplik hissettim ya. Bu arada bölümünde direk geçişin yok muydu mesela direk çeviri yapma gibi?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. 4 yıllığa tamamlayabilmek için DGS sınavına girdim. Aslında amacım çeviri bölümünü okumaktan çok edebiyat okumak :)

      Sil
  2. et yemeyenlerdenim ben de:D resmen hayatımı özetlemişsin twilight, dergiler vs. Delicesine twilight takip edip her yeri posterlerle kapladığım zamanları özletttin :D

    YanıtlaSil