Pages

5 Mayıs 2015 Salı

Kitap Yorumu: Kurtlara Söyle Eve Döndüm


Mayıs ayından herkese merhabalar !

Şaka maka yine yaz geldi. Ki benim pek sevdiğim bir mevsim değildir. Nisan ayında takılıp, kalmayı tercih ederim. O yüzden sıcak havalarda genellikle evde takılırım. Bu süre zarfında kitaplar nasıl bitiyor, anlamıyorum. Kurtlara Söyle Eve Döndüm de bunlardan biriydi. Neredeyse 1 hafta önce okudum. Biraz sindirip, öyle yorumunu yapmak istedim. Ve işte başlıyoruz.

Kurtlara Söyle Eve Döndüm -kısacası KSED diyeceğim- normalde gözüme çarpıp, okuyacağım bir kitap değildi. Ama başta SaklamaKabı olmak üzere birçok blogger bu kitabı övünce ve Instagram'da paylaşımları artınca ben de bu akıma dahil oldum. İndirimden faydalanıp, kitabı kaptım ve sonunda okudum. En azından 'okumadım, nasıldı acaba' demeyeceğim. 

Kitaptan beklentim o kadar yüksekmiş ki okuduktan sonra 'hmmmmm' dışında pek bir yorum yapamadım. Kitap hakkında yorumları görseniz... Elbette çok seveni vardır ama ben 'aşırı' abartıldığını düşündüm. Kitap güzel miydi ? Evet. Kurgusu, karakterlerin mizah anlayışları, verilmek istenen ders... Bunu güzel ve okunulur bir kitap haline getirmiş. Ama 'mutlaka okuyun!' ya da 'okumazsınız çok şey kaçırırsınız' da demem. Sadece şans verin ve okuyun derim. Çünkü bazı yerleri çok ama çok anlamlıydı. Hayatın gerçeklerinden kesitler okuyorsunuz ve okudukça daha çok farkına varıyorsunuz. Çünkü şöyle de bir şey var ki başımıza gelmediği sürece trajedileri anlamak imkansız hale geliyor. Anlık hüzüntü ve kısa bir süre için sizi o ana sokuyor ama sonra unutulup, gidiliyor. Bu kitapta ise döngünün hep içindesiniz. Okurken başımın üstünde hep kara bulutlar varmış gibi hissettim. O ortamında içinde yer almışım da uzaktan olayları izleyip, daha çok boğulduğumu hissettim. İşte kitap bana bunu verdi. Belki de bundan sonra AIDS'i daha ciddiye alacağım.

"Bazen ortalıkta dolaşıp bu zamanabırakılmış orta çağdan gelen bir çocuk gibi davranıyorum. Bu yüzden de etrafımdaki her şey tuhaf, yeni ve saçma görünüyor, tamam mı ?" -June

Kitabın konusu AIDS hastalığı üzerine kurulu desem yeridir. June Elbus, yaşıtlarına göre sıradışı bir genç kızdır. Orta Çağ meraklısı, farklı giyim tarzı olan ve gerçekten diğerlerine benzemeyen bir kız. Düşünce tarzı, verdiği kararlar, konuşmaları... June'ı sevdim. Mizah anlayışı, yaşına göre olgun ve ilgi çekici biri. Aynı zamanda AIDS olan dayısı Finn'e çok bağlıdır. Son zamanlarını hep onunla geçirir. Finn, ölmeden önce June'un ve ablası Greta'nın bir portresini çizer. Çünkü o aslında ünlü bir yazardır. Eşcinseldir ve aynı zamanda ölümcül hastalığa bulaşmıştır. Bunlar spoiler değil. Kitaba başladıktan hemen sonra göreceksiniz.

"Portren çizildiği zaman nasıl görüneceğine bir başkası karar veriyordu. Seni nasıl görmek istiyorsa öyle çiziyordu. Ama fotoğraf makinesi, düğmesine basıldığında her nasıl görünüyorsan onu yakalıyordu." -June

 Ama asıl konu Finn öldükten sonra ortaya çıkan Toby ile başlıyor. June'un ailesine göre Finn'in katili Toby'dir. Hastalığı o bulaştırmıştır. Yani istenmeyen kişi. Ama bu June'un ilgisini çeker. Finn'i ondan başkası kim bu kadar çok sevebilir ? Kim onun hakkında June'dan daha fazla şey bilebilir. June'un bilmediği her şey Toby'de gizlidir. Ve bu da onu daha gizemli kılar. Kitap, June'la Toby'nin baştaki çekingen hallerini ve zamanla dost olma süreçlerini akıcı ama aynı zamanda gizli bir şekilde hüzünle anlatıyor. Sanki her an ağlama modunda oluyorsunuz. İki laflarından biri Finn. Finn'nin sahneleri çok az ama June ve Toby sayesinde o karakteri çok iyi tanıyorsunuz. Seviyorsunuz. Ve öldüğü için üzülebilirsiniz bile. 

"Romantik olmak demek her zaman güzel olan şeyleri görmek istiyorsun demektir. İyi olan şeyleri. Hayatın acı gerçeklerini görmek istemediğini, her şeyin sonunda yoluna gireceğine inandığın anlamına gelir." -Finn

Ama depresyonda olan bir tek June'la Toby değildir. June'ın ablası Greta'ya dikkat edin. İlkten çok cadaloz gelebilir. Ama onun da aklına takılan, üzüldüğü noktalar var. Kitabın sonlarına doğru her şey ortaya çıkıyor. Ama dikkatinizi vererek okuyun. Bu kitabı okuyacaksanız eğer ona ayrı bir zaman yaratın. Her gece birkaç bölüm okumakla olmuyor maalesef. Değişik, doğru yerlere parmak basan ve ilginç bir aşk hikayesini konu edinmiş yazarımız. İlk romanı. Umarım başka romanlarını da okuruz.

"Belki yıllarca Toby'nin ya da Finn'in yarısı kadar iyi bir insan bulmayı bekleyerek senelerce yalnız kalacaktım." -June

AIDS hastalığı hakkında insanların neler düşündüğünü az çok biliyoruz. Kitap bunu çok güzel yansıtmış. Ve bu konuda June'a hayran kalmamak mümkün değil. Okuyun ve görün derim.

Kitap hakkında başka neler söylesem bilemiyorum. Çok ama çok beklentileriniz olmasın. O zaman daha çok seveceksiniz. Ve ön yargılarınızı alıp, gidecek.

Kocaman sevgiler, öpücükler: Jane

2 yorum:

  1. Kitabı yeni okudum. Gerçek anlamda bazı lafları damardan damardan işledi. Durup "Evet lan niye öyle?" dediğim çok şey oldu. Okudukça düşüncelere sürüklendim, keyfim kaçtı. Yani bana bunları hissettirecek kadar iyiydi. Anlatımı, olayları birbirine bağlayışı her bir karakterin kişilikleri geçmişleri ve her şeyin ortasında anlatıcı karakterin temsil ettiği asosyalite problemi... Evet eşcinsellik meselesinden daha çok etkiledi o hayalperestlik, toplumdan kopukluk, çekingenlik, iç çekişmeler ve kıskançlıklarla June. Onu hissettim, onu anladım. Bir parça kendimi buldum. Bu türden bir şeye en son Dostoyevski'nin Yeraltından Notları'nda yaşamıştım. Çok sık yaşamıyorum bu da yaşarsam değerli yapıyor.

    Ayrıca yazımda da kitaptan asosyallik bağlamında bahsettim.

    YanıtlaSil
  2. Kitabı yeni okudum. Gerçek anlamda bazı lafları damardan damardan işledi. Durup "Evet lan niye öyle?" dediğim çok şey oldu. Okudukça düşüncelere sürüklendim, keyfim kaçtı. Yani bana bunları hissettirecek kadar iyiydi. Anlatımı, olayları birbirine bağlayışı her bir karakterin kişilikleri geçmişleri ve her şeyin ortasında anlatıcı karakterin temsil ettiği asosyalite problemi... Evet eşcinsellik meselesinden daha çok etkiledi o hayalperestlik, toplumdan kopukluk, çekingenlik, iç çekişmeler ve kıskançlıklarla June. Onu hissettim, onu anladım. Bir parça kendimi buldum. Bu türden bir şeye en son Dostoyevski'nin Yeraltından Notları'nda yaşamıştım. Çok sık yaşamıyorum bu da yaşarsam değerli yapıyor.

    Ayrıca yazımda da kitaptan asosyallik bağlamında bahsettim.

    YanıtlaSil