Pages

7 Eylül 2014 Pazar

Kitap Yorumu: Uyumsuz 3 - Yandaş


Bu dünyada cesur olmanın bir sürü yolu var. Bazen cesaret, kendi hayatını senden çok daha büyük bir şey ya da başka biri için feda etmektir. Bazen de daha büyük bir amaç uğruna bildiğin her şeyden, bir zamanlar sevdiğin herkesten vazgeçmektir.

Şuan nasıl bir ruh haline sahibim, bilmiyorum. Normalde sevdiğim seriler bitince içimde bir boşluk oluşur ama bu sefer sanki kazık yemişim de nefes alamıyormuşum gibi hissediyorum. Neredeyse bir aydır bu seriyi okuyorum. Gerçekten çok sevdim, benimsedim ve bitmesin istedim. Yaşadıkları dünya her ne kadar korkutucu olsa da onların yanında olmak istedim. Ama serinin sonu öyle bir bitiyor ki... Korkutucu değil de vahşi, adaletsiz ve itici bir dünyada yaşadıklarını fark ettim.

Şöyle de bir gerçek var; bu seriye geç başladım. O yüzden seriyi okumadan önce baya blog yorumları okudum. Herkes ilk iki kitabı çok severken son kitapta yazara ne sövmüşler ne sövmüşler... Bazıları okumadan önce spoiler yedikleri için son kitabı okumamışlar bile. Ki ben de spoiler yedim ama araya zaman girince unutmuştum. Taa ki Yandaş'ı elime alana kadar. Birinin öleceğini ama bunun kim olduğunu hatırlamıyordum. Yine de okudum ve bu işkenceyi kendime yaptım. 

Ve işte başlıyoruz.

Kuralsız'da Edith Prior diye bir kadının videosunu izlemişler ve aslında çitlerin ardında bambaşka bir dünyanın olduklarını öğrenmişlerdi. Yandaş'ta ise konu kaldığı yerden devam ediyor. Tris ve Tobias bu videoyu izledikten sonra yerlerinde duramaz fakat Topluluksuzların başında olan Tobias'ın annesi Evelyn başlarında oldukları sürece bunu gerçekleştirmeleri oldukça zor olacaktır. Öyle ki Tobias, annesinin güvenini kazanmak zorunda.
Tris ise bir gün birileri tarafından ele geçirilir. Kendilerine Yandaş adı verdikleri bu topluluk aslında tanıdık isimlerden oluşmaktadır. Will'in ablası Cara ve Dürüstlük lideri Johanna. Yandaşlar, Topluluksuzlar'a karşı gelip, Topluluk'larını devam ettirmek adına çitlerine arkasına gitmeye hazır bir gruptur. Bunun sonrasında konu aynen şu şekilde devam ediyor; tanıdık yüzlerden oluşan bu grup (Tris, Tobias, Cara, Tori, Uriah, Caleb, Peter, Christina) bir şekilde kaçmayı başarır. Ki içlerinden biri öldürülüyor. Neyse, çitlerin oraya ulaşırlar ve yeni kişilerle tanışırlar. Zoe, David, Matthew, Nita ve diğer isimler yeni dünyada yaşayanlar ve şimdilik dost görünümlü kişiler. Burada bizimkileri çok güzel ağırlıyorlar. Hatta Tris, annesiyle ilgili çarpıcı gerçekleri öğreniyor. Tobias ise kendisi hakkında bilinmeyen bir şeyi keşfedince işler çok karışıyor. Daha yeni tanımasına rağmen Nita'yla bir planın içinde buluyor kendini ve gerçekten şok edici sahneler vardı. Bundan sonraki konuyu anlatmayacağım. çok şaşırtıcı ve sürpriz gelişmeler oluyor. Birçok karakteri kaybediyoruz.

Özellikle en çok sevdiğim iki karakterin ölümü arka arkaya olunca cidden kendime gelemedim. Hani, kitabı okuyorum ama boş okuyorum. Bitsin diye okuyorum. Bitince zaten kitabı kapattım ve yazarın neden böyle bir son yazdığını merak ettim. Gerçekten baş ağrıtıcı, düşündükçe içinden çıkılamayan bir son yazmış. 

"Zorunda kaldığında nelere cesaret edebildiğini bilsen şaşarsın." -Tris

Şunu rahatlıkla söyleyebilirim ki Tris, şuana kadar sevdiğim tüm kız karakterleri ezdi, geçti. Favorim oldu. Cesaretine, düşüncelerine, yaptığı fedakarlıklara hayran kaldım. Ki Beatrice ile Tris arasındaki farkı görmek mümkün. Uyumsuz'daki Beatrice ile Yandaş'taki Tris arasında uçurum farkı var. Bunu her zaman dile getiriyorum, Tris'in gelişim sürecine şahit olduk ve inanılmaz bir gelişim gösterdi. Kendini ve sevdiklerini savunması, koruması, elinden gelenin daha fazlasını yapması, ikna edici konuşmaları, acıları ve bu acıların üstesinden gelmesi, her şeye rağmen ihanet edenleri affetmesi, inatçı olması... Ve daha sayamayacağım bir sürü özelliği ile cidden örnek alınası bir karakter olmuş. Tris'i çok çok çok sevdim. Yandaş'ı soluksuz okumamın tek sebebi oydu. Gerçekten. Hayatımda hiçbir kız karakteri bu kadar benimseyip, sevmemiştim. Tris'in yeri bende çok ayrı artık.

Bu kitapta çok sevdiğim diğer karakterler ise Christina ve Uriah oldu. Ki zaten bu karakterleri önceki kitaplarda da çok sevmiştim. Ama bu kitapta nedense daha da sevdim. Özellikte Christina'nın son sahnelerdeki performansı... Dostluk bu olsa gerek dedim.

Derler ki birinin sana olan sevgisini göstermenin son yolu kendini feda etmesiyse, bunu yapmasına izin vermelisin.

Tobias'a gelirsek... Takma adı dışında bu erkek karakteri bir türlü sevemedim. İlk kitapta cidden otoriter ve karizma biriydi. Duruşuyla etkilemişti ama sonraki kitaplarda gözümde pısss söndü. Özellikle bu kitapta onun da gözünden anlatılan sahneler vardı. Yazar iyi, güzel anlatmış ama karakterdan daha çok soğmama sebep oldu. Bir de şöyle bir durum var. Kitabın ilk yarısından sonra yazar öyle bir değişime uğrattı ki Tobias'ı... Bir an durup "Ne oluyor be!" dedim. Bu şey gibi oldu, Gece Evi serisinin yazarları serinin Clark Kent'i, göz bebeği, yakışıklısı, Erik Night'ı ilk beş kitap boyunca yükseklerde tutup, sonrasında yere çakılmasını izlettirmeleri gibi bir şey oldu. Hani bir an cidden inanamadım Tobias'ın bu yaptıklarına. Onun yüzünden cidden kötü şeyler oldu. Kitapta dostları onu affetmiş olsa bile ben son ana kadar kısık gözlerle baktım ona. Zaten sonunu okuyunca bende ipler koptu. Tobias severlere sonsuz saygım var. Alın sizin olsun zaten ama ben şuan onu en pasif erkek karakter olarak görüyorum. Tamam, yaşadıklarına bakılırsa belki de yaptıkları normal ama yaşadıklarından ders çıkartıp, çok daha güçlü olmasını beklerdim. Ağlayan, zırlayan bir bebekten farkı yok benim için. Tris, bir kız olmasına rağmen ondan çok daha cesaretli ve 'erkek'.

Bir sözün, bir kelimenin bir cümlenin başa indirilen bir darbe gibi hissettirmesi çok tuhaf. -Tobias

Pekala, Tobias'a baya çıkıştım. Sanırım en öfkeli blog yazım bu olacak. :D Üzgünüm millet, umarım hayal kırıklığına uğramazsınız. Ama benim düşüncelerim bunlardı.

Ve Peter'a gelirsek... Serinin başından beri kötü karakterimizdi ama ben yine de seviyorum onu. Ve sevmemin nedenini son sahnede anladım. Çok güzel konuştu ve doğru olanı yaptı. Açıkçası yazar Peter'a bir yan seri yazsa okurum. Peter'ları seviyorum nedense. :D

Topluluksuzlar, Topluluklar, Çitlerin arkasındaki yaşam derken bizim grup cidden birçok mekan değiştirdi. Kimseye güvenemediler. Kime güvenseler zaten hep bir savaşın içinde buldular kendini. Buldukları hiçbir yeri yuva olarak göremediler. Aslında ciddi düşününce vahşi bir yaşamın ortasındalar. Kaçacakları bir yer yok. Oradan oraya yuvarlanıyorlar ve her defasında sevdiklerinden biri ölüyor. Gerçekten inanılmaz bir Distopya kurgusu. Yazar çok güzel düşünmüş. 
Biliyorum, birçok kişi serinin sonunu saçma buldu, öfkelerini kustular falan ama asıl gerçeği görmek gerek. Büyük bir fedakarlık yapılmadan gerçek mutlu sona ulaşılamıyor. Kitabın sonunda bizi mahveden, öfkelendiren, ağlatan ve şaşırtan şey aslında büyük fedakarlıktı. Tek sorun, acımsız bir şekilde gerçekleşmesi... 

Şuan duygularım karmakarışık. Aslında bu yorumu daha sonra yazmayı düşünüyordum ama her şey tazeyken kelimelere dökmek istedim. İşte böyle. Bir serinin daha sonuna geldim. Beni etkileyen ve unutamayacağım bir seri.
Serinin ilerleyen filmlerinde nasıl olur bilmiyorum ama kitabın sonundaki finali değiştirebilirler gibime geliyor. Hollywood halkı bu acıyı kaldıramaz! :D Şaka bir yana, finali değiştirirlerse -uygun bir şekilde- hiç de hayır demem.

Ve son olarak... Tris Prior gerçekten favori karakterim oldu. Uriah'ı, Christina'yı hatta Caleb ve Peter'ı bile delicesine özleyeceğim. Tobias'ı da Four adıyla anıp, geçeceğim.

Şimdilik bu kadar. Kısa bir tatile gidiyorum. Dönüşte sürpriz yorumlar olabilir. :D :D Sol üst köşede ne okuyacağımı görebilirsiniz. White Collar da bitmek üzere. Haftaya yorumu gelecek. Şu Vlog baskılarına da bir çözüm bulacağım.

Kocaman sevgiler, öpücükler: Jane

Not: Bu seriyi okumamı ısrarla söyleyen ve beni müthiş seriyle tanıştıran Gizay'a kocamaan sevgiler. İyi ki dostumsun ve iyi ki unutulmayacak serileri okumam için ısrar ediyorsun. Canımsın!

Not 2: Four'un gözünden anlatılan ve novellardan oluşan kitap yurtdışında çoktan çıktı. Artemis Yayınları da kitabı çıkaracağını duyurdu. Henüz bir tarih yok fakat bir tahminim var: İstanbul Kitap Fuarı - Kasım 2014

9 yorum:

  1. Kitabın sonunda Tris'e çok kızsam da etraflıca düşününce ben olsam ben de aynısını yapardım dedim.Ama hala okudukça ağlıyorum o bölümü,acısı geçmedi :(( Bu arada eğer Artemis'ten bahsediyorsak biz Kasım 14 çok erken maalesef ki,bence en erken Ocak'ta çıkar.Umarım beni yanıltır bu sefer Artemis.

    YanıtlaSil
  2. Ben sadece Uyumsuz'u okudum henüz ve serinin sonunu biliyorum :( Şimdiden başladım acı çekmeye.

    YanıtlaSil
  3. uyumsuz serisinin altında yatan gerçekleri bilmediğinizden bu kadar begeniyorsunuz fedakarlık ile katolik mezhebi ve müslünalık arasındaki ilişkiyi bir düşünün bence

    YanıtlaSil
  4. Evet yazara bende sövecektim ama ağlamaktan vakit bulamadım neredyese su son 1 yılda okuduğum butun kıtap serılerı açlık oyunları harıc berbat bıttı ve ben yazarlara sovdum bununda kotu bıecegınden emındım arkadaşım hayrı knk güzel bıter dedı ve okumaya başladım umuyodum -umuyoduk- ama kotu bıttı ve ben.....:( :'( butun yazarlardan nefret edıyorum...Var ya be hayatımda bu kadar yıkılmamıştım..son zamanların en cok yıkılan ınsanı yarışmasında 1. olurum hatta oscar odulu bile alırım herhalde

    YanıtlaSil
  5. İgrenc bir son,bu seri böyle bir sonu haketmiyor,veronıca fazla bencilce davranmıs,hangi kafayla yazdıgınıda merak ediyorum dogrusu,igrenc,yüz karası ve utanc verici bir son olmus sahsen.Tris ölüyorsa bir zahmet Four'uda öldürseydin o zaman daha güzel bir son olurdu kesinlikle!Kimse böyle bir sonu haketmedı veronica,four'un bir sözü vardı tris'e 'Sen ölürsen bende ölürüm' nerde bu sözden eser! KINIYORUZ VERONİCA!

    YanıtlaSil
  6. Nasıl ağladım nasıl üzüldüm. Gereksiz kavgalar ayrı düşmeler oldu. evet karakterler sağlam başladı. birbirleri ile yüzde yüz anlaşmalarını beklemiyordum tabi ama neyse. Beni en çok üzen daha doğrusu kafamı karıştıran Tris o kadar eğitimli Silah konusunda uzman neredeyse ve karşısındaki adam zor yürüyor tekerlekli sandalyede. kendini savunabilirdi zannımca. kısacası olmadı sonu hiiç olmadı. en azından Tobias da ölmeliydi yada ölürken yanında olmalıydı..

    YanıtlaSil
  7. doğruyu söylemek gerkirse ben hepsini okudum Uyumsuzu Kuralsız Yandaşı ve Dört'ü .her nekadar yazara sövsem de (ki sövdüm:)Kendimi motive etmek için (işe yarıyor)onu (anladınız)david öldürdü yazar falan değil diyorum.İlk baştan biliyordum onun ölüceğini çünkü arkadaşım söyledi ama en çok ağladığım kısım o kişinin uğurlandığı kısım değildi.O kişinin küllerinin uğurlandığı zamandı(bu arada eklemezsem olmaz blog sayfama bi bakar mısın?

    YanıtlaSil
  8. Kitapları okuma fırsatım olmadı ama en yakın zamanda başlayacağım.Yorumlarınızı okudum çok merak ettim bu son nedir bu kadar ağlatan.

    YanıtlaSil
  9. Ben ilk olarak filmi izlemiştim. Kitabı olduğunu öğrendikten sonra da hemen uyumsuz serisine başladım. Filmde dört yani tobias karakteri daha hayranlık uyandırıcı ve güçlü bir karakterdi. Dört ile tris sahnelerinin kitapta faha çok olacağını düşünerek okumaya başladım. Ama öyle olmadı. Tris ve tobiasın arasına kızgınlık falan filan girdi. Bunlar tabi olabilir ama....
    Üstelik birbirlerine karşı çekim hissediyorlardı aşkları bu şekil başladı.tobiasın bir sözü vardı. Bu dünyanın zalimliğini unutmak için alkole değil ona sığınırdım. O dediği kişi tris. Ve tris ölünce four elbette dağıldı. Ama o ipten kayarken elindeki vazoda trisin külleri havada kaybolurken içinin acıdığını doğru düzgün dile getirmeyecekse ben ne anladım tris four ilişkisinden..
    Ben her türlü filmlerden çok kitapları severim. Ama bu sefer uyumsuz serisinin kitabını değil filmini daha çok beğendim. Her ne kadar kitapta olaylar daha geniş olsa karakterlerin iç sesini duysak da benim hayalimdeki tobias ve benim hayalimdeki four tris ilişkisi kitaptaki gibi değildi. Filmdeki ilişki hayalime daha yakındı.

    YanıtlaSil