Merhabalar
Oralar da çok mu çok sıcak mı? Burada resmen dondurma dışarıda bırakılmış gibi eriyorum. Her geçen gün daha fazla eriyorum. Evimiz serin olmasına rağmen eriyorum. Geçen gün burnumu camdan dışarı uzattım. Kendimi zor toparladım. Yazdan nefret ediyorum!
Bu yüzden bu aralar ruh gibiyim. Kitapları okuyup, raflarına koyuyorum. American Horror Story izlerken bi canlanıyorum. Bölüm bitince yine ölü gibiyim. Sonumuz ne olacak bilmiyorum.
O yüzden bu kitabın yorumunu çok uzun tutmayacağım. Zaten yazıp yazmama konusunda kararsız kaldım. Çünkü bu seriyi çok mu çok seviyorum. Karakterlerin her birine hayranım. Bu kitabı da o kadar çok sevdim ki paylaşmaya kıyamıyorum. Zaten okumayın. Sıkılırsınız bence.
Bazen rüzgar sizi hiç tahmin etmediğiniz yerlere sürüklüyor bazen de sizi oralardan alıp götürüyordu.
Gayle Forman'ın Eğer Yaşarsam serisini okumadım, okumayı da düşünmüyorum ama bu serisi... Cidden öyle güzel öyle etkileyici ki... Sadece Bir Gün'ü tesadüf eseri almıştım. (Ah şu tesadüfler...) İyi ki aldım dediğim kitaplardan biri oldu. Kitabı yiyip, bitirmiştim. Ki sonunda etkisinden bile çıkamamıştım. En sonunda son kitap olan Sadece Bir Yıl'ı ve ek kitap olan Sadece Bir Gece'yi okudum. Çok yüksek beklentilerim vardı. Valla hepsini de karşıladılar. Yazarı ayakta alkışlıyorum. Favorilerim arasına kesinkes girdi.
Sadece Bir Yıl'ı Willem de Ruiter'in gözünden okuyoruz. İlk kitapta olayları Allyson'ın gözünden okumuştuk ve sonu cidden fenaydı. Şimdi her şeyi baştan sarıyoruz ve Willem'in gözünden okuyoruz.
Sahip olduğunu bildiğin bir şeyi kaybetmekle sahip olduğunu yeni keşfettiğin bir şeyi kaybetmek arasında çok fark vardı. İlki hayal kırıklığı demekti. Diğeriyse gerçek bir kayıptı.
Allyson'ı gerçekten terk edip, gitti mi ? Koca bir yılda Allyson onu ararken o neler yapıyordu? Allyson'ın o gece yanında gördüğü kadın kimdi? Allyson'ı hatırlıyor muydu? Sizi şimdiden uyarayım. Willem başınızı döndürecek. Çünkü belli etmese de çok renkli bir kişiliği var. Çevresi çok geniş. İnsanlarla iletişimi süper. Bir ortama çok iyi ayak uyduruyor. Ve sadece bir yılda başından neler neler geçiyor.
Hayat sana bir şeyler verirken bir şeyleri de alıp götürüyordu. Bu hep böyle mi olmak zorundaydı?
Okurken mest oldum ya. Realistik kurgu olmasına rağmen boğucu havası yok. Aşk ön planda olmasına rağmen vıcık vıcık bir sevgi gösterisi yok. Willem ve Allyson, birbirlerinden uzak bir yıl geçirmelerine rağmen ve haklarında hiçbir şey bilmeseler bile birbirlerine ulaşmak için mücadele etmeleri öyle etkileyiciydi ki...
"Ah, elbette. Hayal etmekten daha cesurca bir şey olabilir mi zaten?"
Willem'i ilk kitapta çok okumamış olsam bile sevmiştim. Cümleleriyle, hareketleriyle, bakışlarıyla kişiliğini belli etmişti. Bu kitapta zaten her şeyi açıkça ortadaydı. Böyle okurken 'evet, işte benim asıl istediğim bu' dedim. Hem kitap dünyasında hem kendi yaşamımda istediklerimi bu kitap dile getirmiş.
İkisi bir yapbozun parçaları gibi birbirini tamamlıyordu.
Kitap hakkında çok bir şey demeyeceğim. Kolay kolay bir kitaba övgü yağdırmam. Okuyun diye direnmeyeceğim. Merak eden zaten listesine eklemiştir. Daha fazla detaya girmeyeceğim. Willem'i de Willem'in Lulu'su Allyson'ı da çok mu çok sevdim. Kitaplığımın Kral ve Kraliçe'si oldular resmen.
Sadece Bir Yıl kadar Sadece Bir Gece'yi de çok sevdim. Sonunda kitap bittiğinde oturup, ağlayasım geldi. Çünkü onların dünyası daha güzel. Daha renkli. Daha gerçekçi ve daha tesadüf dolu.
Etrafınız tesadüflerle dolu. Kapıyı aralayın ve hayatınızın değişmesine izin verin.
Kocaman sevgiler, öpücükler: Jane
Not: Kitabın çevirmenini az çok tanıyorum. Müge abla, diğer çevirilerini bilmem ama bu seriyi iyi ki sen üstlendin. O kadar akıcıydı ki kitap, çeviri kokusu almadım resmen. Ellerine, klavyene sağlık.