Pages

24 Mart 2019 Pazar

Jane Neler Yapıyor?

Ah Jane neler yapmıyor ki...


Merhabalar efenim. Tam bir aydır sesim soluğum çıkmıyor. Beni tanıyanlar depresyondayım sanıyor. Oysa depresyona ayıracak bile vaktim yok. :) İş hayatına öyle bir daldım ki henüz gökyüzünü göremiyorum. Şikayetçi değilim yahu, tam tersine keyfim yerinde. Şubat ayı sosyal hayatım açısından dopdoluydu. Bazen hala onun sarhoşluğunu yaşamıyor değilim. 😎 Mart ayı ise tam tersine iş odaklı bir aydı benim için. Bunun yanı sıra inanılmaz bir şekilde bir sürü kitap okudum. Hepsini burada, minik minik yorumlayayım dedim.
Öncesinde de ufak bir şeyden bahsedeceğim. Başlarda iş gereği sonra okuma tarzımın değişmesiyle çok farklı kitaplar okumaya başladım. Lise hayatım çoook sıkıcı olduğu için kendimi hep fantastik dünyalara saldım. Vampirler, kurt adamlar, cadılar, periler, melekler, uzaylılar, distopik dünyalar derken hayal gücüm her zaman ayrı bir moddaydı. Bu ister istemez yaşantımı etkiliyordu.(Neden hala bekarım anladınız mı? *kıskıskıs*) 
Gel zaman git zaman, acısıyla tatlısıyla hayatın gerçekleriyle yüzleşmeye başladım. Özellikle son bir senedir gerçekten yaşlandığımı ve olgunlaştığımı hissettim. Başlarda, neler oluyor bana ya falan diyordum. Sonra kendimi dinledim. Memnunum bu halimden dedim. İnsanlara hayır diyebiliyorum, sevgimi kontrol edebiliyorum, içime ölmek yerine duygularımı karşı tarafa hissettiriyorum. Boş konuşan insanlar hala var etrafımda, maalesef! Yine de öğreniyorum, nasıl kendimi daha çok sevebilirim diye.
İşte bu sırada devreye okuduğum kitaplar girdi. Biraz daha gerçek hayatta geçen hikayeler okuyorum. Tek bir yere odaklanmıyorum. Daha çok Türk yazar okuyorum. Daha çok bilinmeyen yazarlara yöneliyorum. Daha, daha hep daha. 
Yepyeni yayınevleri keşfettim. Hepsi birbirinden değerli. Yeni çevirmenler tanıdım. Çevirdikleri kitapları deli gibi takip ediyorum. Aynı şekilde editörleri de öyle.
Ay neyse. Çok uzattım. :) Hemen okuduklarımdan bahsedeyim.

Bridget Jones 2 - Mantığın Sınırı: Ahhh Bridget Jones! İçimden bir ses 30'larıma geldiğimde senin gibi olacakmışım diyor. Umarım olmam ama olursam da gülüp geçeceğim. Komedi dram ilerleyen serinin ikinci kitabını da sorunsuz okudum. Göz devirdiğim yerler de vardı kahkaha attığım yerler de. Seriye devam edeceğim. Mutlaka alın, okuyun diyemem ama.

On Numaralı Kamara: İthaki Yayınları'ndan çıkan Ruth Ware'in ülkemizde yayımlanan ilk kitabı. Polisiye ve gizem dolu bir romandı. Agatha Christie'nin Doğu Ekspresi'nde Cinayet romanının bir gemide geçtiğini düşünün, kurgu bu. Beklentisiz okudum, beklentisiz bitirdim. Yazarın bir diğer romanı Kapkaranlık Ormanda'yı da okuyacağım çünkü yazar nisanda İstanbul'a geliyor. :) Benden söylemesi... Detayları Instagram'dan duyarsınız.

Savaşı Bitiren Sinek: Yolda gidip gelirken, bir günde okuduğum kitap. Çocuk kitabı ama yetişkinler de okumalı. Çok anlamlıydı. Kitabın isminden belli zaten nasıl kaliteli bir kitap olduğu. Sanırım daha çok Can Çocuk okuyacağım. *-*

ArtıkAranmayanlar Gezegeni: İlk kez Sevinç Erbulak okudum. Daha da okurum sanırım. Bu kitabı, bence, tipik bir distopya dünyasıydı. Okuması zor, anlaması daha da zor ama altını çizdiğim cümleler çoktu. İsimleri belirsiz iki baş karakter var. Bulundukları gezegende bir sürü kapı var. Her kapının arkasında ayrı bir dram yer alıyor. Tek tek kapıları geziyorlar ve hayatın gerçekleriyle yüzleşiyorlar. Ben hayranlıkla okudum. Dediğim gibi, okuması zordu. Yine de bir göz atın derim.

Mahcubiyet ve Hasiyet: Allaaam bu kitap beni kanser edecekti ki tek değilmişim. Kitap çok ince, çok! Ama kurgu çok ağır işliyor. Norveç'te bir öğretmenin hayatının okuyoruz. Günümüzdeki eğitimi eleştirirken eskiye ışınlanıp, geçmişini okuyoruz. Aslında sakin kafayla düşününce çok anlamlı bir hikaye ortaya çıkıyor ama bazen okurken beynimin zonkladığını hissetmedim değil. :D Ve kitabı bitirmeden Ayfer Tunç'la Murat Gülsoy'un "Diyaloglar" etkinliğine gittim. Bu ay bu kitap üzerine konuştular. Daha da aydınlandım. Mayıs ayında tekrar bir etkinlikleri olacak. Seçecekleri kitabı merakla bekliyorum. *-*

İyilik: Şebnem İşigüzel sonsuz kaaalp ben. Bu kadının kalemini çok seviyorum. Daha önce Ağaçtaki Kız'ı okumuştum. Diğer romanlarını okumam için daha zamanım var. Karamsar yazıyor, insanı içine içine öldürüyor ama okumayı çok seviyorum. İyilik de öyleydi. Kanser olduğunu öğrenen bir kadının yaptığı seçimleri ve bu seçimleri seçme nedenini anlatıyor. Tam hayatın içinden geçen bir romandı benim için.

Yedi Yıl: Peter Stamm, yeni keşfettiğim bir yazar. Yazdığı roman iliklerime kadar deli etti beni ama okuduğuma sevindim. Hayatın gerçeklerini anlatıyor. (Taktım bu konuya.) Baş karakter erkek. İki kadın arasındaki ikilemlerini anlatıyor. Bir kadın lüks yaşamlara sahip, diğer kadın tam tersi yoksulluk içinde. Şaşırtıcı bir son okumaya hazır olun. Dili çok sadeydi, sıradan bir konusu vardı ama iştahla okudum. Bazen cidden basit bir hikayeye ihtiyaç duyuyorum...

Naif. Süper: Erlend Loe'u çoook sevdiğimi söylemiş miyim? Doppler serisini çok severek okumuştum ama bu romanı pek benlik değildi. Sıradan bir gencin, gerçekten çok sıradan bir hayatını okuyoruz. Loe'nun sıradanlığa taptığını bir kez daha anladım böylece. Çerezlik bir kitaptı.

Hepyek: Canım Seray Şahiner... Ne yazsa okurum. Okudum ama pek beğenmedim. Ya da beklentim süper yüksekti. Yine de bir günde yedim bitirdim kitabı. *-* Çok seviyorum bu kadını ya...

Göçüp Gidenler Koleksiyoncusu: İlk Şermin Yaşar kitabımdı. Kitabın içindeki her bir hikayeye bayıldım! Bu kadar mı doğal yazar bir insan... Bazı hikayeleri o kadar çok sevdim ki arada açıp okumak için işaretledim. Bir doz Şermin Yaşar öneririm!

Yalnızca Yavaşladığında Görebileceğin Şeyler: Pegasus'tan çıkan bu minnak kitap nasıl dolu dolu! Normalde kurgu dışı kitaplar okumayı hiç sevmem, hiç! Ama bu kitap çok hoşuma gitti. Özellikle aşkla ilgili olan kısım beni benden aldı. (Bu duruma şaşırdık mı? HAYIR!) Löp diye bitecek bir kitap değil. Sindire sindire okuyun. Terapi gibi adeta. *-*

Unutmanın Genel Teorisi: Gelelim 2019'un bombasına. Sanırım en hızlı ve en zevkle okuduğum kitaplardan biriydi. Son üç aydır okuduğum en etkileyici romandı. Devrimden bol bol bahsediyor ve ben bu konuları aşırı merak eden ama pek anlamayan bir insanımdır. Bu kitabı okurken aydınlandım. Konusunu nasıl anlatacağımı bilmiyorum. Çok farklı bir kurgusu var. Kitabı anlatamam ama alın okuyun derim elbette! Çevirmeni de çoook sempatik. <3 İyi ki okumuşum dedim.

Şimdilerde fantastik dünyama da sığınıyorum. Hep iş hep gereksiz insan nereye kadar. Cassandra'cığımın güvenli dünyasına sığındım. Yepisyeni yorumlar gelmeye devam edecek. Ben üşenmediğim sürece... :D 

Kocaman sevgiler, öpücükler: Jane