Pages

Melez Sözleşmeleri etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Melez Sözleşmeleri etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

12 Haziran 2019 Çarşamba

Kitap Yorumu: Titan 1 - Geri Dönüş / Jennifer L. Armentrout


Merhabaaa

Yıllar sonra Jennifer L. Armentrout okumanın mutluluğu var üzerimde. Bir de yaşlandığımı fark ettim. :( Eskiden eleştirmeden, aptal aptal sırıtarak okurdum kitaplarını şimdi cikcikleyerek okudum. Bir yerlere not aldım, bunu blog'da yaz, eleştir!

Gel gelelim bu dünyayı özlemiş miyim? EVEEET! Seth'i hala seviyor muyum? LANET OLSUN EVET! Ee o zaman yorumlayalım bakalım neler oluyormuş bu yeni seride. 😍

Melez Sözleşmeleri'ni en son 2014'te okumuşum. Üşenmedim, blog'taki yazılarımı okudum. Sırıttım. Vay be dedim, zaman ne kadar hızlı geçiyor. Daha sanki dün okuyordum bu seriyi. Sonra öfkelendim. Yazarın Seth'i nasıl çiğ çiğ yediğini hatırladım. Sövdüm. Meh, biz Seth severleri avutmak için Titan serisini yazıyor ama yemezler. Aiden'la Alex sonsuza kadar mutlu olsun diye Seth'i kurban seçmişti. Çocuğum Apollyon olmamalıymış, asıl Apollyon Alex'miş. Tanrı Katili'ni durdurmak için Ares'e yem ettiler kuzumu. Sonra da vay efendim o artık düşmanımız, dediler! Hadi bir şans vermek için şimdi de Apollo'nun yemi olsun, ölünce de ruhu Hades'e ait olsun dediler. Dediler de dediler. Enerjimi emmişti Melez Sözleşmeleri'nin son kitabı... Gel zaman git zaman, yıllar sonra Seth'e kavuştum.

Bu kitabı okumamak için baya direndim. Eh, biraz geciktim. Yaş 24 oldu, olacak (öhhöm 14 Temmuz) ben daha yeni okuyorum. 19 yaşındaki Jane'le 24 yaşındaki Jane aynı olur mu? Olmaz. O yüzden kemerlerinizi bağlayın, eleştirilerime hazır olun. Ama önce şunu söyleyeyim: Seth canımdır. *-*

Kitap, Avcı'dan (MS - 5. ve final kitabı) hemen sonrasını anlatıyor. Tanrılar ne diyorsa onu yapan Seth, bir gün Apollo'dan farklı bir görev alır. Hiç tanımadığı bir kızı koruması ve Güney Dakota'daki Akit'e götürmesi gerekiyordur.
Josie Bethel. Yeni kız karakterimiz. Seth'in yeni kurbanı. Ve, eee, şey, umarım bu spoiler olmaz, Apollo'nun kızı. 😈 Bunu söylemem lazımdı çünkü olaylar bundan sonra şekilleniyor. Apollo'nun nasıl bir kızı olabilir derseniz mesele çok karışık. Okurken biraz esnemiş olabilirim. O yüzden detayları kitaptan alırsınız ama şunu söyleyeyim Josie bir yarı tanrı. Güçleri henüz gün yüzüne çıkmasa da ortalığı mahvedecek bir potansiyele sahip.

Tahmin edeceğiniz gibi Seth ve Josie arasında bir şeyler olacak... *Göz deviriyorum.*

Kitapta sevdiğim şeyler:

  • Seth'i çok özlemişim! Ukalalığını, komikliğini, çapkınlığını, özgüvenini, egosunu... Böyle ilk diyaloğundan son diyaloğuna kadar sırıttım. 
  • Seth ve Apollo sohbetlerine bayıldım! Kahkaha atmaktan durup, tavanı izledim. 
  • Aiden'ın kardeşi Deacon'ı görünce kalkıp oynadım. Mini Ivashkov olduğundan bahsetmiştim daha önce. Bu lafım hala geçerli. <3 
  • Yunan mitolojisinden minik bilgiler okumayı özlemişim. Jennifer bu konuda çok becerikli. İnsanı boğmadan ince ince işliyor konuyu. 
  • Kısacası, bu dünyayı ve karakterleri çoook özlemişim. *-*



Kitapta sevmediğim şeyler:

  • Josie'yi sevdim, şapşal biri. Beceriksiz ama deniyor, çabalıyor. Sadece sıradan hayatına aniden bu kadar değişiklik gelince hemen ayak uydurması gözüme battı. Hemen savaş moduna girdi. Hemen eğit beni Seth havalarına soktu kendini. Bebeğim, sen hayırdır? 
  • Seth'in, Josie'den hemen ama hemen etkilenmesi... Daha iki gün önce Alex diye bir yerlerini yırtıyordu. Şimdi kalkmış diyor ki Alex'e karşı hislerim gerçek değilmiş aslında. BOK! Alex'i sevmem ama onun için yaptıklarından sonra bu söylediklerin yavan geldi kuzum.
  • Josie'nin vücudundan çok etkilenmesi deli etti beni. Bir kalça, iki meme görünce kendinden geçti Seth. Burada feminist duygularım devreye girdi. Her şey kalça ve meme mi? Ya da dudak ısırma? Ruha da aşık olan yok mu yav?
  • Klişeler yok muydu, vardı. Artık onları görmezlikten geliyorum yoksa kitap çöp olur benim için.

Şaşırdığım tek şey, Alex ve Aiden'ı görmememiş olmam. Henüz. Elbet gelecekler ama aniden köşeden fırlayacaklarmış gibime geldi.

Neyse. Valla güzel okudum kitabı. Devamını da alacağım. Son kitap henüz bizde yayımlanmadı ama olsun. O çıkana kadar anca okurum seriyi. Seth ya, sövsem de çok seviyorum bu karakteri. <3

"Tanrı savar diye bir şeyin olup olmadığını ve onu nerede bulabileceğimi merak ettim." Zırt pırt ortaya çıkan Apollo için söylüyor Seth. :D

Kocaman sevgiler, öpücükler: Jane

P.s. Bu blog yazısını 10 yıllık yoldaşım Harika'ma ithaf ediyorum. <3 Hem kitabı okumam hem de yorumunu hemen yapmam için başımın etini yedi. Canı sağ olsun. :D

18 Kasım 2014 Salı

Kitap Yorumu: Melez Sözleşmleri 5 - Avcı


Bir serinin daha sonuna geldik millet! Melez Sözleşmeleri serisinin 5. ve final kitabı Avcı çoktan bitti ama ancak yorum yapabiliyorum. Sebebini ilerleyen zamanlarda blog'da görebilirsiniz. :D

Melez Sözleşmeleri'ni okumama vesile olan kişi Yorumbazz'ın sahibi Büşra. İlk kitabı okumam için bana yollamıştı. Ben de o zamanlar ilk üniversite sınavıma hazırlanıyordum. Son sınav zamanı "artık yeter, çalışmayı bırakıyorum ve bu kitabı okuyorum" diyerek Melez'e başlamıştım. Herkes gibi bana da biraz Vampir Akademisi'ni hatırlatsa da yalayıp yutmuştum kitabı. Cidden çok akıcı bir dili vardı ilk kitabın. 
Sonrasında kitap fuarına gittiğimde devam kitaplarını aldım. Okudum. Allah'ım dedim. İlk üç kitap nasıl güzel gidiyor. Bir de şansıma ben bu serinin kitapları çıksın diye gün saymadım. Hep çıktıktan sonra okuma fırsatım oldu. O yüzden kafam da rahattı. Neyse. İlk üç kitapta cidden seriyle aşk yaşadım. Güldüm, eğlendim, şaşırdım, heyecanlandım falan derken geldik son iki kitaba. Apollyon ve Avcı. İsimleri bile ne güzel di mi? Serinin kitap kapaklarıyla ayrı bir aşk yaşıyorum zaten. Ama içerikleri mahvetti beni. Serinin son iki kitabı hayal kırıklığı. Zaten Apollyon yorumumda bahsettim. Sürünerek okudum. Sıkıcı, boğucu, gıdım gıdım ilerleyen bir kitaptı. Bitince bir oh çektim ve sonrasında kitap okuyamaz oldum. Hadi son kitap diye diye Avcı'ya başladım. Apollyon'da nerde kaldıysak, oradan devam etmiş yazar. Sabırla oku oku oku derken çattt Seth karakteri geldi. O an kitap çok hızlı bitti. Ve şunu anladım ki bu seriyi götüren, sevdiren karakter Seth imiş. O olmayınca kitap bomboş. Cidden. Durgun, ciddi, boğucu... Seth bir geldi kahkahalar havada uçuştu. Kitap da doğal olarak çabuk bitti.

Diyeceğim o ki seri ilk üç kitaptan sonra bozdu. Ama tabii siz sevebilirsiniz, sevmiş olabilirsiniz. :D Ben Seth'i çok sevdiğim için son iki kitabı sevemedim.

Avcı yorumuna gelirsek... Artık açık açık en büyük düşmandan, Ares'den bahsedebilirim. :D Apollyon'da Alex, Savaş Tanrısı Ares'den feci bir dayak yemişti. Bir ara öbür dünyaya gidip geldi resmen. Uyandığında ise cidden berbat bir haldeydi. Savaş başlamıştı ve bunu sonlandırmaları lazım. Alex, her zamanki inatçılığı ile "ben iyiyim millet, hadi savaşalım" modunda olup savaşa hazırlanmaya başladılar ama bir sorun vardı. Ares'i kimse yenemez. Adam Savaş Tanrısı! Ve ufak tefek olan Alex ona baş kaldırmayı planlıyor. Komik olma, Alex dedim okurken. O da bunu anlamış gibi Hades'den yardım almaya gidiyor.
 Ama ondan önce Seth'e değinmek istiyorum. Seth kitabın ortalarına doğru geri dönüyor. Herkes şaşırmış durumdaydı. Çünkü Alex ve Seth'in yanyana gelmesi demek dünyanın sonu demek. :D Ama bir şey olmuyor. Aiden tarafından biraz hırpalanıyor ama Alex ona inanıyor ve Seth artık doğru yolda! 
Bu süper üçlü (?) Hades'in yanına gidip, büyük bir yardım istiyorlar. Titan Perseus'u serbest bırakmasını istiyorlar. Mitolojiye ilginiz varsa ne kadar büyük bir iyilik istediklerini anlayacaksınız. :D Ve Hades de bir söz karşılığında Perseus'u serbest bırakır.
Bundan sonrasını şöyle anlatayım; savaş başlamadan önce Perseus'la olan sahneler çok komikti. Apollo ve Seth kadar eğlenceli ve bir o kadar güçlü bir karakter. Bizimkilere şaşırtıcı derecede yardım ediyor. Savaş başlıyor, bitiyor falan ama sonu şaşırıtıcıydı. Kitabı okumadan önce bazı yorumlarda hep "of sonu çok fenaydı, Seth'in fedakarlığı mahvetti beni" falan demeler... Sabırla okudum. Kitabın son sayfasını okuyup da bitirdiğimde "Oh bitti. Nefret ediyorum senden Jenn" dedim. Seth'in fedakarlığına gıcık oldum. Bu fedakarlık sayesinde tüm karakterler musmutlu zaten. Ama tek iyi bir yanı var. Jenn, Seth'in baş karakter olduğu bir seri yazıyor. Avcı'nın sonundaki olay, bu yeni seriye konu oluyor. O yüzden biraz olsun içim rahat. Full Seth okumak istiyorum. :D

Serinin ilk üç kitabını habire okurum ama son iki kitap gözüme görünmesin. Hatta bence yazar Tanrı (3.kitap) kitabıyla seride zirve yapmıştı ama sonra düşüşe geçti. Yan seri olmasa Jenn'i daha da okumazdım. 

Serideki favori karakterimi biliyorsunuz. Seth. Ondan sonra Apollo ve Daecon favorim. :D Aiden ve Alex görmek istemiyorum artık. Ki Alex'i başlarda seviyordum, sonra bilmiş karakterlerden biri oldu, çıktı. Aiden da kafamı karıştırıyordu ama yok yok, bu kadar korumacı, dediğim dedik karakteri sevemem. :D 

Yan seri: Seth!

Bunların dışında... Bu seride yazar çok durduk yere ölümler gerçekleştirmişti. Caleb'in ölmesi falan... Her kitapta kadın birini öldürüyor ama kitaba bir hüzün ya da heyecan katmıyor. Boşa yazıyor o ölümleri. Aynı şey Avcı'da da geçerli. Bir karakteri daha öldürdü. Ben de tepki yok. :D 

Son olarak, seriyi okuduğuma kesinlikle pişman değilim. Yeni okuyacaklar için ilk üç kitabın değerini bilin derim. Aiden sever biri olursanız zaten seriye aşık olacaksınız. Benim gibi Seth'i severseniz ise son iki kitapta sürünüp, yan seri için sevineceksiniz. :D

Yan seri çıkana kadar görüşmek üzere!

Kocaman sevgiler, öpücükler: Jane

2 Ekim 2014 Perşembe

Aşık Olunacak Kitap Karakterleri Vol 2


Selam Millet !

Bu sefer kitap yorumlama ya da film önerisi falan yapmayacağım. Blog'u ilk açtığım zamanlar bir eğlenceli etkinlik yapmıştım. Aşık Olunacak Kitap Karakterleri Vol 1 diye. Eh, artık onu devam ettirme zamanı. Yeni seriler okumaya başladım, yepyeni karakterler tanıdım. Ve şimdi onları size tanıtma zamanı.

Bir şey fark ettim. Artık kitaplar tanıtılırken konularından çok içerisinde yer alan karakterler ön plana çıkıyor. Mesela artık çoğu kitabın arka kapak yazısında karakterlerin alıntıları bulunuyor. Ya da bloggerlar kitap tanıtımı yaparken karakterleri ön planda tutup, onlar üzerinden konuyu anlatıyorlar. Yani diyeceğim o ki aslında kitaplardaki karakterler daha göz önünde, daha değer verilen şey oldu. Bir karakteri çok severseniz o seriye ya da kitaba mutlaka devam edersiniz. Mesela bir örnek vereyim; Düşmüş Melekler serisindeki Patch karakteri sayesinde seri birçok hayrana sahip oldu. Özellikle son ve final kitabı berbat olsa da Patch tüm seriyi kurtaran bir kahraman gözümüzde. :D Ya da Gece Evi'nden bahsedeyim. Sevenleri de çok sevmeyenleri de. Serideki kitap sayısı arttıkça insanlar artık sıkılmaya başladı. Ama ben okumaya devam ediyorum. Çünkü niye, sevdiğim birkaç karakter var. 

Kısacası devir değişti. Karakter sağlamsa seri tutar. :D


İlk kitap karakteri olarak Simon Lewis'i seçiyorum. Ölümcül Oyuncaklar serisinde baş karakter Jace Herondale'ın gölgesinde kalmış bir karakter olabilir. Ama onu özellikle son kitaplarda gözüme kestirdim. Hem çok komik hem inatçı. Hem de aşık olunca ne yapacağını bilemeyen afacanlardan biri. Çocuksu bir hali de var Simon'ın. Ama inanın bana gerçek hayatta sahip olmak isteyeceğiniz bir dost. Belki de bir sevgili.

Ve sırada Seth var. Henüz soyadını öğrenemedik. Kendileri Melez Sözleşmeleri serisinde yer alıyor. 2015'te sırf Seth'den oluşacak bir seri geliyormuş. Nasıl mutlu oldum... Seth'i çok seviyorum. Öyle böyle değil. :D Hatta serinin dördüncü kitabı Apollyon'u okurken o yok diye resmen can sıkıntısından patladım. Seriye müthiş renk veriyor. Eğlenceli, komik, doğal, yakışıklı, güçlü bir Apollo o. Gerçekten sevilesi bir karakter. Kızgın hali bile çekici adamın. :D Onun hakkında daha çok bilgi öğrenmek için çıldırıyorum. Seth'i paylaşabiliriz millet. Seriyi okuyun. Mutlaka.


Eric Northman desem ? Hatırladınız mı? Çoğunuz True Blood dizisinden hatırlayacaksınız ama ben Güneyli Vampir serisi romanlarından hatırlatmak istiyorum. Dizideki Eric'le bir alakam yok. Ama kitaptaki Eric... Bir tane sipariş etmek istiyorum. :D Kitapta ilk karşıma çıktığında tehlikeli ve çekici biri gibi gelmişti. Ki öyle zaten. Ama adamın eğlenceli bir mizah anlayışı var. Çok sağlam karakterlerden biri. Ve bu seriyi okuyan çok yok ülkemizde. O yüzden Eric'i sırıtarak sahipleniyorum millet ! :D


Augustus Waters dedikleri zaman direk gözlerim doluyor. Nasıl etkileyici bir karakterse... Aynı Yıldızın Altında'yı duymayan kaldı mı ? Gerek kitaptaki gerek filmdeki Gus hepimizi fena etkiledi. Gelmiş geçmiş en en en etkileyici karakter. Çok anlamlı ve unutulmaz sözleri vardı. Hakkında ne söylesem bilemedim. Cidden okumalısınız. İzlemekle de olmaz. Okuyun. Ben bir kere okudum ve hala etkisinden çıkamadım. Tekrar okumaya korkuyorum. Bu karakter kalbinizi feci kıracak.


Şimdi bahsedeceğim karakteri bilemeyebilirsiniz. Uriah Pedrad. Uyumsuz serisindeki yan karakterlerden biri. Kitabı okurken gözünüz Tobias'dan başkasını görmezken ben Uriah'ı gözüme kestirdim. :D Komik ve eğlenceli olmasını geçtim çok iyi bir dost. Öyle böyle değil. Tris'e ve ekibine o kadar yardımcı oldu ki cidden çok cesaretli biri. Filmde de izlemek için sabırsızlanıyorum. Kitaptaki en güvenilir ve yenilmez karakterlerden biriydi.

Ve son olarak Travis Maddox. Kızlar, Travis'i cidden paylaşmak zor. Öyle böyle değil. Adam dövüşerek hayatını kazanıyor. Ya da kazanıyordu diyeyim. Sonrasında zaten benim çok hayran olduğum ve merak ettiğim bir mesleği yapmaya başlıyor. O andan itibaren ona aşık olmamak imkansız cidden. Kaslı vücudundan bahsetmiyorum. Feci bir şey. Dövmeler... Dövmelerini bir kere yakından görmek için baya çabalardım. :D Çok fena bir karakter. Tatlı Bela, Ayaklı Bela ve Belalı Düğün'de okuyabilirsiniz. Ayaklı Bela'da Travis'in gözünden olayları okuyoruz. Eh, bir okuyun da görün bakalım derim. :D



Şimdilik karakterler bunlar. Şöyle bir göz atınca aslında ortak bir yönlerini gördüm. Hepsi de eğlenceli, komik, hayatı gerçek anlamda yaşayan karakterler. Ne diyebilirim ki, böylelerini çekiyorum. :D

Kocaman sevgiler, öpücükler: Jane

27 Eylül 2014 Cumartesi

Kitap Yorumları: Ara Kitap - İksir / Melez Sözleşmeleri 4 - Apollyon

Selam Millet !

Bu blog yazımda iki kitap baş konuğum olacak. Neden mi ? Çünkü biri ara kitap. Yani çerezlik tadında. Okunması gereken bir kitap. Zaten ara kitabımız İksir, Melez Sözleşmeleri serisinin dördüncü kitabı Apollyon'la beraber yayınlandı. Dex'e kocaman teşekkürler. :D

Uzun zamandır bu seriyi okumuyordum. Dönüşümüm muhteşem oldu. Ara kitap, resmen sırıtmamı sağladı. Ve işte kitaba dair bilgiler... (Merak etmeyin spoiler verme gibi bir durum olmayacak.)

İKSİR

Olayları Aiden'ın gözünden okuyoruz. Yakışıklı Safkanımızı gerçekten acı çekerken görmek mümkün. Tanrı'da Alex'in Uyanış'ına şahit olmuştuk. Artık Seth'e tamamen bağlı olmak istiyordu. Bambaşka birine dönüşünü bu kitapta açıkça görüyoruz. Yine hırçın, asi ve dediğim dedik biri ama bu sefer sevdiklerine karşı saldırılarda bulunuyor. Seth'e ulaşmak için gerçekten çok fena şeyler yapıyor. Bu durumdan dolayı Aiden ve dayısı Marcus çareyi Apollo'da buluyor. Apollo (Tanrı kitabında, Aiden'ın hem iş arkadaşı hem de dostu olan Leon'ın aslında bir Tanrı olduğunu yani Apollo olduğunu öğrenmiştik.) bazı güçleri sayesinde Alex'i tutabilecekleri bir eve götürüyorlar. Ve Seth'in onun yerini bulmasını engelliyorlar. Ama ne yazık ki Alex, etrafındaki insanları kıracak sözler bularak daha kötüye gider.

"Beni buradan çıkartmazsan, erkek kardeşinin kaburgalarını söker, taç niyetine giyerim."

Aiden ne yapacağını bilemez durumdadır. Bu yüzden çaresizdir. Kendi Alex'ine ulaşmaya çalışır ama bu neredeyse imkansızdır. Ya sonuna kadar mücadele edecekler ya da onu Seth'e teslim edeceklerdir ki bu resmen büyük bir olay olur. İki Apollyo'nun yan yana gelmesi demek... Tanrı'ları bile feci tedirgin ediyor. O yüzden buna bir çözüm bulmaya çalışırlar ve tek yolu İksir'dir. Bu İksir, genellikle Melez'lere köle olmaları için veriliyor. Biliyorsunuz, Melezler ya savaşçı oluyor ya köle... Ki köle olmak Alex'in en büyük korkularından biri. Ama onu kontrol altına alabilecek tek çözüm bu. 
Şunu söylemeden geçemeyeceğim. Alex'i İksir altındayken okumak... Tanrım! Resmen dehşetti. Öyle sakin, uyuşuk ve bambaşka biri oldu ki... Kimse ona emir vermediği sürece bir şey yapmıyor. Öyle aciz ki... Yazar çok güzel yansıtmış bu değişimi. Tüylerim diken diken oldu. Rahatlıkla söyleyebilirim ki bu kitapta karakterlerin duygularını iliklerinize kadar hissedeceksiniz. Çok gerçekçiydi.
Aiden'ı bu kitapta çok daha iyi tanıyacaksınız. Onu daha çok seviceksiniz. Çoğu zaman üzülüp, acıyacaksınız. Ara kitap, gerçekten müthiş bir mola kıvamında. Olayları daha rahat anlayabilirsiniz.

İksir'in sonunda zaten büyük bir savaşa adım attıklarını göreceksiniz. Diğer detayları, gelişmeleri aşağıdaki Apollyon'un yorumunda bulabilirsiniz.


APOLLYON

"Eheeem. Biri Seth mi dedi ?" Bu cümleyi kitaba başlamadan önce blog'da "Hangi Hayal Dünyasındayım" başlığı altında yazmıştım. Lafımı geri alıyorum. Millet, kitapta Seth falan yok. Var da yok. Alex'in zihin konuşmaları dışında Seth'i görmek mümkün değil. Sırf bu yüzden bile kitap şuan gözümde sönük kaldı. Ki yorumu yaptığım sırada daha hırçın olabilirim. Kusura bakma Jenn, bu sefer olmamış!

Aslında her şey iyi gidiyordu. Kitabı yine Alex'in gözünden okuyoruz. İksir'in sonunda nasıl bir ruh halindeyse, bu ruh hali aynen devam ediyor. Seth'e ulaşmaya çalışıyor, etrafındakilere kötü davranıyor ve hapsedildiği yerden kaçmaya çalışıyor. Hatta bir ara o kadar çok "Seth'im" dedi ki ay yeter artık kusacağım dedim.
Aiden, zavallım yine çabalıyor falan ama Alex iç sesiyle Seth'le konuşmaya devam ediyor ve birkaç yeni şey öğrenip şok oluyor. Bunun sonucunda ve Aiden'ın baskısı sayesinde eski Alex geri geliyor. Buraya kadar gerçekten etkileyici sahneler vardı. Fakat sonra bir şey oldu, kitap bunaltıcı gelmeye başladı. Sanki yazar dönüp, dolaşıp hep aynı konuya parmak basıyormuş gibiydi. Seth, Alex'in yerini bulmamalı. Diğer Tanrılardan da Alex'i korumalıyız. Plan yapmalıyız. Güçlenmeliyiz. Apollo'yu çağıralım. Aiden ve Alex'in mıcık mıcık sahneleri. Döngü resmen buydu. Buna rağmen komik ve eğlenceli bulduğum sahneler vardı. Özellikle Apollo ve Daecon'ın sahnelerine bayıldım. Adamlar hem komik hem eğlenceli hem de ayrı bir çekim alanları var. :D

Sonrasın artık ay dayanamıyorum çok sıkıcı ilerliyor derken, yazar çok zayıf noktama koca bir atış yaptı. Alex ve Aiden, Seth'i nasıl durduracaklarını öğrenmek adına Solaris'i bulmaya Olympus'a gidiyorlar. Yemin ederim Olympus'a gideceklerini kararlaştırdıkları zaman 32 diş sırıttım. Mitolojiyi çok seviyorum. Bu seri de mitolojiyi çok güzel yansıtıyor. Eh bir de en merak ettiğim yere, Yeraltı Dünyasına, Olympus'a gitmeleri... Dönüm noktam oldu. O an Seth'i bile unuttum. :D Tek canımı sıkan nokta, Olympus'a giden tek gizli geçit Stull Mezarlığıymış. Supernatural delisi olanlar bu mezarlığı duyunca elbette hatırlayacaklar. Winchester'ların efsanevi sezon finalindeki mezarlık. Yazar da bunu dile getirmiş ama sanki şey gibi olmuş "Bakın, burada bir özentilik, çalıntılık yapıyorum ama bu kusurumu kapatmak için kitabımda Supernatural'dan bahsediyorum." havasındaydı. Yemesin beni. Gözümden iyice düştü Jennifer. Yine de okumaya devam ettim. :D (Vurun beni)

Neyse. Alex ve Aiden zorlu bir mücadaleden sonra Olympus'a varırlar. Çok heyecanlı ve etkileyici sahneler vardı. Özellikle örümceklerle boğuştukları sahneye bayıldım. :D Hani, yazar orada hayal gücünü konuşturmuş resmen. Okurken mest oldum. Sonrasındaki olaylar zaten... otur, oku, aşk yaşa misali...
Bunlar Caleb'i bulmak adına Hades'in sarayına doğru giderler ve sonunda Caleb'le karşılaşırlar. Fakat Muhafızlar tarafından yakalanırlar. *Burası spoiler değil kesinlikle* Ve en sevdiğim Tanrıçalardan birine götürülürler. Persephone'ye merhaba deyin ! Müthişti ya. Müthiş. O bölümü özel bir şekilde ayırdım ve canım sıkıldıkça okuyorum. O derece güzel. Persephone ile Caleb'in dostluğu hem şaşırttı hem güldürdü. Çok güzel hayal edilmiş. Yazara buradan bir puan verebiliriz. :D

Olympus sahneleri dehşet güzeldi. Sonra bunlar gerçek hayata geri dönünce yine aynı döngüde buldum kendimi. Sıkıcı, bunaltıcı sahneler falan filan. Bir ara baya hareketlenmeler oldu. Şaşırtıcı bir Tanrı karşımıza çıktı ve Alex'le büyük bir mücadeleye girdiler. Öyle böyle değil. Alex'i felç etti resmen. O.O Ben olsam bin kere ölmüştüm.

Şimdi, sadede geleyim. Kitabın geneli sıkıcıydı. Dediğim gibi Daecon, Apollo, Caleb ve Olympus sahneler dışında bir hiçti kitap. Alex'in şımarık ve sinir bozucu halleri, Aiden'la her fırsatta yatağa atlamaları... Ya seriye yakışmayan bir kitap olmuş. Çok umutluydum, çünkü seriye bayılıyorum. Ama serinin en vasat kitabı olmuş.
Belki çok yerden yere vurdum. Jenn'i eleştirecek bir insan da değilim ama yazarı ve hayal dünyalarını seviyorum. Hayal kırıklığına uğratınca birden patladım. Bu kitapta Alex ayrı bir gıcıktı. Ya hep "Benim için ölümü göze almayın. Bunu hakketmiyorum." havasındaydı ya da "Bunu başarabilirim. Onlar için ölebilirim. Ben Alex'im. Bir Tanrı'ya kafa tutabilirim." havasındaydı. Yapmayın allasen, biraz abartıya kaçmış bu halleri.

Son olarak... Seth'i bir numaralı düşman yapan, Alex'i acayip yükselten Jenn'e diyecek pek sözüm yok. Serinin bitmesine bir kitap kaldı. Ne zaman okurum bilemiyorum ama sırf bu kitap yüzünden seriden soğuyacak halim yok. :D Serilerde illa ki kötü bir kitap olur. Ki bu kitap için bile geneli sıkıcıydı diyorum, hepten berbattı demiyorum.

Şimdilik bu kadar. Kocaman öpücükler, sevgiler: Jane

3 Nisan 2014 Perşembe

Kitap Yorumu / Önerisi : Melez Sözleşmeleri 3 - Tanrı


Eğer henüz Melez serisine başlamadıysanız acilen ilk kitabı alın ve içine gömülün ! Ben böyle sürprizlerle dolu bir seri, çıldırtan yazar ve eğlenceli karakterler görmedim ! (Cassandra'yı saymıyorum. The best kadın yani.) Melez'de seriyi cidden sevdim. Safkan'da Seth Seth diye öldüm. Tanrı'da ise resmen şoklar geçirdim. Serinin en en en iyi kitabıydı. Sayfa sayısı 400 falan ama öyle dolu dolu bir kitap ki... Feleğim şaştı resmen.

"Olduğun beden için değil, olduğun kişi için yanında olmak isteyen birine ihtiyacın var."

Dün akşam Tanrı'yı bitirdim. Cidden bende bittim. Bir ara kitaba o kadar dalmışım ki sayfayı bir çevirdim yazarın teşekkür yazısını görünce affaladım. Bitmiş. Böyle farkında olmadan bitirdiğim kitaplara bir başka hayranım. Resmen hipnoz ediyorlar beni. Dün akşam da öyleydim. Jennifer'ın hipnozunda, kitabı bitirdim ve sonrasında çıldırdım. "Neredeee sıradaki kitap ? Aptal kafam, neden Apollyon'u zamanında almadım ki!!!"  Olan oldu ve ben öyle boşlukta süzüldüm. Kitap bitince, şöyle baştan sona olayları düşündüm. Vay be dedim, ne hayal gücü... Resmen döktürmüş. Her kitabında giderek sınırları zorluyor yazar. Sevmediğim tarafları oldu mu ? Offf hemde nasıl. Benim bıdı bıdı'larımdan kulakları çınlamıştır umarım. Zaten yorum yaparken üç farklı şekilde yorumlayacağım. Çünkü bu kitap cidden dolu doluydu ve sürprizlerle çevriliydi.

Normal bir okuyucu olarak yorum yaparsam; müthişti ! İkinci kitabın sonunda nerede kaldıysak yazar oradan devam etmiş. Alex, Akit'e geri dönmüştür. Seth'le beraber Uyanış'ı için hazırlıklar yaparlarken yine yerinde durmaz. Ya birileriyle uğraşır ya Aiden'la kaçamaklar yapar ya da bilinmeyenleri çözmeye çalışır. Üstüne üstlük babası hakkında bir mektup alır. Tam bu sırada Thanatos Mezhebi hakkında korkutucu şeyler de öğrenir. Bu Mezhep, dünyaya gelen iki Apollyon'dan birini öldürmekle görevli bir topluluktur. Bu durumda Alex tehlike altındadır. Önceki kitapta Başkan Telly zaten yeterince Alex'e tuzaklar kurmuştu. Bu kitapta da yerinde durmamış. Hiç ummadığınız anda Alex'e neler neler oluyor. Bu durum karşısında başta Aiden olmak üzere dayısı Marcus, üvey babası Lucian ve Seth de Alex'i korumak için ellerinden gelen her şeyi yaparlar. Fakat bir sorun vardır. Alex'in asıl Seth'ten korunması lazımdır. Neden mi ? Eh bunun nedenini öğrenmek için kitabı okumanız lazım. Apollyonlar başa bela. Bu seriyi sürükleyici yapan da bu. Hiç beklemediğiniz anda hiç ummadığınız kişiler karşınıza bambaşka biri olarak çıkabiliyor. Ya da arka planda kalıp, olayları arap saçına çevirebiliyor. Kitabın sonunda zaten en büyük şoku yaşayacaksınız. Hala yaşadığıma şükrediyorum. :D

Bir Seth delisi olarak yorum yaparsam; Kitabın başlarında Seth'e gülmekten öldüm. Bu kadar komik ve eğlenceli bir karakter daha bulmak zor. Cidden beni baya eğlendirdi. Bazı yerleri geri dönüp okudum habire. Ama sonra bir şey oldu. Yazar bir düğmeye basmış gibi mükemmel karakteri süperötesi kötüye çevirdi. Ben daha ne olduğunu anlamadan Seth çılgınca hareketler yapmaya başladı. Gel de sinirlenme bu duruma... Sanki başka kötü karakter yokmuş gibi Seth'i bir numaralı katil yapmaya çalışmış yazar. Alex'in üvey babası Lucian'la kanka olmuşlar. Bu durum cidden sinirimi bozdu. Seriye böyle devam ederse yazarın benden çekeceği var. Ama duyumlarıma göre yazar 2015'te Seth ağırlıklı bir yan seri çıkartıyormuş. Yani karakterin bu denli değişiminin nedenini onda daha detaylı öğrenebiliriz. Yine deee ilerleyen kitaplarda eski Seth'i istiyorum. Tamam kötü çocuk halleri de fena değil. Ortalığı ateşe verip, fırtına çıkarsa "Koçum benim, bunları yapması bile ne kadar seksi" derim ama yani... Seth diyorum. Apollyon Seth'i istiyorum !

"Apollo'yum ben, Alexandria. Zeus kıçımı öpsün."

Bir Mitoloji meraklısı olarak yorum yaparsam; Evet, işte favori bölümüm! Seri zaten Tanrı'lar üzerine kurulu. Yani yazarımız Yunan Mitolojisi'yle seriyi harmanlamaya dünden razıymış. Önceki kitaplarda mitoloji izleri görmüyorduk. Ama bu kitapta resmen yardırmış. Ve öyle güzel yansıtmış ki... Yunan Mitolojisi'nde iki favori ismim vardır: Apollo ve Hades. PC Cast'ın Tanrıça serisi sağolsun oradan bilgilerim vardı ve bu iki Mit benim favorim olmuştu. Bu kitapta öyle bir yerde karşıma Apollo çıktı ki... Resmen inanamadım. "Orada Apollo mu yazıyor ? Hadi canım! Bu herif Apollo muymuş ? İşte buna bomba haber denir." Kitapta hiç beklemediğiniz bir karakter -baş karakter değil- Apollo olarak karşımıza çıkıyor. O kadar eğlenceli ve komik ki resmen onun bölümlerine aşık oldum. :D Apollo'yu seviyordum ama bu kitapla beraber aşık oldum. Yazarı tebrik etmek lazım. Çok güzel hayal etmiş. Ama Hades konusunda o kadar iyi olamamış. Tamam, fiziksel yönden cidden tam hayal ettiğim gibi betimlemiş. Ama benim bildiğim Hades pısırık değildir. Artemis'in bir okuyla kaçacak biri hiç değildir. O konuda "dil çıkarsam da" Artemis-Hades çatışmasını ve o bölümün aksiyonunu çok ama çok sevdim. :D Sırf bu Mitler yüzünden kitap favorim oldu. Anlatmaya doyamıyorum. O yüzden fazla detaya girmeyip spoiler vermeyeyim. 

Bunların dışında beni etkileyen birkaç bölüm daha vardı. Alex'le Caleb'in içimi sıcacık eden konuşması. Caleb'i özledim be. Bu konuda yazara hala sövüyorum. Hiç öldürülmemesi gereken karakteri öldürdü. Nankör yazar. Ama Deacon karakteri için sırıtını sıvazlamak lazım. :D Adrian Ivashkov'un minyatürünü hayal edin... Heh işte Aiden'ın kardeşi Deacon aynen öyle. Gidip, kucaklayasım geliyor habire. Eh bir de bu kitapta onun hakkında bir şey öğrendim. Zaten ancak kucaklayabilirim. Başka bi şey olamaz. :D 

"Hissettiklerimi  hissetmeme asla izin verilmemesinden korkuyorum."

Aiden severlere bir haber vereyim; bu kitapta Aiden'a doyabilirsiniz. İçim dışım Aiden oldu. Küçük Dimitri resmen. :D Elimde olmadan Vampir Akademisi karakterleriyle buradaki karakterleri karşılaştırıyorum çünkü çok benzer yönleri var. Zaten Jennifer'ın oradan buradan alıp, seriyi oluşturduğunu bilmeyen kimse yoktur, di mi ? Yine de hakkını vermek lazım. Hem akıcı hem komik hem şaşırtıcı hem de bazen özgün yazabiliyor. :D 

Son olarak, bunu söylemeden geçemeyeceğim. Yunan Mitolojisinin karakterleri kitaba baskın yapınca elimde olmadan sırıttım. Hani sanki Süper Kahramanlar evimi basmış da büyük bir parti yapıyormuşum gibi hissettim. Mitlerle ilgili bir şeyler okumak çok hoşuma gidiyor. Özellikle de hayal güçleri ile harmanlanıp, önüme serildiyse oku oku doymam. :D Evet, diyeceklerim bu kadardı.

4.kitap Apollyon'a kadar Seth diye ölmemek dileği ile kocaman sevgiler, öpücükler: Jane

11 Aralık 2013 Çarşamba

Kitap Yorumu / Önerisi : Melez Sözleşmeleri 2 - Safkan


Merhaba !
İşte yine ben. Bu sefer yazmak için hem sabırsızlanıyorum hemde çok heyecanlıyım. Kitap daha az önce bitti. Her şeyi taze taze aktaracağım. Ve neden heyecanlı olduğumu da anlayacaksınız. :D 

Yazın yeni bir seriye, Melez Sözleşmeleri'ne başlamıştım. İlk kitabı Melez'i okuduktan sonra serinin diğer kitaplarını alıp, okumaya fırsat bulamadım. En sonunda fuarda topladım hepsini ve benden mutlusu yok. Uzun bir aradan sonra serinin ikinci kitabı, Safkan'ı uzun bir zaman süre içinde okudum ve rahatladım. Kitabı tam bir haftada okudum ! Bu benim için çok uzun bir süre çünkü normalde ince kitapları -ki kitap 406 sayfa, bana göre kesinlikle ince !- üç-dört günde falan bitirirdim. Ama bu dönem kitap okumak için ya haftasonlarını ya da akşamları bekleyebiliyorum. Hatta bu haftasonu kendimi odama kapatıp, sadece kitap okudum. Bir yandan da vicdanımı rahatlattım : "Kitap okuyarak ders çalışmamazlık etmiyorsun Jane ! Türkçe'deki paragraf konusunda pratik yapıyormuşsun gibi düşün." diyerek kitabı yedim bitirdim. :D Güzel fikir değil mi ?

Bu kadar gevezelik yeter. Kitaba doyasıya yorum yapıp, konusundan bahsetmek istiyorum. İlk kitap için Melez yazısına uçun ! 

İlk kitapta asi kızımız ve Melez olan Alex'i, yasak aşkı Safkan Aiden'ı ve sürpriz yumurtadan fırlamış gibi aniden ortaya çıkan Apollyon Seth'le tanışmıştık. Bu kitapta, bu süper çılgın karakterleri bol bol görmek mümkün. İlk kitabın sonunda Alex, iblise dönüşen annesini öldürdüğü ve peşinde yakın arkadaşı Caleb'i de sürüklediği için gözetim altındadır. Bir yandan Aiden bir yandan da Seth, Alex'e, Akit'ten uzakta olduğu yıllarda kaçırdığı derslerin telafisini vermektedirler. Ki bu durum kitapta bir çok eğlenceli, ateşli ve "ahh ahh" dedirten cinsten sahnelerin oluşmasını sağlamış. Alex, çok yoğun olduğu bir dönemde iken yine yerinde durmaz ve geceleri dışarı çıkma yasağı olduğu halde içecek almak için dışarı sızar. Fakat Akit'te iblisler gezinmektedir. Ve ilk kitapta İblislerin, artık sadece Safkanları değil Melezleri de dönüştürebildiklerini öğrenmiştik. Alex'de bunlardan bir kaçıyla karşılaşır. Kendisi yaralanır yaralanmasına ama bir kişinin ölmesine sebep olur. Ve benim kitapta çok sevdiğim bir karakterdi. :( Okurken bir yandan da yazara sövdüm, işkenceli hayaller kurup yazarı yerden yere vurdum. Bu ölüm karşısında Alex ciddi anlamda sarsılır. Destekçisi ise dibinden ayrılmayan, her an didiştiği ama bir o kadar da eğlendiği kişi Seth'tir. Aiden'da yanında olmak ister ama bu yasak ve imkansızdır. Hatta bu kitapta bir Safkanla bir Melezin aşk yaşaması sonucu ne ceza verdiklerini de gördüm. Dehşet verici. Ve iğrenç bir şey. Yazar çok arap saçına döndürecek bu olayı, benden söylemesi. Neyse, Alex her ne kadar yıkılmış olsa da Konsey'in karşısında yargılanmak üzere New York'taki Akit'e giderler. Bu Konsey'de Alex, iblis annesi ve planları hakkında sorgulanır. Bakan Telly'e acaip gıcık oldum ! Hayatımda bu kadar tiksindirici, uyuz bir karakter daha görmedim ! Alex, kendini yine iyi tuttu. Ben bile okurken kitabın içine dalıp, kadının saçlarını yolasım geldi. Her ne kadar Alex'te bunu yapmayı dilese de zaptetti kendini. Yoksa ebediyen köle olur.

"... Kafamda sadece kendimi ve seni düşünecek kadar yer var. " -Seth

Fakat bu Akit'te anormal şeyler olmaktadır. Birileri Alex'in kuyusunu kazmaya çalışıyordu. Baya yollar denedi. Zorlama büyüsü yapıldı, Karışık iksir içerildi.- ki bu en eğlencelisiydi, Alex'i kudurmuş ve sarhoş olarak görmek feci komikti-  Falan filan ama tabii Alex bunları da atlattı. Kitabın sonlarına doğru artık pek bir şey olmaz dediğimiz an yazar bizi ters köşeye yatırdı. Son anda Akit'te bir iblis saldırısı oldu ve neler oldu neler... Furiler ortaya çıktı. (Furiler, Tanrıların alt sınırındaki varlıklar olarak düşünelebilir. Bir Akit'te engellenemeyecek bir saldırı olduğunda ortaya çıkarlar. Aslında heykel şeklindeler fakat saldırı sırasında asıl benliklerine dönüşürler ve gözleri ne Melezleri ne Safkanları görür. Önüne gelen her şeyi yerle bir edebilirler.) Akit'te resmen bir savaş meydanı gerçekleşti. Alex cidden çok iyi savaştı. Seth ve Aiden'da öyle tabii. Sonu ise tehlikeli, merak uyandırıcı ve "İşte şimdi işler karışacak." dedirten cinstendi.

"Neden mütevazı olacakmışım ? Harikayım ben." -Seth

Kitabın geneli böyleydi. Ama Seth'e özellikle değinmek istiyorum. Daha ilk kitapta okur okumaz "Kesinlikle Seth'i seçiyorum." dedim. Bu kitapta aynı düşünce içindeydim. Aralarda Aiden dikkatimi çekti, hoşuma giden hareketleri ve sözleri vardı ama son sayfalarda Seth daha ağır bastı. Ki cidden Seth benim tercihim. Çok eğlenceli, hayatını dolu dolu yaşayan, esprili, tamam biraz çapkın -biraz değil fazla çapkın-, ısrarcı ve gerçekten eğlenmeyi bilen biri. Bu kitapta Alex'le bir havuz sahneleri var ki... Okurken hem çok eğlendim hemde kıskandım. Çok güzel ve komikti gerçekten. Seth, karşı cinse nasıl davranılacağını çok biliyor. Eh bir de Alex'in ikinci Apollyon olması aralarındaki bağın daha da kuvvetlenmesini sağladı. 
Kitapta zaten Seth sayesinde gülüp, eğleniyorsunuz. Şahsen ben gülmekten öldüm artık. Yazar müthiş bir karakter oluşturmuş. Bende bir tane Seth isterim. :D

Alex'i ilk kitapta çok sevmiştim. Bu kitabın başlarında biraz şımarık kız çocuğu gibi görsem de sevmekten vazgeçmedim. Alex'le cidden hiçbir ortak noktamız yok. Ne fiziksel olarak ne hobi olarak ama düşüncelerimiz aynı. Benim yapmak istediklerimi, yapmayı plandığım şeyleri o anında yapıyor. Bende de bir cesaret tüfeği olsa da alnıma dayayıp, Alex gibi çılgın olsam. :D Ama Alex'te en çok sevdiğim özellik ise her şeyi çok içten yaşaması, hissetmesi... Hani belki kitabı okuyunca ne demek istediğimi anlayacaksınız. Çünkü bende onunla aynı düşünceler ve "acabalar?" içindeyim. Ve yazar bu kitapta Alex üzerinden çok güzel betimlemeler yapmış. Bir yandan okuyup bir yandan hayal edince cidden hoşuma gitti ve çoğu sahne de güldüm. :D

"Diğer Safkanlar gibi olsaydım senin için sonuçlarını bile düşünmeden şimdiye kadar sahip olurdum sana. Onlar gibi olmamak için her gün savaş veriyorum ben. " -Aiden

Aiden'a gelirsek... Küçük Dimitri diyebilirim. Çok benziyorlar. O yüzden ilgi alanımda değil ama bu onu sevmediğim anlamına gelmiyor. :D Söylediği sözler, etkileyici hareketleri... bazen kafamı karıştırdı ama Aiden her zaman sevilecek karakterler arasında olsa da benim için ikinci planda. Belki ilerleyen kitaplar da bambaşka düşüncelere sahip olurum. :D Yine de onun neden soğuk ve içine kapanık bir karakter olduğunu anlayabiliyorum. O bir Safkan. Melez'e kendini kaptıramaz. Doğru değil. Yasalar bunu gösteriyor ve o da karşısındakinin hayatını mahvetmemek için kendini geri çekiyor. Ama burnuma, ilerleyen kitaplarda Aiden'ın sınırları aşacağı kokuları geliyor. :D Benden söylemesi !

Ve cidden son olarak ( Yazı baya uzun oldu ama...) ; bu serinin kitap kapaklarına bayılıyorum ! Melez'in kitap kapağının anlamını öğrenmiştim. Safkan'ınkini de son sayfalara doğru öğrendim. Çok doğru bir seçim olmuş. Yazarı tebrik etmek lazım amma ; yazarın üslubu bana birilerini hatırlatıyor. Daha özgün olmalı. Yine de bu demek değil ki ben bu yazarı okumayı sevmiyorum. Bayılıyorum hatta ! İki seriside şuan kitaplığımda ön planda. Kitapları ince olsa da -ki genellikle 350 sayfadan aşağı bir kitabı yok- içeriği dolu dolu oluyor. Safkan'ı elime ilk aldığımda "Off, bu çok ince ! Hemen biter." diyordum ama beni yanılttı. Okurken başım bile döndü. Dopdolu bir kitaptı. İlgilenenlere duyurulur. 

Serinin bir sonraki kitabında görüşmek üzere ! (Ki bu uzun bir süre olabilir. Kitap okumaya kısa bir mola veriyorum.) Seth benimdir ! :D

Sevgiler, öpücükler : Jane

25 Haziran 2013 Salı

Kitap Yorumu : Melez Sözleşmeleri 1 - Melez



   Lise bittiğine göre ve en riskli sınavımı atlattığıma göre artık kitaplarıma yumulabilirim ! Okunacaklar listesi çok uzun ama yine  Yorumbazz 'ın yolladığı bir kitap olan ve benim uzun süredir çok merak ettiğim Melez Sözleşmeleri serinin ilk kitabı Melez'e başladım ve kitap bitti. Yazarın daha önce LUX serisini okuduğum için anlatım tarzını yadırgamadım. O yüzden kitap çok hızlı bitti. Ve "sonunda beni gerçek hayattan koparan nefis bir kitap" diyebildim. Kitaptaki karakterler,olaylar,maceralar ve sürprizler beni gerçekten hayattan soyutladı diyebilirim. 

Kitaba başlamadan önce bir çok yorum okudum. Çoğu yerlerde Vampir Akademisi'ne çok benzediğini ama daha sonradan kendi özüne döndüğü yazılıyordu. Ki haklılar. VA serisiyle çok benzerlikleri var. Yine de kitabı sevdim ve bayılarak okudum.
İlk Kitap Melez

4.Kitap Apollyon
Konusundan bahsetmek gerekirse ; Seride tıpkı VA serisinde olduğu gibi bir çok yeni terimler var. Tek farkı bu terimler mitolojiden geliyor. Yani kitapta mitolojik kavramlar ağır basıyor. Hematoi ırkı, tanrılarla yaratıkların soyudur. Safkanlar ise iki Hematoi çocuğu olan ve tanrısal güçlere sahip olan bir ırk. Melezler ise safkanlar ile insanların birleşiminden doğan ve değersiz olan bir ırk. Melezlerin yaşamlarında iki seçenekleri var ;  ya eğitimli bir Avcı olup baş düşmanları,iblisleri avlayacaklar ya da Safkanların evlerinde kölelik yapacaklar. Durum bu kadar ciddi ve acımasız. Baş karakterlerimizden biri olan Alexandria ise bir Melez. Kendinden emin,güçlü ve hırsılı biri olan Alex kararını vermişti ; Avcı olup iblis avına çıkacaktı. 
Her kitapta bir yasak,imkansız olaylar olur.Bunda ise öyle bir yasak ilişki var ki... Safkanlar ve Melezler arasında ilişki kesinlikle yasak ! Yakalandıkları zaman Safkanlardan çok Melezler acısını çekiyor. Direk köle oluyorlar. Ama ne yazık ki bizim çılgın kızımız bir Safkan olan Aiden'e aşık olmuştur. Şimdiden heyecanı hissedebiliyor musunuz ?

İkinci Kitap Safkan
Kitapta bir çok karakter var. İlk kitap olduğu için hepsini arka arkaya tanıyoruz ama benim kafam resmen karışmıştı. Bazı yerleri tekrar tekrar okudum ve bir süre sonra isimler aklımda kaldı zaten. Ah bir de Apollyon var. Çok özel bir şey Apollyon olmak. Ve herkes Apollyon olamıyor. Seçilmiş kişiler 18.yaş gününde Apollyon olduklarını öğreniyorlar.Ve herkesten güçlü olabiliyorlar. Normalde Safkanlar dört elementi ( su,hava,ateş ve toprak ) kullanırken Apollyon beşinci ve yeni bir elementide kullanabiliyor. Serimizde Apollyon olan kişi Seth. O da ayrı bir çekici ve etkileyici bir karakter. Ve ilk kitap olmasına rağmen işler gerçekten çok fena karışıyor. Okurken şoklardan şoka girdim. 331 sayfacık kitapta neler olmuyor ki...

  

Üçüncü Kitap Tanrı
İkinci kitabı okumak için gerçekten sabırsızlanıyorum. Bu seriyi çok sevdim. Şanslı ben ilk 3 kitabı ülkemizde yayınlanmış durumda ve 4.kitap ise yolda ; Temmuz gibi çıkması bekleniyor. Yunan Mitolojisi seven, aksiyon,macera ve yeni bir hayal dünyası ile tanışmak isteyenleri şiddetle bu seriyi öneriyorum.

Her seride mutlaka bir tutulduğum karakter olur. İşte favorim bu dediğim karakter henüz bu seride belirlenmedi. Safkan Aiden mı yoksa Apollyon Seth mi insan karar veremiyor. İkisinin kişiliğide etkileyici. Sanırım ilerde Alex'de bu çelişkinin içinde kalacak.

Son olarak ; baş kız karakterimiz olan Alex'i gerçekten çok sevdim. Bazen çok bilmiş oluyor ama hırsını, gücünü, düşüncelerini sevdim. Henüz eğitim görüyor olmasına rağmen 3 iblis öldürdü. Avcı olunca kim bilir kaç tane katleder... ( İblisler, bizimkilerin baş düşmanı. İblisler, Safkanları kendi ırkına dönüştürebiliyor. Melezleri ise dönüştüremiyorlar diye biliyorlardı. Ama bazı sürprizler ortaya çıktı.)

 Alıntı ;

....Havluyu sıktım. "Bir daha bu kadar salakça bir şey söylersen seni uykunda boğarım."
Altın kaşları kalktı. "Küçük Alex, birlikte yatmamızı mı teklif ediyorsun?"
O sonuca nasıl vardığına hayret etmiştim. Havluyu indirdim. "Ne? Hayır !"
"Yatakta yanımda yatmadıkça beni nasıl boğabilirsin ki ?" Pis pis güldü. "Bir düşün bakalım."
"Öff,kapa şu çeneni."

| Apollyon ve Alex arasında geçen eğlenceli bir konuşma.|

Sevgiler,öpücükler ; Jane