Pages

Sookie Stackhouse etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Sookie Stackhouse etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

12 Mayıs 2020 Salı

Kitap Yorumu: Sookie Stackhouse 6 - Yılın Ölüsü

İlk kez bir kadın karaktere sımsıkı sarılıp "seni çoook özlemişim," demek istedim.

Soookieeee, keşke gerçek olsun!

Şimdi genç bir kurtkızla birlikte yaşıyor, hatta belki onunla mini mini kuçu kuçulara sahip olmayı planlıyordu. Kendimi bu noktada durdurdum. Ne ayıp! Kancıklık etmenin alemi yoktu. Şimdi düşündüm de, kancığın kelime anlamı "dişi hayvan" olduğuna göre, Maria-Star (Alcide'in yeni kız arkadaşı) ayda en az üç gece kelimenin tam anlamıyla kancık olmuyor mu?


Yıllar yıllar önce, yaklaşık 10 yıl önce, kitapçıda saftirik saftirik dolaşırken elime rastgele bir kitap almamla Sookie Stackhouse dünyama girdi. Onunla ilgili maceramı bu linkten okuyabilirsiniz.

Gel zaman git zaman seriden 5 kitap okudum. Bir ara seriye ara vermiştim, tekrar başladım. Bu sefer kimse hızımı kesemez dediğim anda araya üniversite, Erasmus, iş hayatı girdi. Öyle böyle derken beş yıl geçti ve bir gün uyandığımda, "Sookie'yi okumalıyım," dedim. Şaka şaka. Geçenlerde kitaplığımın tozunu alırken Sookie'leri alıp şöyle bir içine baktım. Bazı bölümleri işaretlemişim. Okurken yine kahkaha attım ve işte o an bu seriyi ne kadar özlediğimi fark ettim.
Hemen internetten kitaplarına baktım. Mazallah kitaplarının telif süresi dolmuştur, Artemis devam etmiyordur falan diye telaşla kitapları farklı sitelerden arattım. Çok şükür, hepsi hala satışta ve seri tamamlanmış!
İlk beş kitaba göz atmama gerek yoktu. Hem hatırlıyordum hem de canım blog'umdaki yorumlar sayesinde olayları tazeledim ve 6.kitapla maceraya devam etmeye başladım.
Valla bu son sözüm. Seriyi bu sene bitireceğim ve arama hiçbir şey giremeyecek! Yeni bir aşk bile... Şimdilik 8.kitaba kadar aldım. Ama ay sonu geri kalan tüm kitapları alacağım.

Gelelim Sookie'nin dünyasına... Aman yarep! Ne kadar hareketli ne kadar komik ne kadar stresli... Sookie hiç değişmemiş diyemem, daha da akıllanmış. Kıl kuyruk Bill'den uzak duruyor neyse ki. Hatta bir sahnede bir güzel ağzının payını da verdi. Yeni manita da yapmış; Quinn. Bu kaplanı (şekil değiştirici ve gerçekten kaplan oluyor) gözüm hiç tutmuyor ya, hadi hayırlısı. Eric, canım Eric varla yok arasındaydı. :( Ortaya çıktığı sahnelerde de Sookie'yi kurtarma görevindeydi zaten. Meh.

Ah, bir ortak noktaları da vardı aslında, ikisi de şu anda fena halde canımı sıkıyordu.

Bir önceki kitapta, Sookie'nin uzun zamandır görüşmediği yeğeni Hadley'in ölüm haberini almıştık. (Yaklaşık beş yıl önce...) Hem de vampir olup öyle ölmüştü. Tüm eşyaları Sookie'ye kalmıştı. Sookie de bir süredir evine gidip eşyalarını toplamaya üşeniyordu. Ta ki oraya gitmesini tetikleyen bir olay olana kadar.

Sookie'nin burnu boktan çıkmıyor elbette. Bebişim Alcide ile ayrılmışlardı ve ayrılmadan önce de Alcide'nin psikopat eski sevgilisi Debbie'yi öldürmek zorunda kalmıştı. Bu olayı bir şekilde sakladılar ama Debbie'nin ailesi taa Sookie'nin kasabasına kadar gelip olayı irdelemeye ve bilinmeyenleri bulmaya çalıştıkları zaman olaylar yine çirkefleşti.

Bunun yanı sıra, New Orleans'taki vampirlerin Kraliçesi Sophie-Anne Leclerq ve sağ kolu Andre de kitabın yarısından sonraki bölümlerde çok ön planlardaydı. Sonraki kitaplarda Andre'yi daha çok göreceğimize eminim. Bu kitapta yeni bir cadıyla da tanışıyoruz: Amelia. Kızı çok ama çok sevdim. Sookie'nin yeni BFF'i olabilir.

Minik bir eleştirim olacak. Çok fazla karakter olduğu ve giderek yenileri eklendiği için bir süre sonra bazı karakterleri çok nadir görmeye başlıyoruz. Mesela ben Eric'i daha çok görmek isterdim. Bill'in arada bir gelmesine memnunum, cidden nefret ediyorum ondan. Yediği bir halt daha bu kitapta ortaya çıktı. Alcide için kafam karışık. Biraz pasif kaldı. Bak Eric'e! Hiç duruyor mu yerinde. Quinn, zampara bir tip gibi geliyor. Kesin bir yerde patlak verecek sazan.

"Vampirlerin kalbini yeniden attıran kadın."

Ama onun dışında offf nasıl özlemişim!!! Özellikle Sookie'nin iç sesine, kendi kendine konuşmasına bayılıyorum ve diğerlerine karşı hazırcevaplı olması acayip hoşuma gidiyor. Go my girl diye desteklemek istiyorum.

Uzun bir zamandır bu kadar rahat kafayla kitap okuduğumu hatırlamıyorum. 2 günde lüplettim kitabı. Bir sonraki kitabı için avuçlarım kaşınıyor. Locke Lamora bitsin yine kendimi Sookie'nin kollarına atacağım. 

Kocaman sevgiler, öpücükler: Jane


15 Eylül 2015 Salı

Kitap Yorumu: Sookie Stackhose 5 - Ölüler Ölüsü


Merhabaa

Ya Sookie keşke gerçek bir karakter olsa. Nedense onu okumayı çok seviyorum. Diğer kadın karakterlerden çok farklı, bence. Çok doğal, içten, sakar, belaları mıknatıs gibi kendine çeken, ufak tefek ama çekici bir yanı olan, komik düşüncelere sahip ve acayip dengesiz bir karakter. Erkekler konusunda öyle yani. Bir öyle bir böyle. Özellikle bu kitapta dört erkek arasında gidip geldi resmen. Bi dur dedim. Ama kızamıyorum da. Bill dışındaki diğer erkekler cidden etkileyici. *-*

Ehem. Neyse. Asıl konuya döneyim. Nedense bu serinin 3.kitabından sonra olaylar çok durgunlaştı. Cadı Ölüsü de lay lay lom geçmişti. Ölüler Ölüsü de öyleydi. Azıcık aksiyon, hareket vardı. Bol gizem vardı. Birden fazla olay gerçekleşti ama sonrasında hepsi toparlandı. Ki bu da diğer kitaba konu malzemesi sunmuş. 

Bir önceki kitapta Sookie'nin abisi Jason ısırılmıştı ve Panter Adam olmuştu. Yani o da artık şekil-değiştiricilerden biri. Ama birileri şekil-değiştiricileri hedef haline getirmiş ve ilk fırsatta onları öldürmeye çalışıyor. Sookie her zamanki gibi kendini olayların içinde buldu. Okurken bazen bunaldım bazen heyecanlandım ve özellikle sonlara doğru zevkle ve heyecanla okudum. Ama süper gıcık olduğum şeyler vardı. Bkz;

  • Eric, koskoca vampir di mi ? İlk dört kitap boyunca yere göğe sığdıramadım onu ama bu kitapta resmen süzme salaktı. Güçsüzdü. Böyle nasıl desem Eric, Eric değildi. Bir şey oluyor mesela, olay bitiyor o zaman geliyor. Sookie'yi koruması gerekirken ortalarda olmuyor. Saçma salak davrandı. Ay nasıl sinir etti beni. Yazar resmen Eric'in karizmasını çizdirmiş. Eski Eric'i istiyorum ben! 
  • Beni bilen bilir bu seride taa en başından Bill'e uyuzum. Öyle böyle değil. Sookie'nin ilk aşkıydı ve gitti kızı aldattı. Aldattığı yetmezmiş gibi hala yüzsüz yüzsüz kızın karşısına çıkıyor. İstenmeyen ot gibi adam. Oradan buradan fırlıyor. Bu kitapta her ortaya çıktığında kalbine kazık sokmak istedim. Bi git allasen. 
  • Sookie. Annem sen ne içtin ? Aklı beş karış havada. Eric'le arasına mesafe koyup, Bill'e yeşil ışık yakmalar falan... Alcide'e laf sokup, sonra yakınında durmalar. (Ki Alcide'yi çok severim.) Gözünün önündeki düşmanı görmeyip, millete 'laf sokacam şimdi ehehe' modunda olmalar. Sarsmak istedim okurken.
"...Franklin çok eski kafalı biri."
Bunu söyleyen, hayatının en mutlu günleri öldürmek, tecavüz etmek ve bir yerleri yağmalamakla geçmiş savaşçı bir Viking olunca söylediği şey gerçekten çok anlamlıydı.

Bu gıcık olduklarım dışında kitaptaki diyaloglara bayıldım. Çok komik karakterler var. Hani şey gibi. Karakter aslında ciddi bir şekilde konuşuyor ama söyledikleri size komik geliyor. Anlatabildim mi kendimi ? :D Bu serinin mizah anlayışı da böyle işte.

Sonlar doğru yeni bir karakter geldi. Quinn. Oy maşallah dedirten cinsten. Kendisi şekil değiştirici. Kaplan oluyormuş. Hayal gücünüzle buradan siz devam edin. :D Quinn yüzünden sıradaki kitabı hemen alacağım. Umarım bol aksiyon falan olur. Eric kendine gelmiştir. Sookie artık başını belaya sokmaz. Bill sonsuza kadar yok olur. Alcide musmutlu olur. Falan filan.

Her şeye rağmen seriyi hala çooook seviyorum. Böyle kucağıma alıp, sevesim geliyor. Cidden Sookie gerçek olsaydı. Süperötesi dedikodu yapılır o kızla. :D

Kocaman sevgiler, öpücükler: Jane

28 Ocak 2015 Çarşamba

Kitap Yorumu: Sookie Stackhose 4 - Cadı Ölüsü


Selamlar...

Uzun zamandır, eski serilerden bir kitap okumuyordum. Ki Sookie, gerçekten eskilerden biri benim için. Seriye başlamam biraz olaylı oldu ama sonunda her şeyi oturttum ve adam akıllı seriye devam ediyorum. Aslında bu seriyi çok mu çok seviyorum ama hakkettiği değeri bir türlü benden göremedi. Ülkemizde sanırım 10 kitap falan çıktı. Ben hala 4.kitabı okusam mı okumasam mı kararını veremiyordum. (Kitabı da taaa Temmuz'da almıştım.) Ama sonra pazartesi gecesi kitabı elime aldım ve bir baktım ki dün gece kitap bitmiş! Serinin bu özelliğini seviyorum. Ne ara başlıyorsun ne ara olaylar gelişiyor da kitap bitiyor anlamıyorsunuz.

Ama bu kitabın farklı bir yönü vardı. Belki de hızlı bitirmemin sebebi oydu. Kitabın arka kapak yazısını okuduğunuzda kurguyu az buz tahmin edebiliyorsunuz. O yüzden burada rahatça birkaç şeyden bahsedebilirim...
Seride en favori olan karakterim Eric'in hafızası bir cadı tarafından silinir. Bu olaylardan habersiz Sookie ise Bill'den ayrıldığı için sıradan hayatına geri dönmüştür ve çalıştığı barda yılbaşını kutlarken ufak bir dilek diler: "Bu yıl dayak yemek istemiyorum." Ah tatlım, başın beladan eksik olmayacak... Tamam, aslında kitap boyunca dayak yemedi ama birazcık hırpalandı. Nasıl mı oldu ? Eric, hafızasını kaybettiği için kimseyi tanımıyor ve hiçbir şeyi bilmiyor durumdadır. Ama şansına karşısına ilk Sookie çıkar ve elbette korumacı kızımız onu hemen koruma altına alır. Eric'in sağ kolu olan Pam de olaylara katılır. Bunun bir cadı tarafından yapıldığını, Eric'i ve tüm işlerini istediğini ve bu yüzden olayları çözene kadar Eric'i onun yanında kalmasını söyler. Çünkü güçlü cadı hala Eric'i aramaktadır. Bu duruma Sookie'den çok abisi Jason sevinir ve para bile ister. :D Jason zaten ayrı bir olaydı bu kitapta. Bir yerinde durmadığı için sonunda farklı bir şeyle karşılaştı. Spoiler, o yüzden geçiyorum buraları...
Gelelim Sookie-Eric ikilisine... Evet, görmek istediğim bir çiftler. Eric'i gerçekten çok seviyorum ama bu hafıza kaybından sonra süt dökmüş kediye döner. Ki bu halini sevmedim. Hani nerede belden aşağı vurmalar, imalı bakışlar, eriten gülüşler... Bu Eric resmen Bill'in daha yumuşatılmış haliydi. Zaten Bill de kitapta 2-3 bölümde ya vardı ya yoktu. Yazarımız resmen 'acaba rol değişimi yapsam nasıl tepki alırım' havasına girmiş. Olmamış, Harris. Eskiye dön canım benim.

Okurken yine de çok eğlendim. Sookie'nin mizah anlayışını, iç düşüncelerini ve kendisini çok seviyorum. Sanırım favorim diyebileceğim kadın karakterlerden biri. Ne olursa olsun Sookie candır. Umarım Bill'e de dönmez. Çünkü beyfendi sürpriz yumurta gibi oradan buradan çıkıyor. Kitapta resmen boğazlamak istedim. Bir türlü sevemedim karakteri... Ama Eric'e bakın... Adam hafızasını kaybettiği halde baştan çıkarıcı bir durumdaydı. Sookie'ye hak vermek lazım.

Diyeceğim o ki kitabın geneli durgundu aslında. Sookie yine olayları çözmeye çalışır, Eric'le zaman geçirir, abisiyle uğraşır, Pam'le baya baya zaman geçirirler, insanların düşüncelerinden kaçmaya çalışır... Ah bir de Alcide durumu var. Geçen kitapta tanımıştık kendilerini. Bir kurt adam. Herkes gibi o da Sookie'ye tutulmuştu. Bu kitapta ise daha çok korumacı. Ama birkaç sahnede benden tam onay aldı. Bu adamı daha çok sevmeye başladım. Eric'le kapışabilirler yani. :D 

Hmm. Bunların dışında... Cadı Ölüsü, Kulüp Ölüsü'ne göre durgun ve sıradındı diyebilirim. Kulüp Ölüsü benim şuan serideki favori kitabım. Gerçekten çok ama çok komik ve heyecanlı sahneler vardı. Ama bunda... Dediğim gibi yazar yeni bir şeyler denemek istemiş sanki ama olmamış. Umarım devam kitabında çok daha güzel şeyler bekliyordur bizi. Yine de Sookie ile zaman geçirmek her zamanki gibi müthiş eğlenceli ve akıcıydı. Bu seriyi hala bilmeyenler varsa ilk kitabın yorumuna bakıp hemen kapsınlar. Biraz yetişkin-vampir tarzı ama eminim her şeye ayak uydurabilirsiniz. :D

Şimdilik bu kadar. Diğer kitabı en kısa zamanda alıp, okuyacağım. Bu sefer arayı çok açmayacağım.

Kocaman sevgiler, öpücükler: Jane

Not: Bu serinin kapaklarına hayranım! Artemis, belki de en iyi kapak tasarımlarını bu seri üzerinde yapıyor. :D

2 Ekim 2014 Perşembe

Aşık Olunacak Kitap Karakterleri Vol 2


Selam Millet !

Bu sefer kitap yorumlama ya da film önerisi falan yapmayacağım. Blog'u ilk açtığım zamanlar bir eğlenceli etkinlik yapmıştım. Aşık Olunacak Kitap Karakterleri Vol 1 diye. Eh, artık onu devam ettirme zamanı. Yeni seriler okumaya başladım, yepyeni karakterler tanıdım. Ve şimdi onları size tanıtma zamanı.

Bir şey fark ettim. Artık kitaplar tanıtılırken konularından çok içerisinde yer alan karakterler ön plana çıkıyor. Mesela artık çoğu kitabın arka kapak yazısında karakterlerin alıntıları bulunuyor. Ya da bloggerlar kitap tanıtımı yaparken karakterleri ön planda tutup, onlar üzerinden konuyu anlatıyorlar. Yani diyeceğim o ki aslında kitaplardaki karakterler daha göz önünde, daha değer verilen şey oldu. Bir karakteri çok severseniz o seriye ya da kitaba mutlaka devam edersiniz. Mesela bir örnek vereyim; Düşmüş Melekler serisindeki Patch karakteri sayesinde seri birçok hayrana sahip oldu. Özellikle son ve final kitabı berbat olsa da Patch tüm seriyi kurtaran bir kahraman gözümüzde. :D Ya da Gece Evi'nden bahsedeyim. Sevenleri de çok sevmeyenleri de. Serideki kitap sayısı arttıkça insanlar artık sıkılmaya başladı. Ama ben okumaya devam ediyorum. Çünkü niye, sevdiğim birkaç karakter var. 

Kısacası devir değişti. Karakter sağlamsa seri tutar. :D


İlk kitap karakteri olarak Simon Lewis'i seçiyorum. Ölümcül Oyuncaklar serisinde baş karakter Jace Herondale'ın gölgesinde kalmış bir karakter olabilir. Ama onu özellikle son kitaplarda gözüme kestirdim. Hem çok komik hem inatçı. Hem de aşık olunca ne yapacağını bilemeyen afacanlardan biri. Çocuksu bir hali de var Simon'ın. Ama inanın bana gerçek hayatta sahip olmak isteyeceğiniz bir dost. Belki de bir sevgili.

Ve sırada Seth var. Henüz soyadını öğrenemedik. Kendileri Melez Sözleşmeleri serisinde yer alıyor. 2015'te sırf Seth'den oluşacak bir seri geliyormuş. Nasıl mutlu oldum... Seth'i çok seviyorum. Öyle böyle değil. :D Hatta serinin dördüncü kitabı Apollyon'u okurken o yok diye resmen can sıkıntısından patladım. Seriye müthiş renk veriyor. Eğlenceli, komik, doğal, yakışıklı, güçlü bir Apollo o. Gerçekten sevilesi bir karakter. Kızgın hali bile çekici adamın. :D Onun hakkında daha çok bilgi öğrenmek için çıldırıyorum. Seth'i paylaşabiliriz millet. Seriyi okuyun. Mutlaka.


Eric Northman desem ? Hatırladınız mı? Çoğunuz True Blood dizisinden hatırlayacaksınız ama ben Güneyli Vampir serisi romanlarından hatırlatmak istiyorum. Dizideki Eric'le bir alakam yok. Ama kitaptaki Eric... Bir tane sipariş etmek istiyorum. :D Kitapta ilk karşıma çıktığında tehlikeli ve çekici biri gibi gelmişti. Ki öyle zaten. Ama adamın eğlenceli bir mizah anlayışı var. Çok sağlam karakterlerden biri. Ve bu seriyi okuyan çok yok ülkemizde. O yüzden Eric'i sırıtarak sahipleniyorum millet ! :D


Augustus Waters dedikleri zaman direk gözlerim doluyor. Nasıl etkileyici bir karakterse... Aynı Yıldızın Altında'yı duymayan kaldı mı ? Gerek kitaptaki gerek filmdeki Gus hepimizi fena etkiledi. Gelmiş geçmiş en en en etkileyici karakter. Çok anlamlı ve unutulmaz sözleri vardı. Hakkında ne söylesem bilemedim. Cidden okumalısınız. İzlemekle de olmaz. Okuyun. Ben bir kere okudum ve hala etkisinden çıkamadım. Tekrar okumaya korkuyorum. Bu karakter kalbinizi feci kıracak.


Şimdi bahsedeceğim karakteri bilemeyebilirsiniz. Uriah Pedrad. Uyumsuz serisindeki yan karakterlerden biri. Kitabı okurken gözünüz Tobias'dan başkasını görmezken ben Uriah'ı gözüme kestirdim. :D Komik ve eğlenceli olmasını geçtim çok iyi bir dost. Öyle böyle değil. Tris'e ve ekibine o kadar yardımcı oldu ki cidden çok cesaretli biri. Filmde de izlemek için sabırsızlanıyorum. Kitaptaki en güvenilir ve yenilmez karakterlerden biriydi.

Ve son olarak Travis Maddox. Kızlar, Travis'i cidden paylaşmak zor. Öyle böyle değil. Adam dövüşerek hayatını kazanıyor. Ya da kazanıyordu diyeyim. Sonrasında zaten benim çok hayran olduğum ve merak ettiğim bir mesleği yapmaya başlıyor. O andan itibaren ona aşık olmamak imkansız cidden. Kaslı vücudundan bahsetmiyorum. Feci bir şey. Dövmeler... Dövmelerini bir kere yakından görmek için baya çabalardım. :D Çok fena bir karakter. Tatlı Bela, Ayaklı Bela ve Belalı Düğün'de okuyabilirsiniz. Ayaklı Bela'da Travis'in gözünden olayları okuyoruz. Eh, bir okuyun da görün bakalım derim. :D



Şimdilik karakterler bunlar. Şöyle bir göz atınca aslında ortak bir yönlerini gördüm. Hepsi de eğlenceli, komik, hayatı gerçek anlamda yaşayan karakterler. Ne diyebilirim ki, böylelerini çekiyorum. :D

Kocaman sevgiler, öpücükler: Jane

8 Ekim 2013 Salı

Kitap Yorumu : Güneyli Vampir 3 - Kulüp Ölüsü


 Diğer vampirlerin de bana ihtiyacı vardı. Bu yüzden güvendeydim. Yani bir ölçüde. Genellikle. Bazen.
                                  
Bir Sookie Stackhouse kitabını da bitirmiş bulunmaktayım. Okurken yine çok eğlendim, kahkaha attım, sinir oldum, birilerine kazık saplamak istedim, Sookie'nin çektiği acıları resmen bende yaşadım, Eric'e sulandım falan derken bir baktım kitap bitmiş. Hadi bakalım Jane yine boşlukta süzülsün.
Şanslı ben, daha okuyacak yedi tane Sookie kitabı var. Onları alırsam benden mutlusu olmaz. Bunun için dört gözle fuarı bekliyorum.

Tırnaklarımı kontrol ettim. Gayet iyi görünüyorlardı. Sonra düşündüm de amma duygusuz bir kadındım. Az evvel ölü bir adamı ormana atmıştım ve şimdi tüm düşündüğüm turnaklarımdı. Kendimden nefret ettim.

Kulüp Ölüsü'ne gelirsek... İlk iki kitaba göre çok daha rahat okudum bu kitabı çünkü artık karakterleri çok iyi tanıyorum, yazarın hayal gücüne ve diline alıştım. Ki zaten seri giderek güzelleşiyor. Bu açıkça belli. O yüzden sanırım şuan Kulüp Ölüsü, serideki favori kitabım. Bunun sebebini daha sonra açıklayacağım. :D

"... kavgada mı öldürdün ?" Eric'in yüzündeki sırıtış şimdi daha da genişlemişti. İlk çocuğunun Shakespeare'dan ezbere bir pasaj okuduğuna şahit olmuştu sanki, öyle gururlanmıştı.

Sookie, bu kitapta hem ihanete uğruyor hem dost ediniyor hem dayak yiyor hemde canı çıkıyor diyebilirim. Kitabın arka kapağında kocaman "Bill, onu aldatıyor." yazısı olduğu için burada rahatlıkla nefret ettiğim Bill'in, ihanetinden doya doya bahsedebilirim. Gizli bir iş için eskiden beraber olduğu Lorena'yla yeniden beraber olan Bill, bu sefer cidden başına büyük bir bela alır ve kaçırılır. Bu fırsatı değerlendiren Eric Northman -adamım- ise başrolü kapar. :D Hem Sookie'ye Bill'in ihanetinden bahseder hemde başının belada olduğunu söyler. Benim tatlı, sevimli ve bir o kadar aptal Sookie'm, Bill'in yaptıklarına rağmen onu kurtarmayı kendine görev bilir ve yine ateşe atlar.

"Duygularım olmasından hoşlanmıyorum." dedi Eric. Bu, en sert son söz olmaya adaydı.

Ama bu sefer Eric yerine Alcide yanında olur. Kim bu Alcide ? Hemen seve seve anlatayım. Kendisi bir kurtadam. Bu yüzden uzun boylu, kaslı, iri yarı falan, kıvırcık saçlı tipinde ve yeşil gözlü ! Yeşil gözlü karakterlere ayrı bir takıntılığım olduğu için Alcide'yi resmen koruma altına aldım. :D Alcide, dışardan soğuk biri gibi görülebilir ama sohbet edince ve biraz yakınında olunca aslında ne kadar eğlenceli, düşünceli ve zevkli biri olduğunu anlayabilirsiniz. Ki bunu Sookie'de farkediyor. Alcide, hayır için Sookie'ye yardım etmiyor elbette. Eric'e borcu olduğundan dolayı bu olaya dahil oluyor. Bence çokta iyi oluyor. Çünkü Sookie & Alcide ikilisini sevdim. Dost olarak !
Bill'i kaçıran adamları bulabilmek için Jackson, Missippi'ye gidiyorlar. Ki orada o kadar çok olay oluyor ki... Okurken başım döndü. Ama en çok okurken eğlendiğim yer ise Alcide ve Sookie'nin evlerinde buldukları bir kurtadam cesedini saklama sahnesiydi. Okurken hem heyecanlandım hemde onların o hallerine baya güldüm. :D Bunlar olup biterken tabii Eric hep etraflarında yer alıyor. Her fırsatta Sookie'nin dibindeydi zaten. Sookie&Eric çiftinin olmasını o kadar çok istiyorum ki... Bu gidişle Northman, kızı elde edecek kesin. Bu kitapta neler neler yaptı. :D Meraktan çatlayın biraz.
Sookie, hem kurtadamdan hem Lorena'dan öyle dayaklar yedi ki... Artık "yeter, kızın canını çıkardınız" diye isyana bağladım. O acı çektikçe bende acı çektim. Sookie, iyi dayanıyor yani. İlk üç kitaptır kız hayatında yemediği kadar dayak yedi, acı çekti, süründü... Hemde bunları hep o nefret ettiğim Bill yüzünden yaşadı. Valla, seriyi ilk okumaya başladığımdan beri onu sevemez olmuştum ama bu kitapla beraber nefret eder oldum. Biri eline kazık alıp, benim yerime Bill'e geçirsin. Sookie'nin de kör gözleri sağlıklıya dönüşüp, gözünün önündeki miss gibi Eric'i görsün. Çok mu şey istiyorum, arkadaşlar ? :D

Gözlerimi açtım ve üç endişeli erkek yüzünün üzerime eğilmiş, merakla beni süzdüğünü gördüm. Eric, Alcide, Bill. 
"Üç silahşorlar." dedim.
"Hayal mi görüyor ?" diye sordu Eric.
"Sanırım bize gülüyor." diye cevapladı Alcide.

Herneyse, kitabın sonunda, Sookie öyle bir şey yaptı ki okurken kahkaha attım resmen. Bu kızın zeki ve esprili olmasını ayrı seviyorum. Ve bu kitapta Bubba ve Pam'i daha çok sevdim. İlerleyen kitaplarda daha ön planda olurlar umarım. ( Bubba ; Amerikalı Pop şarkıcısıymış ama vampir olduktan sonra biraz deli tavırlarında doluşan biri olmuş. Yine de çok sevimli ve itaatkar biri. Pam ise beyaz denilecek kadar düz, sarı saçlara sahip ve Eric'in yardımcılarından biri. Bu kızın da espri anlayışını çok seviyorum.) 

"Oraya tekrar gitmek çok aptalca," dedim. "Telefon açmaya ne dersiniz ?" İkisi de sanki aniden kurbağaya dönüşmüşüm gibi bana baktı.
"İyi fikir," dedi Eric.

Gelecek Sookie kitabında görüşmek üzere. O zamana kadar Sookie'yle kanka olmak, Eric Northman'la randevuya çıkmak ve Bill'i kazıklamak istiyorum. :D

Sevgiler, öpücükler ; Jane

8 Eylül 2013 Pazar

Kitap Yorumu : Güneyli Vampir 2 - Şehir Ölüsü

    Ve Sookie Stackhouse'a yeniden merhaba ! Açıkçası Sookie'nin çılgın, eğlenceli düşüncelerini okumayı çok çok özlemişim. Her ne kadar ikinci kitabı ilk okuyuşum olmasa da büyük bir merakla ve olayların bazılarını hatırlamadan okudum. Gündüz Ölüsü'nden sonra bu kitap daha durgun geçti sanki. Kısa film gibiydi. Ne ara okudum ne ara bitirdim bilmiyorum. Amaaa bu kitapta Bill kadar en az Eric'de başroldeydi. Ki onu okumak için sabırsızlanmıştım zaten. Kesinlikle Team Eric. Bill'e ısınamadım bir türlü. Zaten konusundan bahsederken bazı detaylara gireceğim.

Vampirler arasından stand-up komedyenleri çıkmazdı ve insanca espriler karşısında vampirler buz keserdi, ha ha. Onların bazı esprileri ise insana bir hafta boyunca kabus gördürebilirdi.

Bu kitapta karakterlerimiz başka bir mekandaydı. Buna çok sevindim çünkü Bon Temps dışında, başka bir mekanda olayların gerçekleşmesi daha ilgi çekiciydi. Bu seferki durağımız Dallas'dı. Amerika'nın bazı şehirlerini özellikle merak ediyorum. Bunların içinde Teksas-Dallas baş sıralarda diyebilirim. Sookie ve Bill'in oraya gitme sebebi ise Eric yüzünden. İlk kitapta Sookie yanlışlıkla Eric'le geri dönüşü olmayan bir antlaşma yapmıştı. Sookie gerektiğinde insanların akıllarını okuyup, vampirlere yardım edecekti. Bunun karşılığında ise akıllarını okuduğu insanları sağ bırakacaklardı. Bunu duyan Dallas'taki lider vampir Stan, Eric'ten bir ricada bulunur ve bizimkiler Dallas'a uçar. 
Stan, yanındaki vampir Farrell'ı bulması için bazı insanları Sookie ile tanıştırır. Stan'in yardımcısı Isabel ve onun insan sevgilisi Hugo ile Farrell'ı bulmak için bir plan yaparlar. Vampirler gündüzleri tabutlarında oldukları için (evet,serimizde eski vampir tasvirleri yer alıyor) Sookie ve Hugo beraber yola çıkarlar. 

Asansörden çıktığımızda Isabel tam karşımızda, tıpkı bir heykel gibi duruyordu. Şapkınızı ona asabilirdiniz. Sonra sizi buna pişman ederdi tabii ama bu ayrı bir mesele.

Eskiden bir kilise olan ama artık toplanma yeri olarak gözüken Yoldaşlık'a giderler. Bu Yoldaşlık yerinde insanlar, vampirleri dışlıyorlar ve gerektiğinde hakkettikleri cezaları almalarını sağlıyorlar. Farrell'da burada tutulmaktadır. Çünkü yanındaki bir diğer vampir olan Godfrey, vampir olduğundan beri çocukların kanları içip,öldürmüştür ve bu vicdandan sonra ölmeyi hakkettiğini düşünür ve peşinde Farrell'ı da sürükler. Neyseki Sookie tam zamanında yetişir ama olaylar baya bir karışır.
Sookie ve Eric'in karikatürü. 
Kitaptaki bir diğer konu ise Maenad türü. Maenad'lar, Tanrı Baküs'ün bazı kadınları şehvetiyle öldürdüğü ya da ölümsüz yaptığı bir varlık türü. Alkol tüketimiyle ortaya çıkan şiddetin kendilerine ait olduğuna inanırlar ve bu yüzden gurur ve kibirden beslenirler. Maenad'lar kitapta nasıl işin içine girdi ? Yaşadıkları ormanda, ordaki liderlerden haraç alırlar. Eric'de kendi bölgesinde yaşayan Maenad'a gerektiği kadar haraç vermeyince cezasını Sookie çeker. Çünkü Eric'e yakın tek insan Sookie'dir. Tabii kitabın sonunda Maenad Kallisto, bizimkilere epey yardımcı oluyor. Çünkü Sookie'nin çalıştığı bardaki aşçı Lafayette öldürülüp, kasaba şefi olan Andy'nin arabasına bırakılmıştır. Bu gizemli olayı çözmek için Sookie, bir seks partisine katılmak zorunda kalır. Ne yazık ki yanında Bill yoktur çünkü Stan'la beraber Dallas'taki şekil değiştiricilerle antlaşma sağlamaya çalışıyordur. Eh Sookie'de sanki benim dediklerimi duymuş gibi yanına Eric'i alıp gider. Seks partisi gerçekten berbattı. Maenad sayesinde katiller bulundu ve mutlu son !

-Eric ve Sookie'nin arasında geçen bir diyalog-
" Bu arada, hala senden bir özür duymuş değilim."
"Maenad sana saldırdığı için üzgünüm."
Ona öfkeyle baktım. "Bu yeterli değil."
"Sevgili melek Sookie, o adi ve kötü ruhlu Maenad bana bir mesaj vermek amacıyla senin o pürüzsüz ve güzel bedenine zarar verdiği için, içinde bulunduğum esefi tarif edemem."
"Bu daha iyi."

Ama kitabın sonunda Bill'in geçmiş yaşamıyla ilgili minik bir bilgi öğrendim. Hem şaşırtıcı hem kafa karıştırıcı. Açıkçası yazarın amacını pek anlamadım. Her neyse, kitabı okurken zevk aldım mı ? Eveeeet, özellikle Eric'in olduğu sahnelerde. Şahsen, Bill tam olması gereken yerlerde yoktu ve onun yerine Eric vardı. Eh bu durumda Eric, tüm fırsatları iyi değerlendirdi diyebilirim. :D Sookie'nin aklını başından aldı. Umarım Eric, başrole geçer ve Sookie'de akıllanıp teslim olur. :D 

Kulüp Ölüsü'nü okumak için sabırsızlanıyorum !

Sevgiler, öpücükler ; Jane

Atışlar yavaşlamaya başladığında kafamı kaldırıp, Eric'e baktım. İnanılmazdı ama heyecanlanmıştı. Bana gülümsedi. "Bir şekilde senin üstüne çıkacağımı biliyordum." dedi.
"Ne kadar korktuğumu unutayım diye mi beni öfkelendirmeye çalışıyorsun ?"
"Hayır, sadece fırsatçılık ediyorum."

22 Ağustos 2013 Perşembe

Kitap Önerisi : Güneyli Vampir / Sookie Stachkouse 1 - Gündüz Ölüsü

Sookie Stackhouse'a merhaba deyin ! Okurken Sookie ile gülüp,düşünmeye ve eğlenmeye hazır olun. Bu seriye hangi akılla ara verdim bilmiyorum ama sonunda geri döndüm.  Ve okunacak tam 10 kitabı var şuan da. Son 3 kitapta yolda ! Uzun bir yolculuk beni bekler... 
 Liseye ilk başladığım zamanlar vampir romanlarına kafayı takmıştım. Gündemde olan her vampir romanlarını topluyordum. Güneyli Vampir -bir diğer adıyla Sookie Stackhouse- serisini ilk kitapevinde görmüştüm. Kitabın kapağı ve ismi çok hoşuma gitmişti. Kitabı aldım, eve geldim ve serinin 2. kitabını aldığımı farkettim. İş öyle olunca uzun bir süre kitaba dokunmadım. Habire ilk kitabını alıp seriye başlıcam dedim ama fırsat bulamadım. Bir gün sahafta ilk kitabı bulunca kaptım ve iki kitabı arka arkaya okudum.  Daha sonrasında devam edemedim. Sınavlar, okul falan derken zaman geçti. Geçen gün kitaplığımın tozunu alırken kitapları elime alıp baktım. " Eh artık bu seriye devam etmenin zamanı geldi." Diyerek yeniden okumaya başladım. İşte,  seriyle tanışmamın hikayesi bu. 
Seri biraz yetişkinler için.  Ama bu demek değil ki 15 yaşındaki biri okuyamaz.  Eğer bir kitap kurduysanız ve vampir temalı romanları seviyorsanız seriye başlayın derim. Aşk,  romantizm, gizem, macera ve heyecan, yeri geldiğinde komedi bol bol seride var. Özellikle Sookie'nin düşüncelerine bayılıyorum.  Çoğu zaman onunla aynı şeyler düşündüğümüzü farkediyorum. 
Yeni serilerde ilk kitaplar her zaman riskli olurlar. Özellikle benim için.  İlk kitap bana bir tat, heyecan vermezse kitabı zorda olsa bitiririm ama ilk işim onu sahafa götürmek olur. Böyle olunca her seriye balıklama atlamam. Atlarsamda şansıma artık.  Fakat bu serinin ilk kitabında her şey çok iyiydi. Yazar beni ters köşeye yatırdı.  Olaylar hiç beklemediğim bir şekilde sonlandı.  İlk kitabın konusuna gelirsek ; Sookie Stackhouse, sarışın ve mavi gözlü güzel bir kızdır. Büyük annesiyle beraber Louisina-Bom Temps'de ufak bir kasabada yaşamaktadır. Çapkın bir abisi de vardır. Jason Stackhouse.  Sookie, Marlotte adında bir barda çalışan sıradan bir garson olarak görülebilir. Ama müthiş bir yeteneği var. İnsanların düşüncelerini okuyabiliyor. Çoğu zaman okumamaya çalışıyor ama elinde değil. Bu yeteneği yüzünden hiç bir erkeklede beraber olamıyor.  Fakat bir gün bara bir vampir gelir. Bill, uzun boylu esmer ve yakışıklı biri. Sookie'nin ilgisini çekiyor çünkü hem vampir hemde sonunda düşüncelerini okuyamadığı biri bara gelmiştir. O gece Bill'in hayatını kurtarmasıyla tanışırlar. Şimdi diyeceksiniz ki bir insan vampiri nasıl kurtarsın ? O kasabada daha doğrusu bu seride insanlar vampirlerin olduklarını biliyorlar.  İşi ticarete dönüştürmek için vampirlerin kanlarını çekip satıyorlar.  Vampir kanı, insanları çabuk iyileştiren ve insana daha çok kuvvet veren bir şey. O gecede bir çift barın arka tarafında Bill'in kanını çekerlerken Sookie Stackhouse, bir şekilde Bill'i kurtarır. Ve yakınlaşmalar başlar.  Kasabadaki herkes vampir Bill'in Sookie ile beraber olduğunu biliyordur. Sookie'nin patronu Sam, iş arkadaşları Arlene ve Charlsie, abisi Jason'ın arkadaşı Rene kasabanın şerefi Andy, kasaba polisleri ve ayrılmaz ikili olan Kenya ve Kevin da dahil olmak üzere herkes bu ilişkiden haberdardır. (Ne çok isim saydım değil mi ? Okurken her yeni karakterler ismiyle kafam karışmıştı ama bakın şimdi ezbere yazabiliyorum. :D Okudukça hepsini kavrayıp,tanıyorsunuz.) 
Ve işin ilginç yanı Bill kasabaya geldikten sonra nedenleri belli olmayan ölümler gerçekleşmeye başlar.  Kasabada çok tanınmayan Maudette ve Sookie'nin iş arkadaşı Dawn arka arkaya öldürülünce tek katil Bill olarak görülür.  Bir diğer suçlu olarak görülen ise Jason Stackhouse'dur. Çünkü öldürülenler onun eski kız arkadaşlarıdır. Ama hiçbir şey göründüğü gibi değildir ve sıradaki kurban Sookie'dir. Bill onu korumaya başlar. Bir gün vampirlerin olduğu bir bara giderler. Araştırma yapıp,  ölen kızlarla bir bağlantı bulabilmek için.Ve başlarına çoook yakışıklı,  vampir yaşına göre epey yaşlı ve güçlü bir bela alırlar. Eric, o kadar yaşlı ve güçlü ki Bill bile karşısında saygıyla durur resmen.  O yüzden şuan favorim Eric. İlk kitapta kendini çok belli etmese de ileriki kitaplarda Sookie'ye takıntılı olacağı belli. Zaten bu kitapta bile Sookie'yi tanıdıktan sonra peşini bırakmadı.   Onun yeteneğini kendi adamlarının üzerinde denemeye kalkıştı. Her neyse... Tabii kitabın sonunda asıl katilin kim olduğunu öğreniyoruz ama baya şaşırtıcı bir isimdi.Ve ilk kitap katilin bulunmasıyla biter. Şahsen ben okurken hiç sıkılmadım. Okurken merak ettim, güldüm, eğlendim, vay be dedim. Kısacası seriye başlangıç için yazar cok güzel ve sürükleyici bir kitap yazmış. Diğer kitaplar için sabırsızlanıyorum.
Kitaptaki karakterlere gelirsek... Bill karakteri bana biraz soğuk geldi. Zaten kitaplarda ağır başlı, çok fazla korumacı ve somurtan erkek karakterleri sevmem. O yüzden Eric karakteri daha çok hoşuma gitti.  Sookie zaten arkadaşımmış gibi hissettim. Onun dışında... Sookie'nin abisi Jason ve patronu Sam'i de çok sevdim. Ah bu arada Sam kitabın sonlarına doğru bizi şaşırtıyor.  Sookie ilk öğrendiğinde baya gülmüştüm.Eğlenceli ve şaşırtıcı bir kitaptı. Bu serinin birde dizisi var. True Blood diye. Şuan 6.sezonda sanırım. Ama sadece ilk bölümünü izledim ve açıkçası sevmedim. Ne karakterleri oynayan oyuncuları ne de genel olarak diziyi sevemedim.
Kitaplarını okumanızı tavsiye ederim. Dizisi için pek bir şey diyemem.  Seveni var sevmeyeni var...  Karar size kalmış ama öncelik kitap derim. Sookie ile tanışın , hayal dünyanız renklensin.

Bill : "Bunu yaparsam seni mutlu eder miyim ?"
Sookie : "Şey, evet."  
Bill : "O halde, yapacağım."

Serinin bir diğer kitabı Şehir Ölüsü'nde görüşmek üzere !

Sevgiler,öpücükler ; Jane