Pages

23 Eylül 2015 Çarşamba

Kitap Yorumu: Kördüğüm - Calia Read

Fotoğraf blog'tan alıntıdır

Merhabaa

Ben yine hem ilginç hem de süper akıcı bir kitapla geldim. Kördüğüm'ü almamla okumam ve bitirmem bir oldu. Hayatıma en hızlı giren kitaplardan biriydi. İki gün önce D&R'dan indirimden aldım. (Şu an hala 9.90) O gün başladım ve bugün öğlen bitti. Kitap bitince, hipnoz olmuş gibi halının desenlerine gözüm takıldı. Kitap hala kucağımda açık duruyor. Ben desenlere bakıyorum ama aklım kurguyu sindirmeye çalışıyor. Kitabın son bölümüne kadar hiçbir şey anlamadım. Sonradan bir jeton düştü... Tepkilerim; "ha ? heeeeeeeeeeeeğ! oha şu an ben iflas." Abartmıyorum resmen böyleydim. Kendime gelemedim. Beynim alev aldı. Yazar tüm kitap boyunca her şeyi çok akıcı anlatmış. Evet, gizemli şeylerin sinyali vardı ama hiç böyle sonlanacağını tahmin etmiyordum. Oysa ki çok büyük bir beklentiyle başladım. Goodreads'teki yorumları görseniz yılın kitabı...Bana göre şaşırtmalı ama ağzınıza bir parmak bal çaldırıp, kaçan tarzdan olmuş. Ya da ben bu türü artık benimsediğim için çok etkilenmedim. (Bkz; Siyah Damar'da da beynim alev almıştı.) Durun toparlayacağım.

"Herkesin hissetme, düşünme, sevme ve kendilerini ifade etme şekilleri farklı. Sanırım dünyayı döndüren şey de bu."

Kördüğüm, süper akıcıydı. Oturur, saatlerce okursunuz. Karakterlerden tutun yazarın olayları anlatma tarzına kadar her şey çok iyiydi. Yani ben çok rahat kafayla okudum. Ama son bölüme gelince ve o jeton düşünce 'bu mudur, başka bir şey yok muydu" dedim. Bu da benim beklentilerimin yüksek olmasından kaynaklı. N'olursunuz okuyacaksanız sıfır beklenti ile başlayın. O zaman sonuna kadar tadına varacaksınız. :D

"Dünyada yaralanmamış hiç kimse yoktur."

Konusundan bahsedeceğim ama süper üstün körü anlatacağım. Yoksa kitabın sonuyla ilgili ipucu verebilirim. Baş karakterimiz Naomi. 20'li yaşlarında üniversite öğrencisi bir kız ama akıl hastanesine yatırılıyor. Halisünasyonlar görüyor gerekçisi ile terapilere katılıyor. Çocukluk aşkı Lachlan sık sık ziyaret ediyor. Doktoruyla, hastaneye yatmadan önceki hayatını konuşuyor falan filan. Bu. Kitabın konusu bu. Anlatabileceklerim bunlar maalesef. :D Ay detaya girmemek için kendimi zor tutuyorum ama cidden çok riskli bir kitap. Sonuna kadar okuduktan sonra ne demek istediğimi anlayacaksınız.

Benim için yılın en iyi kitabı olmasa bile halı desenlerini ilgi çektiren bir sona sahip kitap oldu. :D Jetonumu geç düşürdü. O ipuçlarını nasıl göremedim bilmiyorum ama şimdi aklıma geldi. Kitabın tek canımı sıkan yanı çok sık seks sahnesi olması. Kitap zaten ince. Dörtten fazla o sahneleri okumaya maruz kaldım. Artık kusacaktım. Çok aşk doluydu hepsi ama bir yere kadar. Aaaa. :D

Kocaman sevgiler, öpücükler ve iyi bayramlar: Jane!


20 Eylül 2015 Pazar

Kitap Yorumu: Yabancı - Melissa Landers


Merhabaaa
Ya böyle müthiş kitaplar okudukça kendimle gurur duyan bir insanım. Neden böyleyim, bilmiyorum ama her zevkle okuduğum kitap bittiğinde gülümseyerek arkama yaslanıp, "iyi ki kitaplar var be. hayat bana güzel" diyorum. Öyle ama. Çünkü çok sıkıcı bir hayatım var. Çoğunlukla asosyal bir insanım. Ruh halim çok dengesiz olduğu için en iyi zamanlarım kitap okurken oluyor. O yüzden tam gaz kitap okumaya devam diyorum!

Bu ayın bir diğer akıcı kitabı Go!Kitap'tan çıkan Yabancı oldu. Geçen sene fuarda almıştım. Okumayı hep erteledim. Gelen yorumlarını da takip ettim ama çoğunluk pek sevememiş, basit bulmuş falan filan. Ya ben nedense çok sevdim. Bana çok akıcı, komik ve zevkli geldi. Ya da en son bu tür bir şey okuduğumda fena sıkıldığım için bu tarzı yansıtan bir kitap görünce ona dadandım. Evrenin Ötesi üçlemesini bu yaz okudum, biliyorsunuz. Yabancı'yla birkaç ortak noktaları vardı. Uzay gemisi, farklı ırklar, başlarında lider olması ve klonlanma şeysi. Okuduğum üçlemede olaylar giderek sıkıcılaşmış hatta üçüncü kitabı burada haksızlık olmasın diye yorumlamamıştım. Ama bu tür kurgu Yabancı'da çok güzel işlenmiş. Evet, yazar basite kaçmış. Aksiyon ve süper heyecan verici sahne yok. Çok basit bir dili var. Uzay terimleri geçmese realistik kurgu derdim ama değil. Ve eminim ki serinin ilerleyen kitaplarında çok seveceğim şeyler olacak...
Kitabın arka kapak yazısını okursanız kitabı almaktan vazgeçebilirsiniz ama yapmayın. Cidden. :D Ben hiç konusuna aldırmadan aldım. Valla memnun kaldım. Kitabın kapağı çok anlamlı ve çok güzel bence. Bakıp bakıp, sırıtıyorum anlamsızca. :D

Ama gelelim konusuna. Cara adında kızıl saçlı,mavi gözlü bir kız karakterimiz var. Okulunda birinci, en yakın arkadaşa -Tori- ve bir erkek arkadaşa -Eric- sahip. Değişik ve aslında komik bir ailesi var. Ve hayalleri var. Bunun için gezegenler arası öğrenci değişim programına dahil olur ve L'eihrli bir genci evinde ağırlamaya hazırlanır.Bunun hem avantajları hem de dezavantajları vardır. L'eihrli halkı dünyada çok merak ediliyor ama aynı zamanda nefret eden bir grupta var. Cara bunların arasında boğuşurken bir yandan Aelyx'i tanımaya çalışıyor ve memnun etmek için elinden gelen her şeyi yapıyor. Kitabın genel hatları bunlar.

Ama cidden çok komik diyaloglar ve şaşırtıcı gelişmeler oluyor. Aelyx'in birçok hareketine güldüm. Kendisi dil konusunda uzman olduğu için dünyaya gelmeden önce bir haftada konuşulan dili öğreniyor ve ülkenin tüm gelmişini geçmişini araştırıyor. Ama beklenmedik şeylerle karşılaşıyor. Mesela dünyadaki en lezzetli şeyleri sevmiyor. Pizza ve çikolata sevmeyen bir insan düşenemiyorum! (Tamam, Aelyx bir insan değil ama bir canlı da düşünemiyorum!) Bazı şeylere çok komik tepkiler verdi. Kitabı bu yüzden baya sevdim. :D

Ama tabii eksik yanları ve göz deviren sahneleri vardı. Okuyunca ne demek istediğimi anlayacaksınız ama benim okurken umrumda olmadı. Çünkü genel olarak sevdim. İlk kitap olmasına rağmen gayet akıcı bir anlatıma sahipti. Bir şans verin derim.

Bir sonraki kitabı İşgalci'yi büyük ihtimal fuarda alırım. Kitabı okursanız, yorumunuzu bırakın. Ve en büyük tavsiyem; sakın ama sakın uzaylı öküzümüz Daemon ile bu seriyi karşılaştırmayın. Cidden. :D

Kocaman sevgiler, öpücükler: Jane

18 Eylül 2015 Cuma

Kitap Yorumu: Ben Ölmeden Önce - Lauren Oliver


Merhabaaa

Uzun zamandan sonra soluksuz bir kitap okudum dün gece. Sanırım 300 sayfaya yakın okudum ve kitap bitti. Cidden böyle elimden bırakamadım, merak içindeydim nasıl bitecek, nasıl bitebilir ki, sonrasında ne olacak, işler iyice karıştı falan derken kitap bitti. Ben Ölmeden Önce, size bazı şeyleri idrak ettirecek, gerçekleri yüzünüze vuracak ve acaba'larla yalnız bırakacak.

Kitap bitince zaten ne yapacağımı bilemedim. Nasıl yorumlasam bilemiyorum ama minik bir giriş var aklımda.

Geçen ilkbaharda yeni tanıştığım biriyle zaman kavramları hakkında falan konuşmuştuk. Resmen merak ettiklerimi ve aklımdakileri dile getirmişti. Biraz fazla detay içeriyor ve konunun içine girdikçe bir girdabın içine tıkılmış gibi hissedebiliyorsunuz. O yüzden üstün körü anlatacağım. Şey demişti, "biz şimdi bu yolda yürüyoruz ama diğer yolu seçseydik karşımıza ne çıkardı, ne hakkında konuşurduk ya da başımıza ne gelirdi. Ya da paralel evren var mı ? Senden benden bir tane daha var ve çok daha farklı hayatlar yaşıyorlar. Belki orada kardeşizdir belki sevgili belki de düşman. Zaman kavramı hem karmaşık hem de çok ilgi çekici bir şey, bence." O günden sonra zaten bu sohbet aklıma kazındı resmen. Ne zaman 'zaman kavramı' ile ilgili bir şeyler okusam bu sohbet aklıma geliyor. Hatta 'İki Hayat Arasında'yı okurken ve okuduktan sonra baya kafa patlatmış ve blog'da bir şey yazmaya karar verdim ama yok olmadı. :D Detayları boşverin.

"Böyle şeylerin olması tuhaf değil mi ? Her şeyin başka bir şeyden kaynaklanması ? Yani Lindsay o park yerini çalmasaydı..."

Bu kitap biraz da bu yüzden beni çok etkiledi. Spoiler vermeden gideceğim. Zaten kitabın ismi, arka kapak yazısı ve giriş yazısı benim size söyleyeceğim şeyi söyleyecek; "ölüm."

Sam adındaki bir kız ölümü iliklerinize kadar hisseterecek. Çaresizliğini, cesaretini, korkusunu ve çabalarını kitapta çok gerçekçi bir şekilde okuyacaksınız. Yazar nasıl düşünmüş, nasıl yazıya dökmüş bilemiyorum ama sanki bizzat kendisi yaşamış gibiydi.

Sam'in bir kız arkadaş grubu var. Lindsay, Ally ve Elody. Bu dört kız lise sondalar ve klasik Amerikan Gençlik hayatını yaşıyorlar. Alt sınıftakileri, eziyorlar, ölümüne eğleniyorlar, partilere katılıyorlar, sarhoş oluyorlar ve müthiş hatalar yapıyorlar. Bu hatalar sonucu Sam, iki dünya arasında sıkışıp, kalıyor gibi bir şey. Bir gece parti sonrasında kaza oluyor. Sam öldüğünü düşünüyor ama gözünü açtığında yine kendisini odasında buluyor. Tek fark dünü yeniden yaşamak. 12 Şubat'ı 6 ya da 7 kere tekrar tekrar yaşıyor. Güne uyanıyor, ailesini es geçip kızlarla buluşuyor, okula gidip kendisinden çok hoşlanan Kent'i görmezlikten geliyor, yılışık sevgilisi Rob'u gözlüyor, küçükleri eziyorlar falan filan. Sonra gerçek kafasına dank ediyor. Ve bazı olayları değiştirmeye çalışıyor. Bunları yaparken aslında etrafındaki insanları tam tanımadığını ve süresinin çok olmadığını anlıyor. Günü aynı olsa da farklı şeyler yaparak olay zincirlerini değiştiriyor. Sonrasında amacına ulaşıyor ama böyle okurken elim ayağım titredi ters bir şeyler olacak diye. Kitabın sonunda ağlamadım ama içim boşaldı sanki. Şey gibi oldu, lunaparakta gondolun en ucuna binersiniz ve ilk havaya kalkıp, indikten sonra vücudunuz teslim olurcasına titrer ve kendinizi aşağıya atmak isterseniz ya, kitap bitince aynen böyle hissettim. Ay çok fena bir şeydi. Her şeyi iliklerime kadar hissettim. Müthişti.

Spor salonundan uzaklaşırken insanların ne kadar tuhaf olduğunu düşünüyorum. Onları her gün görebilir, tanıdığınızı sanırsınız. Sonra birgün onları hiç tanımadığınızı fark edersiniz. Bir girdabın içinde fır dönüyor, aynı insanlara ve aynı olaylara gitgitde yaklaşıyor ama her şeyi farklı bir açıdan görüyor gibiyim.

Böyle, gerçek hayatla ilgili darbe edici bilgileri öğrenmek, ölümün aslında göründüğü gibi olmadığını, yaşarken hiçbir şeyin farkında olmadığınızı ama fark etmek istediğinizi düşünüyorsanız kitabı okuyun. Sam, düşüncelerini öyle güzel aktarmış ki... Şöyle bir durdum da yaşıyorum dedim. Kitabı okuduktan sonra hayatınıza şükredip, bazı yanlışlarınızı fark edebilirsiniz. Güzel bir şey bence.

Sam'in çok güzel vurguladığı yerler vardı. Post-it'ler yerlerini aldı zaten. Kitabı 'en etkilendiğim' bölüme koyacağım. Okuyun valla. Sıradan hayatımıza bir şeyler katacak türden bir kitap.

Kocaman sevgiler, öpücükler: Jane

KOCAMAN NOT: Ya böyle zamanla ilgili iç içe geçen kurgulu kitap önerisi istiyorum. Fırtına ve Aşk Tüm Zamanların İçinden Geçer serisi listemde. Onların dışında bilmediğim varsa bana her yerden ulaşıp, önerebilirsiniz. *-*

15 Eylül 2015 Salı

Kitap Yorumu: Sookie Stackhose 5 - Ölüler Ölüsü


Merhabaa

Ya Sookie keşke gerçek bir karakter olsa. Nedense onu okumayı çok seviyorum. Diğer kadın karakterlerden çok farklı, bence. Çok doğal, içten, sakar, belaları mıknatıs gibi kendine çeken, ufak tefek ama çekici bir yanı olan, komik düşüncelere sahip ve acayip dengesiz bir karakter. Erkekler konusunda öyle yani. Bir öyle bir böyle. Özellikle bu kitapta dört erkek arasında gidip geldi resmen. Bi dur dedim. Ama kızamıyorum da. Bill dışındaki diğer erkekler cidden etkileyici. *-*

Ehem. Neyse. Asıl konuya döneyim. Nedense bu serinin 3.kitabından sonra olaylar çok durgunlaştı. Cadı Ölüsü de lay lay lom geçmişti. Ölüler Ölüsü de öyleydi. Azıcık aksiyon, hareket vardı. Bol gizem vardı. Birden fazla olay gerçekleşti ama sonrasında hepsi toparlandı. Ki bu da diğer kitaba konu malzemesi sunmuş. 

Bir önceki kitapta Sookie'nin abisi Jason ısırılmıştı ve Panter Adam olmuştu. Yani o da artık şekil-değiştiricilerden biri. Ama birileri şekil-değiştiricileri hedef haline getirmiş ve ilk fırsatta onları öldürmeye çalışıyor. Sookie her zamanki gibi kendini olayların içinde buldu. Okurken bazen bunaldım bazen heyecanlandım ve özellikle sonlara doğru zevkle ve heyecanla okudum. Ama süper gıcık olduğum şeyler vardı. Bkz;

  • Eric, koskoca vampir di mi ? İlk dört kitap boyunca yere göğe sığdıramadım onu ama bu kitapta resmen süzme salaktı. Güçsüzdü. Böyle nasıl desem Eric, Eric değildi. Bir şey oluyor mesela, olay bitiyor o zaman geliyor. Sookie'yi koruması gerekirken ortalarda olmuyor. Saçma salak davrandı. Ay nasıl sinir etti beni. Yazar resmen Eric'in karizmasını çizdirmiş. Eski Eric'i istiyorum ben! 
  • Beni bilen bilir bu seride taa en başından Bill'e uyuzum. Öyle böyle değil. Sookie'nin ilk aşkıydı ve gitti kızı aldattı. Aldattığı yetmezmiş gibi hala yüzsüz yüzsüz kızın karşısına çıkıyor. İstenmeyen ot gibi adam. Oradan buradan fırlıyor. Bu kitapta her ortaya çıktığında kalbine kazık sokmak istedim. Bi git allasen. 
  • Sookie. Annem sen ne içtin ? Aklı beş karış havada. Eric'le arasına mesafe koyup, Bill'e yeşil ışık yakmalar falan... Alcide'e laf sokup, sonra yakınında durmalar. (Ki Alcide'yi çok severim.) Gözünün önündeki düşmanı görmeyip, millete 'laf sokacam şimdi ehehe' modunda olmalar. Sarsmak istedim okurken.
"...Franklin çok eski kafalı biri."
Bunu söyleyen, hayatının en mutlu günleri öldürmek, tecavüz etmek ve bir yerleri yağmalamakla geçmiş savaşçı bir Viking olunca söylediği şey gerçekten çok anlamlıydı.

Bu gıcık olduklarım dışında kitaptaki diyaloglara bayıldım. Çok komik karakterler var. Hani şey gibi. Karakter aslında ciddi bir şekilde konuşuyor ama söyledikleri size komik geliyor. Anlatabildim mi kendimi ? :D Bu serinin mizah anlayışı da böyle işte.

Sonlar doğru yeni bir karakter geldi. Quinn. Oy maşallah dedirten cinsten. Kendisi şekil değiştirici. Kaplan oluyormuş. Hayal gücünüzle buradan siz devam edin. :D Quinn yüzünden sıradaki kitabı hemen alacağım. Umarım bol aksiyon falan olur. Eric kendine gelmiştir. Sookie artık başını belaya sokmaz. Bill sonsuza kadar yok olur. Alcide musmutlu olur. Falan filan.

Her şeye rağmen seriyi hala çooook seviyorum. Böyle kucağıma alıp, sevesim geliyor. Cidden Sookie gerçek olsaydı. Süperötesi dedikodu yapılır o kızla. :D

Kocaman sevgiler, öpücükler: Jane

5 Eylül 2015 Cumartesi

Kitap Yorumu: Sınırları Zorlamak - Katie McGarry


Merhabalarrrr

Nabersiniz ? Sizin de tatiliniz bitti mi ? Okul hazırlıkları başladı mı ? Okuyacak kitabınız kalmadı mı ? Benim hala on tane var. Rahatım. :D

Bu yaz harbiden baya kitap okudum. Kendimle gurur duyuyorum resmen. Tatilimi bir nebze olsa da boş geçirmedim. Birkaç tanesi dışında okuduklarım müthişti. Zevk alarak okudum. İyi ki almışım dedirttiler. Sınırları Zorlamak da bunlardan biri kesinlikle.

Sınırları Zorlamak'ın konusuna bakmadan almıştım. Ama Goodreads'teki yorumlarını bir görseniz siz de hemen alırsınız. O derece. Ve haklılar. Cidden akıcı, etkileyici ve minik deprem etkisinde sarsan bir kitaptı. Ben sevdim. Post-it'lerle doldurdum ve alıntılara doyamadım.

Konusu ise şöyle; iki genç var. İkisinin ayrı hikayeleri, acıları ve yaşanmışlıkları var. Bunlar uzaktan klasik hikaye gibi durabilir ama kitabın derinlerine girdikçe iliklerinize kadar hissedeceksiniz. Zıt yönleri birbirlerine çekecek ve aslında çok benzer olduklarını fark edecekler. Echo, iki sene önce yaşanan tuhaf bir olayı hatırlayamıyor. Bazen bazı şeyler hatırlar gibi oluyor ama ruh dengesini bozuyor. Ve bu yüzden okula yeni gelen rehber hocası ile sürekli iletişim halinde. Anne ve babası ayrı. Abisi Aries askerdeyken ölüyor. *spoiler değil bunlar* Annesinin ayrı sorunları var. Babası, Echo'nun bakıcısı Ashley ile evlenmiş ve bir bebek bekliyorlardır. Başta bunları göreceksiniz. Sonrasında aslında olayların nasıl olduğunu öğreneceksiniz.

Noah'ın hikayesi ise ayrı. O da yaklaşık iki sene önce bir yangında anne ve babasını kaybediyor. Kendinden küçük iki erkek kardeşi bir ailede evlatlık olarak bakılıyor. Kendisi de sözde koruyucu aile ile birlikte yaşıyor. Beth ve Isaiah en yakın arkadaşları. Kötü yanları falan var ama detaylara girmeyeceğim. Noah da aynı rehber hocasıyla iletişim halinde. Bundan zevk almıyor ama yapmak zorunda. Çünkü onun geleceğe dair planları bu yolda geçiyor.

"Acılarımın kapanma düğmesini bulabilmeyi dilerdim." -Noah

Bir şekilde Echo ve Noah'ın yolu kesişiyor. Aslında hep birbirlerini görüyorlar. Aynı okuldalar. Ama bazı şeylerden sonra birbirlerini fark ediyorlar. Sonrasında gelsin dolu dolu bir aşk ve dram hikayesi... Çok akıcı bir kitaptı. Okurken sıkılmadım. Klasik Amerikan gençlik hikayesi gibi gelse de kitabın ayrı bir çekiciliği vardı. O yüzden rahat kafayla okudum. Bazı yerlerde baya güldüm. Noah, acısını içinde yaşayan biri ama dışında o kadar komik, umursamaz ve çapkın ki... Ve çok düşünceli, korumacı... Gerçek hayatta bulamayacağınız türden bir karakter yani. :D

Kitaptaki karakterleri sevdim. Yazarın dilini ve kurgusunu sevdim. İyi ki almışım dedim. Tek kitap değil. Seri şeklinde ama her kitapta başka bir karakterin hikayesini anlatıyor. Yani diğer kitapta Noah ve Echo yok. Diğer yan karakterlerden biri yer alıyormuş. Çıkarsa okurum. :D

Şimdilik bu kadar. Kocaman sevgiler, öpücükler: Jane

1 Eylül 2015 Salı

Dedikodu Kazanı: Zaman Yine Hızlı Geçti, Yine!


Merhabalar!

Ay sizi bilmem ama bana şu an şaka gibi geliyor. Daha dün ben kitapların ağırlığı yüzünden yolun ortasında bavulları devirip, üstüne düşüyordum. Elimde okunacak kitaplara bakıp bakıp, "siz bitin öyle yeni kitap alacağım" diyordum. Ne çabuk zaman geçti de Eylül ayına geldik. Tatil bitmek üzere. Maraton başlıyor. Ve ben yine yine yine bavul taşıyacağım. Sanırım en nefret ettiğim şey bavul taşımak. Ama yoo, akıllandım. Löp diye bir sürü kitap götürmek yok bu sefer. Neyse.

Ama cidden bu yaz tatili de çok hızlı geçti. Daha ne olduğunu anlamadan kendimi yine bavul hazırlarken buldum. Ve bunun yanı sıra Ağustos ayında umduğumdan çok kitap okudum. Dizi izledim. Sinemaya gittim. Giymem dediğim şeyleri alıp, giydim. Bırakmam dediğim tatlıyı bırakıp birazcık zayıfladım. Unutamam dediğim şeyleri unuttum bile. Şimdi alın size minik dedikodular.

  • Ağustos ayı biterken de iki kitap bitirdim ama bunları burada yorumlamadım, yorumlamayacağım da çünkü iki kitabı da sevemedim. Goodreads'te iki puan verdim ki bu kesinlikle yazarları eleştirdiğim bir şey değil. Kendi listemi oluşturuyorum orada ve gerçekten zevk aldığım kitaplara 4-5 puan veriyorum. 2 puan verdiklerim kitapları blog'da yayınlamayacağım. Kitaplardan biri Julia Quinn'in Kayıp Dük'ü, diğeri Evrenin Ötesi serisinin son kitabı Dünya'nın Gölgesi. Ben ikisini de sevemedim. Okurken çok sıkıldım. Yarım bırakamadığım için 'zorla' okudum ve yerlerine koydum.


  • Bu aralar en favori dizim ise Kiralık Aşk. Ay inanamayacaksınız ama uzuuun bir zamandan sonra adam akıllı bir Türk dizisi izler oldum. Cidden bağımlısı oldum. İlk 3 bölümü internetten izledim. Yetmedi, her hafta TV'de yeni bölümü izledikten sonra internete girip favori sahnelerimi kusana kadar izliyorum. Özellikle son bölümü -11.bölüm- beni benden aldı. Youtube'da o kadar çok tekrarını izledim ki beni kovacaklar resmen. Gerçekten abartmıyorum. Romantik-Komedi yerli bir dizi isterseniz kesinlikle izleyin. Kurgu, ekip, müzik... Bayıldım. -86 kere hem de!*-  


  • Bu yaz dizi izlemeyi planlamıyordum ama American Horror Story'e başlamıştım ve başlamamla birlikte 4 sezonu bitirdim. Daha önce neden izlemedim, bilmiyorum. Ama cidden çok enteresan, diğer dizilerden çok farklı kurgulara sahip bir yapım olmuş. Yeni sezonu için sabırsızlanıyorummm. Matt Bomer kadroya katılmış. Daha ne olsun...


  • Bu yaz bir de yayınevleri çok aktifti. Eğer Instagram hesabınız varsa zaten yayınevlerini mutlaka takip edin. Yeni kitap tanıtımları, eski kitaplardan alıntılar falan derken baya renkli şeyler yapmaya başladılar. Özellikle Artemis'in hesabını seviyorum. Acayip renkliler. Ve gözlemlediğim kadarıyla yeni kitap çıkarma konusunda Yabancı Yayınları ve Go!Kitap fena halde öndeler. Hızlarına yetişemiyorum. Alınacaklar listesi yine ve yine çoğaldı.


  • Tatil bitti diye de üzülmeyin. En azından Kitap Fuarı'na az kaldı diye seviniyorum. Kasım'da 2015 İstanbul Kitap Fuarı var. Sınav tarihleri bana bir güzellik yaparsa kesinlikle geleceğim. Bu fırsat kaçmaz.


  • Bir de bu aralar Ask.fm dünyası çok kalabalık. Birçok blogger'ı da takip etmeye başladım. Bana gelen sorular da çok eğlenceli. Cumaya kadar soruları aktif bir şekilde cevaplamaya devam edeceğim ama sonra bir hafta internetsiz kalabilirim. O yüzden şimdiden hücum edin. Ask.fm


  • Vee son olarak. Eh buraya kadar geldiyseniz teşekkürler. Gitmeden vlog çekmek istedim. Kitaplık Turu. Benimkini biliyorsunuz, çok büyük değil. O yüzden rahat çektim. Ufak aksamalar oldu ama videoda açıklamasını yaptım. Linki veriyorum. İyi seyirler: Vlog Maceraları

Umarım çok güzel ve aktif bir yaz geçirmişsinizdir. Benim gibi evde can sıkıntısından patlamamışsınızdır. Şaka bir yana en azından doyasıya kitap okudum.

Kocaman sevgiler, öpücükler: Jane