Merhabaaa
Geçen günlerde bende yazamama gibi bir sorun oluştu. Böyle havalarda sıcak. Tüm gün uzanıp, sadece kitap okuma modundaydım. Baya kitap okudum, bir yandan da yorumlarını yazmak istiyordum. Çünkü cidden çok güzel kitaplar okudum. Aşağıda yer alıyor hepsi. En güzelini sona sakladım millet.
İki Hayat Arasında, hem goodreads'de hem de instagram'da çok güzel ve olumlu yorumlar almış bir kitap. Ben de zaten oradakilere güvenerek internetten indirimli bir şekilde almıştım. Daha anca okumak için elime aldım. Okumak için niye bu kadar geç kaldım hayıflanmalarını, ıvır zıvırlarını geçiyorum. Beni biliyorsunuz.
Ama cidden aldığı her olumlu yorumu hakkeden bir kitap olmuş. Kitaba gece yarısı başladım. Gece 2'de elimden zor bıraktım ve ilk 100 sayfa geride kalmıştı. Tahmin edersiniz ki diğer gün kitap bitti. Ay bitti ama nasıl bitti. Beni de peşinden sürükledi. Aramıza sadece uyku girdi. Ama cidden kitap bitince sanki çok eğlendiğim, benimsediğim bir yerden kovulmuşum gibi hissettim. Çat! Kapı kapandı. Ben de böyle kaldım.
"Ayrıca bazı şeyler o kadar gerçek ki onları iliklerine kadar hissedersin. Nereye gittiğinin bir önemi yoktur, seninle gelirler. Her yere."
Konusu ilginç. Hatta bu kitabı okuduktan sonra blog'da ayrı bir yazı yazma kararı aldım. Kafamda toparlayayım biraz, birkaç gün içinde ilginç bir yazı paylaşacağım. Gelelim kitabın konusuna. Sabine adında bir genç kız var. Ve kitabın isminden tahmin edeceğiniz gibi iki hayatı var. Biri Wellesley denen bir lüks yerde. Diğeri ise sıradan bir ailenin yaşadığı yer Roxbury'da. İki hayatta da ismi aynı. Aileleri, yaşam biçimleri, arkadaş ortamı ve hatta dış görünümü farklı. Ama Sabine aynı Sabine. Gece yarısı olduğunda uykuya dalar gibi dalıyor ve değişime uğruyor. Ya bunu nasıl anlatsam bilemedim. İlginç bir yöntemi var. Okuyunca çok rahat anlayacaksınız. Ki zaten bazı bölümler, bu yöntem sayesinde çok daha heyecanlı olmuş. Kitabı kısa sürede bitirmemi de etkiledi.
Kitap hakkında çok fazla bilgi vermek istemiyorum. Çünkü gerçekten okurken heyecanlanmanızı, meraklanmanızı istiyorum. Ben bile ojeli tırnaklarımı yemeye kalkıştım. O derece. Ya cidden abartmıyorum. 2015'te okuduğum en sağlam kurgulu kitaplardan biri oldu. Bir ara şey yapasım geldi. Böyle kitabı birden fazla alıp, etrafımdaki sevdiğim insanlara verip, 'ya mutlaka okuyun buna değecek' demek istedim. Böyle sizi sıkmayan, saçmalamayan, tam tersine heyecanlandıran ve düşündüren çok mu çok güzel bir kitap olmuş. Kitap bitince ilk sayfasına geri dönüp yeniden okumak istiyorum bile dedim. Kardeşimin attığı bakışlardan sonra kitabı yerine koydum elbette.
"Sana güveniyorum."
Eğer kelimeler can yakabilseydi... Bunlar canımı yaktılar.
Kesinkes okuyun. Ethan'ı çok seveceksiniz. Kim diye merak etmeyin. Okuyun. Ethan'ın yöntemlerine hem şaşırıp hem de güleceksiniz. Açıkçası bu ikili beni çok heyecanlandırdı, güldürdü, parçaladı ve ağlattı. Kitabın sonunda ağlayacaksınız. Çünkü çok içten yazılmış sahneler vardı. Ama yazar son sahnede gönlünüzü almak için bir şey yapmış. Böyle göz yaşlarınızın arasından gülümseyip, kalbinizin sıkışmasını engelleyeceksiniz.
Bu kitapla bağlantılı olan yazımı güzelce toparladıktan sonra -yani okunacak hale geldikten sonra- yayınlanayacağım. Sizin de görüşlerinizi beklerim o zaman.
Kocaman sevgiler, öpücükler: Jane
Not: Kitaba birkaç post-it koydum, bazı sayfaları fosforlu kalemle çizdim falan ama elimde olsa kitabın her sayfasına post-it koyardım. O derece.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder