"Hayat hatalarınızı saklamak için çok kısa."
Ya Tarryn abla sen n'aptın demek istiyorum öncelikle. Bu yazarın Love Me With Lies ( Fırsatçı, Tehlikeli Kızıl, Hırsız) serisini okuduktan sonra dedim ki ne yazsa okurum. Hala da öyle diyorum. Ama Siyah Damar neydi öyle...
Şimdi okumadan önce şöyle düşünün. Çok sessiz bir ortamdasınız. Hava basık ve boğuk. İnsanlarla iletişiminiz yok. Çıt çıkmıyor. Etrafınız hep grinin tonlarından oluşuyor. Siz boğuluyormuş gibi hissetmez misiniz ? Kitabı okurken aynen bu moddaydım. Bir ara dedim ki 'ahaa bu sefer cidden bir kitap yüzünden kafayı yedim'. Bunu ciddi ciddi dedim. Durup dururken depresyona girdim. Dışarı çıkıp, hava almasam... Elveda Jane olurdu yani.
"Söyleyecek binlerce şeyim vardı ama hepsini içimde tuttum. Bir şeyler söylemekte o kadar iyi değildim. Ben yazmakta iyiydim." (Ahaa aynı ben. Gel de kadından tırsma.)
Zaten bu kitabı okuduktan sonra blog'dan uzak durdum. Kesin saçmalardım. Üstüne iki mükemmel kafa dağıtıcı kitap okuduktan sonra toparlandım ve 'oley, blog zamanı' diyebildim. Tarryn, sizi çarpıp, kamyon ezmiş gibi bir etki bırakabilir. Tabii bu kitabı okursanız.
"İnsanların başka bir insana bağlanmak gibi bir ihtiyaçları var."
"Bakmadığımı düşündüğün zamanlar var ya, aslında bakıyor oluyorum."
Şimdi konusunu nasıl anlatsam... Senna diye bir baş karakter var. Kendisi yazar. Asosyal ve hep kendi halinde. Yazarlığa o kadar dalmış ki çok değişik bir karakteri var. Hatta okurken o kadar çok ortak yönümüz çıktı ki bir ara tırsmadım değil. 'Umarım sonumuz aynı olmaz. Ay acilen toparlanayım' dedim. Belki de bu yüzden kitap beni kasırga gibi sarstı. Neyse. Senna bir gün uyanıyor ve bambaşka bir yerde. Issız, insanlıktan uzak bir evde. Hava karlı. Birkaç kilometre ilerisinde bile bir şey göremezken evin etrafı elektrikli tellerle kaplı. Ama evde yalnız değil. Isaac de onunla beraber. Şimdi Isaac kim diyeceksiniz... Tam anlatamam ama Senna'nın geçmişinden biri. Aralarında bir şeyler olmuş ama öyle kalıcı ve uzun değil. Ya da onlar öyle zannediyor. Bunlar tam 14 ay boyunca eve tıkılı kalıyorlar. Bunları kim eve hapsettiyse her şeyi planlamış. Belli bir süre yetecek erzak var. Yakacak odunlar var. Sürpriz sırlarla dolu şeyler de var. 14 ay boyunca elbette insan yapacak bir şey bulamadığı için bunlar da sohbet ediyorlar. Bazen çıldırma noktasına gelip, birbirlerini teselli etmeye çalışıyorlar. Sırları çözmek için evi talan ediyorlar. Falan filan.
"Hayatına ne kadar insan dahil edersen o kadar kötülük dahil edersin."
Okurken zaten diyeceksiniz ki 'hiç bi bok anlamadım.' Doğru yolda olacaksınız. Kitabı 1.5 günde okudum ama son sayfaya gelene kadar boynumdaki o gizli eller beni boğmaya devam etti ama kitabı da elimden bırakamadım. Fosforlu kalemle ve post-it'lerle dolaştım. Kitap rengarenk. Hayata dair çok güzel gözlemler vardı. Hatta sonunda biraz şaşırıp, 'vay be' diyebilirsiniz. Ama daha da başka bir şey diyemem. Oturun, okuyun, sırrı çözün. Hee, bir de kafayı yemeyin. Valla bak. Süperötesi sessiz bir kitap ama bu sessizlik bile insanı çıldırtıyor.
Tarryn abla beni böyle çarptı işte. Sonraki kitap kurtarıcım oldu. Ehem. Sonra görüşürüz.
Kocaman sevgiler, öpücükler: Jane
Bu yazarın kitapları okuyucuyu hep şaşırtıyor zaten :D Alıntılardan bile kitabın ne kadar karanlık ve boğucu bir havası olduğu belli oluyor aslında.
YanıtlaSil