Merhabalar !
Az önce bir günlük defterinin daha sonuna geldim. Defteri, diğer günlüklerin yanına koyarken bir baktım ki bir sürü defterim olmuş. Hepsinin içi yamuk yazılarımla dolu. (Şükürler olsun ki blog'da el yazımı kullanmıyorum.) Bir gelenek haline gelmiş olan, eski günlükleri karıştırma zamanı olarak yatağın üzerine hepsini koydum. Lise yıllarımdaki günlüklere şöyle bir göz attım. Resmen kendimden soğdum. :D Günlük tutmak iyi bir şey mi kötü bir şey mi henüz anlamış değilim. Daha hayatın gırgır şamatasındayım. Belki şöyle 30'lu yaşlarıma geldiğim zaman günlüklerimin değeri artacak. Deneyimlerinizi, yaşadıklarınızı, gizli saklı duygularınızı kağıtlara yazmak... gelecekteki benliğinize inanılmaz bir miras olacak.
Her zaman insanların deneyimlerine hem merakım hemde saygım vardır. Bu yüzden günlüklere aşırı merakım var. Şuana kadar bi PuCCa'nınkileri okudum. Ama her fırsatta yayınlanan günlükleri okumak istiyorum. İnsanın neler yaşadığı o kadar ilgi çekici ki... Her insan bambaşka şeyler yaşıyor. Bazen ortak yaşadığınız şeylerde oluyor.
Ve bunları kayıt altına almak cidden cesaret verici bir şey. Günlük yazıp, onları saklamak ise bambaşka bir olay. Tumblr'da hep "Günlüğümden bile gizlediğim şeyler var." ya da "Günlüğüm okunsa mahvolurum." gibisinden yorumlar görüyorum. Haklılar yani... En açık, en doğal, en içten olduğunuz yerdir günlükler.
Ben kendimi bildim bileli günlük tutuyorum, yazıyorum. Elbette bazılarını ya kaybettim ya da okunmayacak bir hale getirip sinirden çöpe attım. Hiç unutmuyorum, 7.sınıfta tuttuğum günlüğün sayfalarını guaj boyalarıyla linç etmiş, ateşe vermiştim. Sanki devlet sırrı var içinde! :D Tabii böyle yapma sebebim ise küçük yaşlarda tuttuğum günlüğün babamın eline geçmesiydi. Hani sadece sizin bildiğiniz bir sırrınız vardır. Bir günlüğe yazmışsınızdır o kadar. Kimse bilmiyordur. İşte o "sırrımı" babamın ağzından duyunca tüm günlüklerimi okuldaki kağıt atık kutusuna atmıştım. Kimse karıştırmasın, direk öğütücüden geçsin diye. Ve umarım cidden birilerinin eline geçmemiştir !
Neyse, günlük tuttuğumdan bahsediyordum. Yazmayı zaten çok sevdiğim için günlük tutmak benim için büyük bir hobi. O kadar alışmışım ki bir gün yazmasam sanki yaşadığım o günü unutuyormuşum gibi hissediyorum. Her fırsatta yazıyorum. Bazen minik kağıtlara, bazen özel tuttuğum defterlere... Bir de şöyle bir huyum var günlükte açık açık isim vermiyorum. Herkesin bir takma adı var. :D O kişiler takma isimlerini okusalar kesin beni taşlarlar. Ama öyle yazmak daha eğlenceli. Sadece senin bildiğin bir oyunu oynuyormuşsun gibi oluyor. Ve özgürce, içimden geldiği gibi yazıyorum. Elbette bazı minik şeyleri günlüğüme yazmıyorum. Her ne kadar kişisel olsa da günlüklerini karıştırmak için fırsat kollayan minik bir kardeşiniz olabilir. Ya da ileride büyüyüp, afacan bir yeğeniniz olabilir. Önlem almak lazım.
Ama genel olarak benim her şeyimi günlüklerimden öğrenebilirsiniz. Motora bağlanmış gibi yazıyorum. Yazmak, artık benim bir terapim olmuş. Anlatmaya çekindiğim, anlatmak istemediğim ya da anlatsam da karşımdaki insanın anlamayacağını düşündüğüm şeyleri yazıyorum. İçimde kalırsa daha kötü. Hepsini yazıya döküyorum ve benden hafifi kimse olmuyor. Öyle bir rahatlıyorum ki... Zaten çok konuşmayı seven biri değilimdir. Her zaman dinleyici tarafı olmuşumdur. Karşımdaki anlatsın, ben dinleyeyim. Ama bana "ee sende ne var ne yok" demesin. Anlatamam. Bir kıtlık gelir. Ki ben içtenlikle anlatamam da. Bir an önce konuşma bitsin diye kelimeleri arka arkaya sıralarım ve bir süre sonra kekelerim. "Eee-ee öyle işte" diye cümleyi sonlandırırsam zaten pilim bitmiş demektir. :D
Günlüklere yazmak, en büyük terapim. Hayatımın bir parçası. Kurtarıcım. Bazen insan kimseye bir şey anlatmak istemez. İşte o zaman yazıya dökün. Saklamak istemiyorsanız bile yazın ve sonra yok edin. Bir şekilde dışarı yansıtın ki rahatlayın. Kendi terapinizi kendiniz oluşturun. Tamam, bu biraz tuhaf olacak ama her ne kadar psikolog olmak istesem de psikolog'a gidip, bir şeyler anlatmak istemiyorum. Ama psikolog olup, insanları dinlemek istiyorum. Ne yazık ki bu dünyaya dinleyici olarak gelmişim. :D Bu yeteneğime alıştım ve sevmeye başladım.
Anlatamadıklarınızı, içinizde yaşadıklarınızı yazın. Bir şekilde dökün, kurtulun. Günlük yazmak gibisi yok. Şuan içimi dökmek için yazıyorum ama ileride bana yol gösterek bir etken olabilir. O yamuk yazılarda, sayfalarca kağıtlarda yaşadıklarım, iyi veya kötü deneyimlerim, yaşadığım her yılın bir profili yer alıyor. Bir gün yaşlandığımda, sallanan sandalyemde oturup, sıcak kahvem yanımda dururken hepsini tek tek açıp, okuyacağım. Hayatın aslında ne kadar kısa olduğunu, nasıl değerlendirdiğimi ve tüm pişmanlıklarımı, keşke'lerimi, acaba'larımı ve iyi ki'lerimi göreceğim. Bundan güzel bir mutluluk olabilir mi ?
Yazın, yazabildiğiniz kadar. Boş bir sayfayı önünüze alın, kalemi parmaklarınıza tutturun, sonrası zaten kendiliğinden gelecek. Arka fonda favori şarkılarınızın çalmasını ihmal etmeyin !
Kocaman sevgiler, öpücükler : Jane
Not : Bir gün öldüğüm zaman günlüklerime el atacak kişiye de minik bir yazı yazdım. Umarım etkileyici bir yazı olur ve okumaz ! :D
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder