Pages

Elena Ferrante etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Elena Ferrante etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

6 Nisan 2019 Cumartesi

Napoli Romanları 4: Kayıp Kızın Hikayesi - Elena Ferrante

Merhabalar

Napoli Romanları'na veda etmek ne zormuş! Son kitabı okuyalı neredeyse 2 ay olacak ama anca yorumunu yazabiliyorum. Çünkü bu seriden kopmak istemiyorum. :(

Hatta 6 gündür Bologna'daydım. Gezdiğim kitapçılarda sürekli karşıma serinin hem İtalyancası hem de İngilizcesi çıktı. Almamak için zor tuttum kendimi! Bir daha İtalya'ya gidersem sanırım sırf koleksiyonuma eklemek için serinin bir kitabının İtalyancasını alacağım. Çünkü canım Ferrante. *-*

Gelelim serinin 4. ve son kitabı Kayıp Kızın Hikayesi'ne...

İlk kitapta, 60 küsur yaşında olan Lila'nın ortadan kaybolmasıyla tüm olayları Elena'nın gözünden okumaya başlamıştım. En sonunda Lila'ya ne olduğunu öğreneceğim diye heves ederken kitabı bitirince uzay boşluğuna adım atmış gibi hissettim. Lila'ya ne olduğunu bilmiyoruz. Kocaman bir soru işareti! Nasıl ya? 

Son kitabı da soluksuz okudum. Elena'nın Nino'yla beraber olup, hayatını nasıl mahvettiğini okumak gerçekten heyecan vericiydi! Bu da yetmezmiş gibi ondan bir çocuk yaptı... Sonracığıma baktı ki Nino hiç değişmemiş, yalan üstüne yalan söylemeye devam ediyor, onu birçok kadınla aldatıyor hooop kendi hayatını kurmaya çalışmaya başladı. Zorlu bir annelik sürecinden geçerken yeni kitaplar yazdı. Eski eşi Pietro'dan da bol bol yardım aldı. Lila'ya görüşmeye devam etti ama araya hep iş güç girdiği için eskisi gibi yakın değillerdi.
Ah, asıl sürpriz onların çocuklarındaydı! Allaam böyle gözlerimi pörtlete pörtlete okudum. 

Olaylar arka arkaya gerçekleştiği için kitabı elimden bırakmak mümkün değildi. Bu kitabı, hayatımın en yorucu ve yoğun döneminde okudum bir de! Ama bitirince vay be dedim... Bir daha Napoli Romanları gibi bir seri okuyabilirim miyim, emin değilim. Başta Elena ve Lila olmak üzere birçok karakteri hem çok sevdim hem de onlara çok sinir oldum. Yazarın, karakterler üzerindeki duygu değişimleri inanılmaz gerçekti. Sanki tüm karakterler gerçek kişilerdi. (Belki de öyledir, kim bilir?) 
Bir de ben şu tarz hikayeler okumayı çok severim; iki baş karakterin her dönemini hem detaylı hem de boğmadan anlatılması. Ferrante bu konuda uzman bence. Elena ve Lila'yı küçük bir kızken tanıyoruz. Sonra ergenlik çağı geliyor, gençlik dönemleri, ilk sevgilileri, evlilikleri, çocuklarının olması falan derken sonunda yaşlılık dönemlerine geliyoruz ve geriye dönüp baktığım zaman neler olmuş neler diyorum.

İnanılmaz bir kurgu, inanılmaz bir baş yapıt. Seri tam zamanında bitmiş bence. Bir kitap daha olsaydı uzatmalı olaylar olurdu. Evet, Lila'ya ne olduğunu bilmiyoruz ama Elena da bilmiyor ve bunu böyle kabul ediyor. Çünkü Lila, çoğu zaman ya vardı ya hiç yoktu. 

Umarım seriyi okursunuz. Çok sevdiğim serilerden biri oldu. Bir gün olurda Napoli'ye yolum düşerse kitapta adı geçen mekanları da ziyaret edeceğim. *-*

Kocaman sevgiler, öpücükler: Jane

3 Şubat 2019 Pazar

Kitap Yorumu: Napoli Romanları 3: Terk Edenler ve Kalanlar - Elena Ferrante

Selamlar!

Valla Napoli Romanları serisi öyle bir sardı ki gözüm kimseyi görmez oldu. Geçenlerde birkaç günlüğüne Köyceğiz'e kaçamak yapmıştım ve yollardayken hep ama hep üçüncü kitabı okudum. Yanımda kardeşim de vardı, sürekli söylendi, "Bir kitap kadar olamadık be!" diye. Yani süper yol arkadaşı olduğum söylenemez çünkü yanımda hep kitap götürürüm.
Neyse efenim. Ben yine daldan dala atlamadan hemen kitabın yorumunu yapmak ve dördüncü kitabı da yorumlamak istiyorum zira o da bitti. :) Seri bitmesin diye uzatmaları oynayacaktım ama yok anam... Üçüncü kitabı okuyup da sakin sakin oturan insana insan demem.

Şimdi genel bir özet geçeyim. İkinci kitapta hop oturup hop kalkmıştım. Lila'yı yerden yere vurmak istemiştim. Stefano ile evlenip, mutsuz bir yaşam sürerken annesi ve Elena'yla beraber Ischia'da tatile yapmaya gittiklerinde Elena'nın çocukluk aşkı Nino ile sevgili olunca beynim alev almıştı. Yakın bir arkadaş bunu nasıl yapabilir! Nino da ayrı bir salak... Şu karakteri bir türlü sevemedim. -.-

Durun, bu olaylar bir hiç! Nino'yla aşk yaşayıp, hamile olduğunu öğrenince Lila, Stefano'yu terk edip saçma sapan bir hayat yaşamaya başlamıştı. Bu sırada Elena, olayları her şeye rağmen soğukkanlılıkla karşılayıp, eğitim hayatına devam etti. Ben olsam Lila'nın saçını başını yolardım.
Aslında ikinci kitabın sonlarına doğru bir sürü olaylar oluyordu. Herkes daldan dala atlar gibi birbiriyle oluyordu. Olayların en dışında kalıp kendini koruyan tek kişi Elena'ydı.
Kitabın sonunda akademik kariyerinde büyük bir adım atmıştı. Hayatında yeni biri vardı: Pietro. Yaşam kalitesi giderek artarken bilin bakalım karşısına kim çıkmıştı? Nino!
Üçüncü kitapta olaylar kaldığı yerden devam ediyor. Ama yazar U dönüşü yapmış. İlk iki kitapta olaylar hep Lila'nın etrafında gerçekleşiyordu. Her şeyi Elena'nın gözünden okusak da odak noktamız hep Lila'ydı. Bu sefer spot ışıkları Elena'ya dönmüş durumda çünkü hayatı çok değişiyor.
Napoli'yi anlatan bir roman yazıp da yazarlık kariyerine adım atınca bambaşka bir çevreyle karşılaşıyor. Bunun Pietro'nun da etkisi çok. Çocuğun ailesinin çevresi hep yayıncılık dünyasından. Durum böyle olunca Elena birden parlayan yazar konumuna geliyor.
Sonrasında her şey pat pat gerçekleşiyor. Okurken başım döndü ve daha neler olacak diye heyecanla okudum kitabı.

Bu kitap, kesinlikle Elena'nın geçiş dönemlerini yansıtan bir kitap olmuş. Hayatı birden değiştiği için iniş çıkışlı yaşıyor her şeyi. Pietro'la evlendikten sonra aslında istediği şeyin bu olmadığını fark ediyor ama çok geç. Çoluk çocuğa karışıyor. Anneliğe alışma süreci çok sancılıydı. Bu duyguyu iliklerime kadar hissettim çünkü benim de korkulu rüyam budur. Anne olduktan sonra kitap yazamamaya başlıyor. Kendi annesi ve Pietro'nun annesi Adele her ne kadar ona yardımcı olmaya çalışsa da bunalıma giriyor. Kendini beğenmiyor. Pietro'nun umursamazlığı sinirlerini bozuyor. O bu şu derken Nino hayatına tekrar giriyor. Hem de öyle bir giriyor ki çok normal bir şeymiş gibi. Pietro'yla yakın arkadaş oluyorlar. Nino da Eleonora diye biriyle evlenmiş ve bir oğlu olmuş. Ailecek görüşmeye başlıyorlar. Elena'nın aklı çok karışık. Bir yandan eşinin işkolikliği ve çocuklarının sorumluluğu bir yandan Nino'dan gördüğü ilgi bir yandan Lila'nın kendi yaşamına odaklanması derken ipin ucu kaçıyor ve bam! Kitabın sonunda "Holly shitttt" diye bağırıyorsunuz. Elena Ferrante'nin cehennemine hoş geldiniz...

Sanırım, uzun zamandır bu kadar soluksuz bir seri okumamıştım. İtalyan yazarımız Ferrante'ye daha da tapmaya başladım. Kalemi inanılmaz sağlam. İki baş karakterin hayatlarındaki en kritik dönemleri öyle güzel anlatıyor ki sanki Lila ve Elena hep sizden biriymiş, yakın birer arkadaşınız gibi hissediyorsunuz. Çocuklukları, ergenlikleri, gençlikleri, yetişkinliğe ilk adımları, evlilikleri, annelik dönemleri... İnanılmaz bir kurgu!
Bu seri nasıl sonlanacak diye kudururken dördüncü kitabı da okudum. Çok ara vermeden onu da yayınlayacağım. O zamana kadar bu seriyi hala okumadıysanız, okuyunuz efenim. Napoli'nin gerçekleriyle yüzleşin.

Kocaman sevgiler, öpücükler: Jane

6 Ocak 2019 Pazar

Kitap Yorumu: Napoli Romanları 1: Benim Olağanüstü Akıllı Arkadaşım - Elena Ferrante

Selamlar
Size enfes bir seri önermeye geldim. Bunun için yazdan beri hazırlık yapıyorum ve artık zamanı geldi: Napoli Romanları

Kısaca bu seriyle nasıl tanıştığımı anlatayım. En küçük teyzem de benim gibi deli kitap okur. Tek farkımız; aldığı kitapları elinde tutmayı sevmez. O yüzden arada bir toplu kitap verir. İçlerinden okuyacaklarımı seçerim, kalanları da arkadaşlarına dağıtır. Geçen yaz elime dört kitaplık bir seri verdi. "Bu seriyi okudum ama ısınamadım. Al,bir de sen oku bakalım." dedi. Balıklama atladım çünkü bu serinin çevirmeniyle tanışma fırsatım olmuştu. (İtalyanca çevirmen Eren Yücesan Cendey)
Yazın bir ara Yalova'ya gittim. 90 dakikalık yolculuğum sırasında kitaba başladım. O kadar çok fazla karakter var ki okurken beynim alev alıyordu resmen. Yine de direndim ve kitabı bitirdim. Açıkçası seriye devam edip etmemeyi düşündüm. Sonra iş yerindeki arkadaşım Napoli Romanları'na aşık olduğunu, herkese deli gibi okutturduğunu falan anlatınca ve benim de durumumu öğrenince ikinci kitabı okumam için motive etti. Sonra bir baktık ofiste dört kişi bu seriyi okuyoruz. :) 
Serinin dizisi de yapıldı. HBO'da ilk sezonu yayınlandı. Bu aralar bir evde toplanıp, diziyi izliyoruz. Hal böyle olunca artık blog'da da bahsedeyim dedim.

İlk kitap Benim Olağanüstü Akıllı Arkadaşım'da öyle çok fazla olay olmadığı için yorumunu blog'a yazmamaya düşünüyordum ama kısaca bahsetmek istiyorum. İkinci kitabın yorumuna, yazının sonunda ulaşabilirsiniz.

Napoli Romanları'nın birinci kitabı Benim Olağanüstü Akıllı Arkadaşım'da, Napoli'nin kirli, kavgaları hiç bitmeyen bir ara mahallesinde yaşayan iki küçük kızın hikayesini okuyoruz: Elena (Lenu) ve Lila. Kitabın başında altmış yaşındaki Elena, birinden telefon alıyor: Lila kayıptır. Yaşlı kadın bu telefon sonrası oturup, eski defterleri açıp okumaya başlıyor. İşte böylece dört kitaplık bir maceraya adım atıyoruz.
 Bu kitapta çocukluk yıllarını okuyoruz. Lila, kavgası eksik olmayan bir ailede yaşayan ama hiçbir zaman güçsüzlüğünü belli etmeyen, hırçın, intikamcı, savaşçı, biraz bencil ama çok zeki bir kızdır. Elena ise Lila'nın tam zıttı bir karakter. O da zeki ama daha duygusal, kendi halinde bir kızdır. 
Bu romanda, Napoli'de yaşadıkları her şeye tanık oluyoruz; okul dönemleri, mahalledeki olaylar, aile içi şiddetler, iki küçük kızın birbirini bulması ve dostluklarının gelgitleri. Dediğim gibi çok fazla karakter var. Bir sürü soylu aile ve onların çocukları var. Yazar, bunların listesini kitap başında veriyor. Okurken oradan da yardım alabilirsiniz. İlk kitap, çoklu karakter sebebiyle sizi zorlasa da okumaya devam edin. Zira seri ilerledikçe sizi daha da içine çekecek. İlk kitabın sonundaki olaydan bahsetmeyeceğim. Ama ikinci kitaptaki olayları anlatmak için sabırsızlanıyorum. *-*

Not: Serinin yazarı Elena Ferrante de ayrı bir olay. Yazarın erkek mi kadın mı olduğu yıllarca tartışılmış. Çünkü yazdığı bu kitapları yayımlaması için yayıncısına gönderirken, "Bu seri için hiçbir şey yapmayacağım. Çünkü yeterince yaptım ve yazdım." diyerek bir mektup yollamış. Hiçbir şekilde fotoğraf çektirmemiş, televizyonlara çıkmamış, imza günü yapmamış. Röportajlara sadece yazılı olarak cevap vermiş. Acayip gizemli bir yazar. Hakkında bir sürü teoriler çıktı. Bazıları gerçek kimliği buldum ama kararına saygı duyuyorum diyerek basına bilgi vermemiş. Falan filan. Ne olursa olsun yazarın kararına ben de saygılıyım. İyi ki Napoli Romanları'nı yazmış. <3

İkinci kitap yorumu için tıklayınız.

Kitap Yorumu: Napoli Romanları 2: Yeni Soyadının Hikayesi - Elena Ferrante

Şimdi gelelim Napoli Romanları 2: Yeni Soyadının Hikayesi'ne...
Sanırım kitabı yiyip bitirmemek için zor tuttum kendimi. Olaylar hiç bitmiyor. Ağzınız sürekli açık okuyacaksınız. Lila'ya bol bol küfredeceksiniz. Daha ne olabilir derken darbe üstüne darbe yiyeceksiniz. Benden söylemesi. -.-
İlk kitabın üzerinden uzuuun bir süre geçince ve karakterleri tamamen unutunca oturdum karakter analizi yaptım. (Bunu Vampir Akademisi için de yapmıştım.) Sonra ikinci kitabı okurken karakterlerin yanına notlar aldım.Şaka maka cidden çok karakter var. Yazarken bile kafam yandı. Bu karakter analizini görmek isteyenler için fotoğrafı aşağıya ekliyorum. 

Gelelim bu kitaptaki olaylara. Birinci kitabın sonunda Elena ve Lila büyüyüp, genç kız oldular. Farklı hayallere sahipler. Elena okumaya devam etmek isterken Lila, mahallenin serserisi Stefano ile evlendi. Mutsuz bir evlilik bu. Sürekli şiddet, kıskançlık krizleri, çocuk meselesi derken Lila sonuna kadar direniyor. Bu süreçlerde Elena ona yardımcı olamıyor çünkü Lila buna izin vermiyor. Şiddetin izlerini örtüyor, mutlu bir evliliği varmış gibi davranıyor ve Elena'nın okuldaki başarısını kıskansa da bir yorumda bulunmuyor.
Gel zaman git zaman bir gün Elena, Lila, Lila'nın abisinin eşi ve Stefano'nun kız kardeşi Pinuccia ile Ischia Adası'nda  yazlık bir ev tutup tüm yaz orada kalıyorlar. Stefano ve Lila'nın abisi Rino da fırsat buldukça eşleriyle özlem gidermek için adaya gidiyor. Bu zaman diliminde Elena, Lila'nın yakın arkadaşından çok adeta onun hizmetçisi gibi bir şey oluyor. Mahallerindeki eski arkadaşlarından ve Elena'nın da sevdiği çocuk Nino da adada yaşıyor. Burada yaşanılanları anlatmayacağım. Okuyun ve dehşete düşün istiyorum. Resmen adanın içinde yaşadım. Elena-Nino-Lila üçlemesindeki olaylar entrikalarla dolu. Lila'dan nefret edeceksiniz, bu bir gerçek. Elena'ya çok kızacaksınız, çok pasif diye. Nino zaten tam bir salak!

Karakter analizi 
 Birbiriyle bağlantılı bir sürü olaylar oluyor. Ada dönüşündeki karmaşa, dağılan karakterler, hayata tutunmaya ve yaşadıklarını sindirmeye çalışan Elena, yaptığı seçimlerle baş etmeye ama hala dik kafalı olan Lila, arka plandaki tüm karakterler... Yazarın hayal dünyası inanılmaz derecede etkileyici. Sanki Napoli'de yaşayanlardan biriymiş gibi hissettiriyor. O dünyadan kopmak istemeyeceksiniz. Mesela şu an ben üçüncü kitap için deliriyorum ama bir yandan seriyi de hemen bitirmek istemiyorum. :( Yine de bu ay kitabı okuyacağım. 
Ne olur okuyun şu seriyi ve dedikodusunu yapalım. Dizisini de izleyin. İlk iki bölüm izledik ve şöyleydik: "İşte bizim Napoli! Her şey çok gerçekçi olmuş. Adeta karakterleri canlandırmışlar!"

Tüm olaylar Napoli'de yaşanıyor fakat yazar, okuru hiç sıkmadan tüm kurguyu sindirmemiz için ustalıkla yazmış. Napoli'den bıkmayacaksınız. 

Üçüncü kitabın yorumunda elbette ikinci kitabın tüm hassas olaylarından bahsedeceğim. :) O zamana kadar kendinize iyi bakın!

Kocaman sevgiler, öpücükler: Jane