Merhabalarrr
Fırlatın beni 1980'lere. O zamanın aşkları, müzikleri, imkanları... Yazar kitaba öyle güzel yansıtmış ki... Walkman'le müzik dinlemeler. Pili bitti bitecek durumlar, iletişimin zorluğu ve daha neler neler. Aşkın en saf halini okuyacaksınız. Ama uyarmadı demeyin. Kitabın sonunda göğsünüze bir yumruk yemiş gibi olacaksınız. Devamı olsa mis gibi okunur valla.
Eleanor kızımız kızıl saçlı, tuhaf kıyafetler giyerek fazlalıklarını kapatmaya çalışan, zorlu bir aileden gelen ve kendi halinde takılan biri. En dikkat çekici özelliği zaten o kıvırcık kızıl saçları. Diğer kızlara göre daha toplu ve kıyafet seçimleriyle dikkat çekmesi.
Park ise tam tersine gayet normal biri. Arkadaş çevresi olan, çizgi romanlar okuyan, ailesi çok normal olan bir birey. Ve bu iki farklı insan bir araya geliyor.
Okula otobüsle giderken yan yana oturmalarıyla başlıyor macera. Arada pek konuşma yok. Eleanor'un gözü Park'ın okuduğu çizgi romanlara kayınca ortak yönlerde başlangıcı yapıyorlar. Sonrasında çok mu çok saf bir sevgi, arkadaşlık ve aşk başlıyor.
Böyle okurken eridim. Art niyet yok. İlişkilerinde saçma sapan olaylar yok. Yaşları gereği bir takım ergence şeyler olabiliyor ama kitap öyle pamuk gibi ki onlar göze batmıyor.
Bu kitabı okuduktan sonra cidden eski zamanlarda aşk yaşanmalıymış dedim. O zamanlar evdeki telefonla idare ediyorlar. Aradı arayacak diye başında beklemeler. Ebeveyn gelince yakalanmamak için aniden telefonu kapatmalar... Şimdi öyle mi ? Bana bir isim verin tüm sosyal medya hesaplarını bulup, Sherlock'u sollarım. :D (Yapmışlığım var yani.) Yani eskisi gibi saf aşklar falan yok. Anca böyle kitaplarda okursunuz.
Bu kitabı çok sevdim. Böyle sımsıkı sarılasım geliyor. Okuyun, okutun. Ne diyeyim, Eleanor & Park efsane olacak karakter çiftlerden biri bence.
Kocaman sevgiler, öpücükler: Jane
İnanır mısın kitap hakkındaki düşüncelerimi yazmışsın^^ Devamının çıkmasını merakla bekliyorum, keşke çıksa yani :/ Ellerine sağlık :)
YanıtlaSil