Pages

24 Kasım 2018 Cumartesi

Twilight'ın 10.yılına Özel


Selamlar
Yaşlanıyor muyuz? Tam 10 yıl olmuş Twilight vizyona gireli. İnanılmaz! Bu yazıyı yazmak günlerimi aldı. Bir gün oturdum koleksiyonumdaki Twilight eşyalarını karıştırdım. Dergiler, posterler, röportajlar, takılar... Allah'ım tam bir psikopat gibiydim. Sonra ilk kitaba şöyle bir göz atayım derken bazı bölümleri okudum. Sonra Youtube'dan gala ve röportaj videoları izledim. Set çekimlerine baktım. En son filmi izledim ve şimdi soundtrack eşliği ile yazıyı tamamlıyorum.
Sizi 2009'un haziranına ışınlıyorum. O zamanlar Jane önüne ne gelse yer, sosyal hayat nedir bilmez, okulda inek modunda ve süper içine kapanık biridir. Bir gün önündeki sırada oturan arkadaşının sırtını tebeşirle boyayınca kendini affettirmek zorunda kalır ve "Ne istersen alacağım," der. Arkadaşı "Alacakaranlık'ın kitabını istiyorum," deyince kendini Migros marketinde bulur. Kitabı alır, üstündeki insanlara bakıp merak eder ve internette araştırır. Meğersem bu kitabın bir filmi varmış. Hemen izler. Sonra kitabı arkadaşına vermek yerine kendine saklar ve okur. Aman tanrım, der. Bu nasıl bir kitap?!


 İşte o an artık hiçbir şey eskisi gibi olmaz. 
Benim Alacakaranlık ile tanışma hikayem böyle oldu gençler. İyi ki kitabı vermemişim ve okumuşum dedim. Yeni Ay'ı anneme, Tutulma'yı ve Şafak Vakti'ni de babama aldırmıştım. Babam kitapları sahaftan aldığı için satıcı, "Abi bu vampirler çok ünlü artık." demesiyle babam kitapları bana verirken, "İyisin di mi, bir sorun yok. Vampirler falan... Aman dikkat et kızım." deyişini hala hiç unutamıyorum ve ona hatırlattığımda "İyi ki aldırmışsın kitapları. Bak, şimdi nerelere geldin." diyor ve her defasında bir aydınlanma yaşıyorum.


Gerçekten de hayatımı değiştirdi Twilight. İngilizceye bu kadar meraklanmam ve kendi kendime çeviriler yaparak öğrenmem. Yurt dışı hayallerim. Kitapları çok sevmem ve iş hayatımda da yer edinmeleri... Hepsi ama hepsi, bugün beni ben yapan her şey aslında Twilight'a açılıyor.
Bu arada bu yazı yüksek dozda duygusallık içerecek. :D 


Şimdi gelelim 9 yıllık macerama. Efenim, kitapları aileme aldırdıktan sonra anneannemin yanına, Yahşi'ye tatile gitmiştim. Tam 3 ay orada kaldım. Kitapları orada bitirdim. O sırada New Moon çekimleri vardı. Bir yandan da deli gibi onları takip ediyordum. İşte, çekim takibi, röportaj yazıları derken yabancı siteleri keşfettim. Her şey İngilizce olduğu için Google Translate amcayla beraber çeviriler yapmaya başladım. Sonra dedim ki bunları tüm Twilight hayranlarıyla paylaşmalıyım. Blog açmalıydım.2007 yılında Kavak Yelleri için açtığım bir blog'um vardı. O olmazdı. Sil baştan yeni bir tane açtım. 4 Temmuz 2009, Wampirob'ın doğuşudur arkadaşlar. Neden Wampirob derseniz de: Vampir+Robert= şekilli olsun dedim ve Wampirob ortaya çıktı. :D Her gün birden fazla haber yazısı yayınlıyordum. Deli gibi oturduğum yerden oyuncuları takip ediyordum. Robert nerede, Kristen ne yapıyor, kim kimle beraber, nerede yemek yediler, sette kimler var... Resmen kendi işimi kurmuştum. Gece 4'e, 5'e kadar uyuyamıyordum çünkü asıl haberler o saatte geliyordu. (Amerika saati olduğu için.) Bir de ödül törenleri var... MTV'yi hatırlayan varsa alnından öpeceğim. MTV benim bebeğimdi. MTV Film Ödülleri, Müzik Ödülleri... Ah ah... Teen Choice Awards geceleri... Yazın uykusuz kalıp, her şeyin takibini yapıyordum.


Bir de sitenin en altında chat kutusu koymuştum. Her gün oradan sorulara cevap veriyordum. Şimdi bile iletişimde olduğum arkadaşlarımı oradan tanıdım. Adeta Wampirob ailesi olmuştuk. Yaz tatili bittiğinde de daha yeni liseye başlayacaktım. O yüzden okul çıkışı eve gelip haber yazıp, öyle ders çalışıyordum. Chat kutusunda her cuma parti veriyordum. Ohooo, ben neler yapıyordum neler. Ah gençlik!


Wampirob böyle ortaya çıktı. 2012'ye kadar da devam ettim. Serinin her film çekimine tanık olduk. Her habere beraber sevindik. Ödül aldıklarında beraber çığlık attık. Dergiler, poster verdikçe sömürdük. İnanılmaz bir ortamdı. 
Twilight'ı 8 ay geç keşfetmiştim ama sonrasında resmen sahiplenmiştim. Evet, üniversite öncesi çok sıkıcı ve boğucu bir hayatım vardı ama kendi dünyamı Twilight sayesinde kurmuştum. Elimin altında bilgisayarım ve internetim olduğu sürece hiçbir sorunum yoktu valla. Dört kitapla yola çıktım şimdi sayamadığım kadar çok kitabım var. Merak ettiğim dili, artık benimsedim. Gala için gittikleri ülkelere hayranlıkla bakarken şimdi ben de gidebiliyorum. Yani aslında bu bir başarı öyküsü. Kitap diye geçip gitmeyin. Twilight'ı küçümseyenleri de görüyorum. Valla o yaştayken benim için bir ilahtı. Hala da savunurum. Yedirtmem serimi falan. :D Şaka bir yana, 9 yıl geçti ve hala Twilight'ın sözü geçince içim kıpır kıpır oluyor. Robert Pattinson'ı ve Kristen Stewart'ı hala takip ederim. Robert ilk aşkımdır, Kristen da ilk idolüm. Bu durum değişmedi. Stephenie Meyer, her zaman gıptayla bakacağım bir yazar olacak. 


Yazıyı bitirmeden önce Twilight'la ilgili birkaç bilgi vereyim. Çoğunuz biliyorsunuzdur zaten. :D
İlk kitap, 2005 yılında basıldı. İlk film de 21 Kasım 2008'de vizyona girdi.
Yönetmen Catherine Hardwicke, Twilight'ı çok düşük bir bütçeyle çekmesine rağmen 2008 yılının en çok izlenen filmlerden biridir ve seride de en çok sevilen filmdir. (Benim için de öyle.)
Kristen'ın, Robert'ı seçtiğini biliyorsunuzdur. Bilmeyenler için: Başrol için ilk önce Kristen seçiliyor. Ardından Edward Cullen için sayısız insanla öpüşme sahnesi çektikten sonra Robert'la çok uyumlu olduklarını söyleyerek başrolü kapmasını sağlıyor. (RobStencıları göreyim biii)


Film müziklerine bayılıyorsunuz değil mi? Müzik seçiminde oyuncuların da fikirleri alınmış. Hatta Robert'ın da iki şarkısı yer alıyor.
Biricik yönetmenimiz, filmi paldır küldür çekmemiş. İnanılmaz planlar yapmış. Hatta her sahnenin çekileceği yerleri bizzat kendisi gezmiş. Her şeyi deli gibi araştırmış. Bu notlarını da kitaplaştırmış. (Alacakaranlık - Yönetmen Not Defteri / Epsilon Yayınları) 
Kesin bazı şeyleri eksik yazdım ama şu an kafamdakiler böyle. Oh be, iyi ki Twilight hayatımda. Daha nice yılları olsun. 😍
Siz de Twilight'ı nasıl keşfettiğinizi mutlaka bana yazın. Çok merak ediyorum hikayelerinizi. 
Ve son soru: Team Edward mı Team Jacob mı? :D Ortalık karışsın. 


P.s. Bu çok genel bir yazı oldu. Ama serinin diğer kitapları/filmleri için yazı isterseniz yazacağım. Yazarım yani. Canım Twilight. 💛

Kocaman sevgiler, öpücükler: Jane



3 yorum:

  1. Tabi ki başka detaylı yazıları da istiyoruz ��

    YanıtlaSil
  2. Twilight'ın dokunup hayatını değiştirdiği kişilerden biri de benim. Insta'da konuşuyoruz ama yazını okuduktan sonra yorumlara bakanlar bunları okusun diye yazıyorum. 😍😍 Şimdilerde Kpop, BTS, EXO vs. gibi şeyler ergenlerin işi diyorlar yaa o zamanlarda işte Twilight'da bizim için oydu. Herkeste ergen yaklaşımı. Bunlara rağmen devam ettik ve tanışmamız şöyle oldu. O zamanlar Facebook yeni yeni tanınıyor, bir gün oylesine gezerken face'de Badem'in Bir An İçin şarkısına denk geldik ve videoda Twilight'dan kesitler var. Nasıl izliyoruz videoyu. Sonra bir araştırmaya baktı her şey. Kitapları bulduk. O zaman cahiliz kitaplar nerden gelir bilmiyoruz, kitapçılarda şimdi ki gibi kitap satmıyor. Okulda başladık arkadaşlarla tartışmaya nasıl alırız diye. Hocamız ben size getittiririm ama korsan. 😂😂 Kitapla alakası olmayan bile aldı seriyi. Toplam 20 TL verdi herkes. 🙈 Bu arada şu an ki aklım olsa gider orijinal alırdım, daha ucuzdu o zaman. 😂 Sonrası da geldi öyle, seriyi yavaştan tamamladık, filmleri on kere, yüz kere izledik, izlettik. Bu sayede çok fazla insan tanıdım, çok şeyler değişti. Kitap okumam da bunda sonra oldu. Eskiden okurdum ama bu kadar bağlı değildim. Ne kadar hor görülse de Twilight fanı olmak o zamanlar ayrıcalıktı bence. Herkes olamıyordu.
    Şu an bilgisayarımı karıştırsam yığınla Rob-Kris ve Twilight fotoğrafı bulurum. Dergileri senin gibi halen daha saklarım ve halen daha boyum kadar olan afişi duvara asamama hevesi içimdedir. 🙈 Yine de senin kadar değilim ne yalan, o yüzden bence sen lisanslı fan olmalısın. 👏👏
    Son olarak o senelerin fanları olarak gelin sarılalım, o günler ve getirdikleri unutulmaz...😍😍
    Not: Uzun zamandır filmleri izlemiyordum, hikayede yaptığın heveslendirmeden sonra izlemeye başladım. 😍🤗 Teşekkürler, eski anılar depreşiyor. 😍

    YanıtlaSil
  3. Dipnot: Eklemeyi unuttum. Halen daha dans müzikleri olan Iron and Wine//Flightless bird, American mouth şarkısını düğünümde çaldırmak istiyorum. 🙈🙈

    YanıtlaSil