Pages

28 Ocak 2015 Çarşamba

Kitap Yorumu: Sookie Stackhose 4 - Cadı Ölüsü


Selamlar...

Uzun zamandır, eski serilerden bir kitap okumuyordum. Ki Sookie, gerçekten eskilerden biri benim için. Seriye başlamam biraz olaylı oldu ama sonunda her şeyi oturttum ve adam akıllı seriye devam ediyorum. Aslında bu seriyi çok mu çok seviyorum ama hakkettiği değeri bir türlü benden göremedi. Ülkemizde sanırım 10 kitap falan çıktı. Ben hala 4.kitabı okusam mı okumasam mı kararını veremiyordum. (Kitabı da taaa Temmuz'da almıştım.) Ama sonra pazartesi gecesi kitabı elime aldım ve bir baktım ki dün gece kitap bitmiş! Serinin bu özelliğini seviyorum. Ne ara başlıyorsun ne ara olaylar gelişiyor da kitap bitiyor anlamıyorsunuz.

Ama bu kitabın farklı bir yönü vardı. Belki de hızlı bitirmemin sebebi oydu. Kitabın arka kapak yazısını okuduğunuzda kurguyu az buz tahmin edebiliyorsunuz. O yüzden burada rahatça birkaç şeyden bahsedebilirim...
Seride en favori olan karakterim Eric'in hafızası bir cadı tarafından silinir. Bu olaylardan habersiz Sookie ise Bill'den ayrıldığı için sıradan hayatına geri dönmüştür ve çalıştığı barda yılbaşını kutlarken ufak bir dilek diler: "Bu yıl dayak yemek istemiyorum." Ah tatlım, başın beladan eksik olmayacak... Tamam, aslında kitap boyunca dayak yemedi ama birazcık hırpalandı. Nasıl mı oldu ? Eric, hafızasını kaybettiği için kimseyi tanımıyor ve hiçbir şeyi bilmiyor durumdadır. Ama şansına karşısına ilk Sookie çıkar ve elbette korumacı kızımız onu hemen koruma altına alır. Eric'in sağ kolu olan Pam de olaylara katılır. Bunun bir cadı tarafından yapıldığını, Eric'i ve tüm işlerini istediğini ve bu yüzden olayları çözene kadar Eric'i onun yanında kalmasını söyler. Çünkü güçlü cadı hala Eric'i aramaktadır. Bu duruma Sookie'den çok abisi Jason sevinir ve para bile ister. :D Jason zaten ayrı bir olaydı bu kitapta. Bir yerinde durmadığı için sonunda farklı bir şeyle karşılaştı. Spoiler, o yüzden geçiyorum buraları...
Gelelim Sookie-Eric ikilisine... Evet, görmek istediğim bir çiftler. Eric'i gerçekten çok seviyorum ama bu hafıza kaybından sonra süt dökmüş kediye döner. Ki bu halini sevmedim. Hani nerede belden aşağı vurmalar, imalı bakışlar, eriten gülüşler... Bu Eric resmen Bill'in daha yumuşatılmış haliydi. Zaten Bill de kitapta 2-3 bölümde ya vardı ya yoktu. Yazarımız resmen 'acaba rol değişimi yapsam nasıl tepki alırım' havasına girmiş. Olmamış, Harris. Eskiye dön canım benim.

Okurken yine de çok eğlendim. Sookie'nin mizah anlayışını, iç düşüncelerini ve kendisini çok seviyorum. Sanırım favorim diyebileceğim kadın karakterlerden biri. Ne olursa olsun Sookie candır. Umarım Bill'e de dönmez. Çünkü beyfendi sürpriz yumurta gibi oradan buradan çıkıyor. Kitapta resmen boğazlamak istedim. Bir türlü sevemedim karakteri... Ama Eric'e bakın... Adam hafızasını kaybettiği halde baştan çıkarıcı bir durumdaydı. Sookie'ye hak vermek lazım.

Diyeceğim o ki kitabın geneli durgundu aslında. Sookie yine olayları çözmeye çalışır, Eric'le zaman geçirir, abisiyle uğraşır, Pam'le baya baya zaman geçirirler, insanların düşüncelerinden kaçmaya çalışır... Ah bir de Alcide durumu var. Geçen kitapta tanımıştık kendilerini. Bir kurt adam. Herkes gibi o da Sookie'ye tutulmuştu. Bu kitapta ise daha çok korumacı. Ama birkaç sahnede benden tam onay aldı. Bu adamı daha çok sevmeye başladım. Eric'le kapışabilirler yani. :D 

Hmm. Bunların dışında... Cadı Ölüsü, Kulüp Ölüsü'ne göre durgun ve sıradındı diyebilirim. Kulüp Ölüsü benim şuan serideki favori kitabım. Gerçekten çok ama çok komik ve heyecanlı sahneler vardı. Ama bunda... Dediğim gibi yazar yeni bir şeyler denemek istemiş sanki ama olmamış. Umarım devam kitabında çok daha güzel şeyler bekliyordur bizi. Yine de Sookie ile zaman geçirmek her zamanki gibi müthiş eğlenceli ve akıcıydı. Bu seriyi hala bilmeyenler varsa ilk kitabın yorumuna bakıp hemen kapsınlar. Biraz yetişkin-vampir tarzı ama eminim her şeye ayak uydurabilirsiniz. :D

Şimdilik bu kadar. Diğer kitabı en kısa zamanda alıp, okuyacağım. Bu sefer arayı çok açmayacağım.

Kocaman sevgiler, öpücükler: Jane

Not: Bu serinin kapaklarına hayranım! Artemis, belki de en iyi kapak tasarımlarını bu seri üzerinde yapıyor. :D

26 Ocak 2015 Pazartesi

Kitap Alışverişi, İndirimler ve Kitap Kurtları


Merhabalar !

Aslında bu yazıyı yazmak hiç mi hiç aklımda yoktu. Sonra bir baktım, kitaplarda müthiş indirimler var ve çoğu kişi bundan haberdar değil. Ben de oradan buradan duyuyorum. Özellikle Instagram'daki ortam sayesinde indirimlerden baya yararlandım. :D Kitap kurtları, gözlerinizi dört açın ve listenize yenilerini eklemeye hazır olun!

Bu aralar Ask.fm'den sıkça belirttiğim gibi okuoku.com'da inanılmaz indirimler olabiliyor. Bunlar bazen günlük bazen haftalık bazen de uzun süreli indirimler oluyor. Şuan takip edebildiğim en iyi indirimi Yabancı Yayınları ve Martı Yayınları'ndan. Zaten listeme de hemen ekledim. :D Yabancı Yayınları, Ocak ayı öncesinde çıkardığı kitapları 9.90TL'ye satışa çıkarmış. Bu indirimden size önerebileceğim kitaplar; Tatlı Bela ve Ayaklı Bela, Tatlı Sır, Belalı Düğün, Ters Yüz, İki Hayat Arasında ve Aşka Var Mısın. Bunlar benim listemde. Henüz çoğunu okumadım ama en en en kısa zamanda okuyacağım.
Martı Yayınlarından ise 7.90TL'ye kitapları satışa çıkarmış. Gözüme çarpanlar; Gölge ve Kemik serisi ve Kurtlara Söyle Eve Döndüm benim listemde olanlar.

İnternetten hep okuoku.com'dan alışveriş yaptığım için onlardaki indirimi biliyorum. :D Avantajlı ve Dezavantajlı yönleri var elbette ama kötünün iyisi diyelim. O siteye göz atmanızı öneririm. Özellikle yüklü bir kitap alışverişi yapacaksınız gerçekten uygun fiyatlara bulabilirsiniz.

D&R da internet sitesinde güzel indirimler yapıyor. Mesela Duman ve Kemiğin Kızı, Umutsuz, İlk Son Öpücük, Golem ve Cin, Yandaş gibi bilinen kitaplar 9.90TL değerinde şuan satışta. Hatta Duman ve Kemiğin Kızı'nı o fiyata alabilmek için D&R'dan ilk defa internet üzerinden alışveriş yapacaktım ama bir şeyler oldu, yapamadım. Ve bugün çok daha başka bir indirimle karşılaştım.

Aslında karşılaşmadım. Instagram'daki kitap kurtlarından biri geçen hafta sonu Macro Centre'a gitmiş ve Artemis Yayınları'nın bazı kitaplarının 5 TL olduğu haberini bizlere duyurmuştu. Bana en yakın olan Kanyon'a bugün gitmeye karar verdim. Hatta gitmeyecektim. Tüm gün kitap okumayı düşünüyordum ama sonra hassas popomu kaldırdım ve asosyallikten sıyrılıp, kendimi dışarı attım.
Markete girdim. Kitap bölümünü bulamadım. Kocaman bir yer. En sonunda oradaki çalışanlardan birine sordum ve beni yönlendirdi. Bir gittim... Elim kolum kitap dolmaya başladı. Merak ettiğim ve almak istediğim hatta unuttuğum serilerinin devam kitaplarını 5 TL'ye bulunca elbette saldırdım. :D Duman ve Kemiğin Kızı, 2 tane kalmıştı. Kaptım. En yakın kitap kurdu arkadaşım için de. Dört Numara Benim'i yıllar önce okumuştum. İkinci kitabını görünce aldım. Ve tuhaf bir şey daha yaptım. :D Ateş Serisi'ni henüz okumadım ama alınacaklar listemdeydi. Serinin dördüncü kitabı indirimde diye onu da kaptım. Umarım güzel bir risk almışımdır. Ellerim dolu kasaya gittim. Nedense ilk kasa boş olmasına rağmen arkasındaki kasaya gittim. Oradaki kadına "Kitapların indirim fiyatları marketin kartı ile mi geçerli ?" diye sordum ve kadın "Aaa, tatlım niye kartın yok. Neyse bakalım." dedi ve kitapları kasadan geçirmeye başladı. Sonra bana imalı baktı. "Sen bunun fiyatı ne kadar diye biliyorsun?" diye sordu. Bir an telaşlandım. Kendimi sorguda hissettim resmen. "5 TL yazıyor arkasında." deyip, kitabın arkasını gösterdim. Gülümsedi. "%30 daha indirim varmış." deyip fiyat gösteren makineyi işaret etti. Harbiden gözlerime inanamadım. Kitaplar 3.5 TL olmuş ! O an kalp krizi geçirecektim. "İnanmıyorum! Süper. Gerçekten mi? Vay be." diyerek şoktan şoka girdim. Kadın baya eğlendi benle herhalde. Yanındaki arkadaşı da bize katıldı. Bunlar kitapları kasadan geçirirken konusunu, neden merak ettiğimi falan sordular. Artık nasıl anlattıysam karşımdaki kadın "Baya baya seviyorsun kitapları. Bu kadar ucuz aldığına ben de sevindim. Bayadır kitap okumuyordum. Belki ben de alırım bunlardan." dedi. Ayrı mutlu oldum. :D Sanırım böyle ilginç anları çekiyorum.
Ve sonrasında 32 diş sırıtarak marketten çıktım. 14 TL'ye 4 orijinal kitap almanın mutluluğu ile D&R'a girdim. Gümüş Gölgeler'i aldım. Sonra eve nasıl geldim, hatırlamıyorum. Mutluluktan uçtum sanırım.

Yani diyeceğim o ki, millet, hemen size en yakın Macro Centre'a gidin. Tarzınıza uygun kitapları toplayın. Ya, Artemis gibi sağlam bir yayınevinin orijinal kitaplarını 3.5 TL'ye almak... Cidden kozmik şaka gibi. Hele de öğrenciyseniz... Mucize gibi bir şey oluyor. Şuan kafam rahat, mutluyum, okunacak kitaplar arttı ama olsun. :D Safranbolu'ya geri dönmeden önce depo yapmış oluyorum.

Son olarak... Bu kitapları elbette kafama göre almıyorum. Blogger'ların yorumları, Instagram yorumları ve çevremden gelen öneriler ile kitap listemi oluşturuyorum. Özellikle Duman ve Kemiğin Kızı'nı almamın sebebi Okumak İçin Doğdum blog'unun sahibi Yiğit ve Saklama Kabı'ndan Eren'in yorumları sayesinde merak edip, listeye eklemiştim. Buradan onlara kocaman teşekkürler !

Eğer gözden kaçırdığım indirimler varsa daha, bana da haber verirseniz, musmutlu olurum. :D Artık Ask.fm'den ve Intagram'dan iletişim kurduğum için oralara da gelebilirsiniz. Facebook sayfası da açtım ama öylesine. Oradan da eksik kalmamak için. İsteyenler gelebilir. 

Kocaman sevgiler, öpücükler: Jane

21 Ocak 2015 Çarşamba

Kitap Yorumu: Tatlı Şeytan - Windy Higgins


Merhabalar...

Güzel bir kitapla geri geldim. Zaten bu aralar evde çok güzel zaman geçiriyorum. Üç gündür, aralıksız Tatlı Şeytan'ı okudum. Bir yandan How I Met Your Mother izliyorum. Bir yandan da okul başlamadan sezon sezon dizi indirip, depolama yapıyorum. Yani diyeceğim o ki; asosyal gibi görünsem de çok meşgulüm. (Yandan dil çıkarmalar...)

Gelelim Tatlı Şeytan'a... Bu kitabı Goodreads'de çok sık görmeye başlamıştım. Hem kapakları güzel hem de konusu ilgimi çekmişti. Sonra bir baktım GO!Kitap, Tatlı Şeytan hazırlıklarına başlamış. İstanbul Kitap Fuarı'nda kocaman tanıtımlarını görmüştüm. Daha da merak eder oldum. Ve kitap geçen hafta elime ulaştı. O sırada Hiçliğin Kıyısında'yı okuduğum için kitap biraz bekledi ama sonra ona gömüldüm.

Çok akıcı bir dili vardı. Yani, günde rahat bir yüz küsür sayfa okuyabilirsiniz. O yüzden kitap bende çabuk bitti. Hızlı okuduğuma da sevindim. Olaylar bazen ilerledi, bazen duruldu derken kitap bitti bile. Ara verip, okursanız biraz zor kavrayabilirsiniz konuyu.

Kurgusu çok hoşuma gitti. Hem melekler hem de şeytanlar hakkında ama bunlar öyle sıradan ya da bildiğimiz türden değiller. Aslında bildiğimizden türlerden. Bu durum biraz kafa karıştırıcı olabilir ama kitabı okuyunca ne demek istediğimi çok iyi anlayacaksınız. :D Yani, kurgu bir yandan inandırıcı bir yandan da tatmin ediciydi. Yazar, sanırım bu durumu çok iyi araştırmış. Çünkü hemen hemen her dine göre yorumlamış. Melekleri ve Şeytanları küçüklüğümüzden beri duyuyoruz. Bu kitapta ise onları daha yakından tanıyoruz. Birçok çeşitleri var. Öfke, Nefret, Kibir, Şehvet... Her birinin Dük'leri var. Şunu da belirteyim. Kitabın değişik bir kurgusu olduğu için yeni terimlerle karşılaşacaksınız. Kitabı okudukça daha iyi anlayıp, kavrıyorsunuz. 


"Zevk, günahın tuzağıdır." -Platon

Dük'leri, Şeytan'ın adamları olarak düşünebilirsiniz. Ve bir de Nefiller var. Bunlar bahsettiğim Dük'lerin dünyadaki çocukları oluyorlar. Melez gibi bir şeyler. Çok değer verilmiyor ama tüm önemli görevleri onlar yerini getiriyor. Bazıları görevlerini çok ciddiye alıp, tamamen işine odaklanıyor. Bazıları ise dikkatini dağıtacak şeylere kendini kaptırabiliyor. Kaidan gibi... Tatlı Şeytan'ın bateristi, yakışıklısı ve aynı zamanda sinir bozucusu Kaidan ile tanışın. Kendisi daha reşit olmamasına rağmen çok şey yaşamış ve Şehvet düşkünü babasının görevlerini yerine getirmekle meşguldür. Ama bir gün, baterist olduğu grubun konserine değişik bir kız gelir. Anna. Aslında Anna çok sıradan bir kız. Masum, saf, inançlı ve kendi halinde biri. En yakın arkadaşı Jay'in müzik tutkunu yüzünden adını daha önce hiç duymadığı bir grubun konserine gider ve gözüne Kaidan takılır.

Ve bundan sonrasında işler karışır. Çünkü hayatı tamamen değişir. Evet, klasik bir genç fantastik kurgusu gibi görülüyor ama kitabın kendine has bir havası var. İnanın bana. Bu türden o kadar çok kitap okudum ki artık benzerlikleri, ayrımları çok fark edebiliyorum. Mesela, bu kitabın başlangıcı bana çok kısa bir an Kemikler Şehri'ni anımsattı. Minik benzerlikler vardı ama Tatlı Şeytan, ilerleyen sayfalarda kendi yolunda devam etti. O yüzden kitaptan çekinmeyin. :D

Kaidan ve Anna'nın tanışmasından sonraki olaylardan bahsedersem spoiler olabilir. Çünkü bazı önemli noktalar, kitabın dönüm noktasını oluşturuyor. Ama dolu dolu bir kitaptı. Karakterlerin yaşları küçük olduğu için bazı bölümleri görmezden gelmek isteyebilirsiniz. :D (Anna, 16; Kaidan, 17) Bir de ilk kitap olduğu için yazar daha çok karakter tanıtımı ve kurguyu oturtma çabalarında olmuş. Serilerin ilk kitapları her zaman riskli olur ama Tatlı Şeytan sınavı geçti. :D Açıkçası ilerleyen kitaplardan çok daha ümitliyim. Kurgu sağlam ve çok daha heyecanlı bir şekilde ilerletilebilir. 

Kaidan, gerçekler insanın canını yalanlardan çok daha fazla acıtabilir, dediğinde haklıydı. -Anna

Karakterlerden bahsetmek gerekirse... Kaidan'ı sevdim. Yani kitabın ilk yarısında cidden çok sevdim. Bateri çalabilmesi ona kocaman bir artı getirtiyor. Yaşına göre olgun ve korumacı. :D Kitabın ikinci yarısında huysuz herifin teki oluyor ama bunun elbette bir sebebi var. Bakalım nereye kadar devam edecek...
Anna'yı da sevdim. Ama kendini geliştirmesi lazım. Tüm umudum ilerleyen kitaplarda. Ve kitaptaki bir bölümde Anna'ya gerçekten hayran kaldım. :D Onun babası Madde Bağımlılığı uzmanı olduğu için kızımızın biraz açılması lazımdı ve kitaptaki bölümde fena uçtu. Cesaretine hayran kaldım. *Alkış*

Anna'nın ailesini çok sevdim nedense. Normalde bu tür serilerde aileler arka planda kalır ve pek bir bilgimiz olmazdı. Ama bu kitapta üvey annesi Pattie'yi ve öz babası Belial'ı çok sevdim. Özellikle babası çok matrak bir adam. Onu daha çok görmek istiyorum. :D 
Son olarak bir de Kaidan'ın arkadaş grubu var. Bunlarda Nef'ler. İkizler; Marna ve Ginger, Blake ile Kopano da sanırım ileride daha çok göreceğimiz isimlerden birkaçı.

Tatlı Şeytan, adı gibi tatlı bir kitaptı. Aksiyonlu ya da hareketli bir sahne beklemeyin. :D Ben zaten tamamen beklentisiz bir şekilde kitaba başladım. Ve memnun da kaldım. Kitaba bir şans verin derim. Gerek kapak tasarımı -ki yayınevi bu konuda 'the best'- gerek kurgunun akıcılığı ile bu şansı hakkeden bir seri olacak.

Son olarak... GO!Kitap'a ilgilerinden dolayı çok teşekkür ederim. Beyaz Balina Yayınları'na bağlı bir yayınevi. Beyaz Balina da benim ilk tanıştığım yayınevidir. Hatta ilk kitap hediyemi onlardan almıştım. Her sene de mutlaka fuarda onların yanlarına uğrarım. Geçen haftalarda, GO!Kitap'a Tatlı Şeytan'ın bir örneğini bana gönderebilme olanaklarının olup, olmadığını sordum ve hiç bekletmeden yolladılar. Canımsınız. Çok teşekkür ederim!

Kocaman sevgiler, öpücükler: Jane

19 Ocak 2015 Pazartesi

Kitap Yorumu: Hiçliğin Kıyısında

Amsterdam'dan merhabalar... Şaka şaka. İstanbul'da pinekliyorum. Bir an Hiçliğin Kıyısında'n imrenip, nerede olmak istediğimi hayal ettim de... Bu kitap beni uzun bir süre fena kışkırtacak sanırım. Tüm düzenli sistemi bozup, dünya turuna çıkmak istiyorum. Beş parasız bile olsam. :D

Bu aralar nedense bu tür kitaplara taktım. Kitaptaki karakter kafasına esiyor ve küçük bir çantayla dünyayı gezmeye başlıyor. Sadece Bir Gün'den sonra Hiçliğin Kıyısında çok iyi geldi. Ve gezilecekler listem kabarmaya başladı.

Bu kitabı uzun zamandır bekliyordum. Konusu çok fena ilgimi çekmişti. O yüzden beklentim baya yüksekti. Aslında beklentimi de karşıladı. Ve sonunda okuma şansına sahip oldum.

Kitabı, kafamda üç bölümden oluşturdum. Çünkü olayların gelişme sürecini okurken nedense böyle bir ayrım hissettim. Ona göre de yorum yapacağım. Ve elbette karakterler hakkında çok konuşacağım.

"Çantanı sırtına alıp dünyayı gezmek nasıl olur, hiç düşündün mü?" -Cam

Camryn, yani Cam, sıradan bir genç kız gibi görünse de aslında çok fazla acı çekmiş biridir. Sevdiği çocuk Ian, trafik kazasında ölmüştür. Ailesi parçalanmış ve hiçliğin kıyısında sürüklenmekte olan biridir Cam. Çoğu zaman en yakın arkadaşı Natalie ve onun erkek arkadaşı Damon ile beraber takılmaktadır ama sonra bir olay oluyor ve bunun sonrasında Cam daha fazla dayanamaz hale gelip, küçük bir çantayla eşyalarını alarak bilinmeyen bir yolculuğa başlar. 
Cam'i sevdim. Çünkü gerçekten sıradan biri değil. Özellikle bazı konularda aynı düşüncelere sahip olduğumuzu fark ettim. Ve o bölümleri okurken baya heyecanlandım. Çünkü bir kitap kurdu, okuduğu kız karakter ile aynı düşünceleri paylaşıyorsa, doğru yolda olduğunu anlar. Umarım burada yanılgıya uğramam ve Andrew gibi biriyle karşılaşırım. Amin. :D Neyse... Ve Cam cidden çok güzel bir kız. Zaten kitap kapağındaki kişiyi direk Cam olarak görebilirsiniz. Kitabın kurgusuyla kapak cuk uymuş. Ve güzeller güzeli Cam, kesinlikle aptal bir sarışın değil. Çok değişik düşünceleri var. Sıradan hayatını yaşamak istemiyor. Bir üniversite okuyup, yıllar boyunca aynı işi yapmak ya da her gün aynı maraton yaşamı yaşamak istemiyor. Her yeri gezip, görmek; her gün farklı yerler görmek; farklı kişilerle karşılaşmak istiyor. Ki bu cidden herkesin isteyebileceği şeyler bence. Ama her zaman istediğimiz gibi olmaz...


"Önemli olan ne giydiğin değil, önemli olan onlar üzerindeyken nereye gittiğin, neler yaptığın." -Andrew

Andrew ise çok daha değişik bir erkek karakter. Bir kere yakışıklı. Gerçekten. Yazar öyle bir betimlemiş ki hayal ederken aşık oldum. Yeşil gözlü (ki yeşil en sevdiğim renk olduğundan olsa gerek bu gözlere sahip insanlara hayranımdır), gamzeleri var, Teksas'ta yaşıyor, atletik ve modellik yapabilecek bir vücuda sahip... Ve bu yakışıklılığının gayet farkında. Ama burnu havada gezen tiplerden biri değil. O da normal ve sıradan hayattan kopmak isteyen ve farklı kişilerle tanışmayı seven biri. Onun yolculuğu ise bambaşka. Babası hastadır, ölmek üzeredir ve onu görmek üzere yola çıkmıştır. Onun da düşünce tarzı farklı. İmrendiriyor insanı. Ama gizlediği bazı şeyler var ve bunlar sonradan çok fena canınızı acıtıp, sonra da kahkaha attıracak. :D

Karakterlerimiz böyle. Zaten kitap genel olarak bu ikisi üzerinde. O yüzden kitabın genelinden bahsetmek istiyorum ve şunu da belirteyim. Spoiler vermiyorum. Yazdığım her bilgi genel ve konuyu okuduğunuzda tahmin edebileceğiniz şeyler. Spoiler olan bir şeyi zaten söylemem ve "gidin okuyun öğrenin" derim. :D

"Bana yaşadığımı hissettirdiğin için. Teşekkür ederim." -Cam

Kitabın ilk yarısında hem Cam'in hem Andrew'in gözünden bölümler okuyoruz. Nasıl yolculuklarına başladıkları, nasıl tanıştıkları, nasıl gelişme gösterdiklerini ve nasıl beraber yolculuğa çıktıklarını, nerelere gidip neler yaptıklarını görüyoruz. İlk kısımda pek dram yok. Genel anlamda akıcı ve gülerek okudum. Andrew çok eğlenceli, bir o kadar korumacı ve anlayışlı biri. Cam de esprili ve dediğim dedik biri. Bu yüzden ortaya süper ikili olarak çıkıyorlar. Çok eğleniyorlar, sırlarının bir kısmını paylaşıyorlar ve geçmişlerini anlatıp, birbirlerini tanıyorlar. İkisi de müziğe meraklı olduğu için ortaya keyifli müzik sohbetleri de çıkıyor. Dinledikleri şarkılar kitapta geçiyor. Eğer kitabı okursanız, dinleyin. Yazarın önerileri gerçekten güzeldi.

Kitabın ortasına doğru işler değişiyor elbette. Birbirlerini yeni tanıyan ve benzer özellikleri de ortaya çıkan bir kız ile bir erkeğin yakınlaşması gayet normal ve tahmin edilebilir bir şey. Ki öyle de oluyor. Ama belli bir bölümden sonra Andrew, küçük Christian Grey oluyor gibime geldi. Hani, tam Grey de değil ama onun tarzına yakın davranışlarda bulunuyor. Kitaba farklı bir hava katmış. :D En çok dikkatimi çeken Andrew'un gerçekten çok korumacı olması. Şanslı şey seni Cam...

Kitabın son bölümleri ise resmen duygularımı karman çorman etti. Her şey çok güzel giderken aniden tüm roller değişti ve kitap bambaşka bir boyut oldu. Kitabı gülerek okurken ağzım açık kaldı ve gözlerimdeki çeşmeler açıldı. Ay, gerçekten ağlattı bu kitap. Çok fena oldum. Hiç beklenmedik olay olunca insan bir 'dank' diye kalıp, duruyor. Yazar ters köşeye çevirmiş. Alın bakalım size, havalarında mahvetti beni. Burada her şeyi söyleyip, yaşadığım duyguları delicesine anlatmak isterdim ama kocaman bir spoiler olur. O yüzden siz de okuyun, gülün, şaşırın, ağlayın ve son anda kahkaha atın. Çünkü ben aynen öyle yaptım. Kitabın son cümlesi resmen gece gece kahkaha atmamı sağladı ve aynen şöyle dedim: "Ah, tipik Andrew..." Sonra da bir gerçeği fark ettim. 400 küsür sayfalık bir kitaptaki karakteri nasıl bu kadar çabuk tanıyıp da böyle yorum yapabildim. Bu konuda yazarı tebrik etmek lazım. Karakterleri çok sağlam yaratmış ve kitaba da süper yansıtmış. Andrew karakterine cidden bayıldım. Bana birilerini hatırlattı ve o yüzden daha da sevdim.

"Anı yaşa. Acele etme, kötü anılarını sınırla. O zaman gideceğin yere çok daha hızlı varırsın ve yolda çok daha az engelle karşılaşırsın." -Andrew

Ayrıca Andrew her ne kadar romantik değilim dese de çok romantik bir şey yaptırmış. Bir dövmeyle alakalı. Ne anlama geldiğini, neden yaptırdığını söylemeyeceğim. Okuyunca görün. Ama çok anlamlı ve "vay be" dedirten cinsten. Gerçekten böyle birileri var mı bilemiyorum ama çok anlamlı ve romantik bir şey olmuş. :D Kitabın o bölümünü hemen işaretledim zaten. Hazır işaretlemeler demişken yeni muzurluklarımdan bahsedeyim. Sadece Bir Gün'ü okurken artık kitaplara renkli post-it yapıştırmaya başlamıştım. Bu kitapta aynen devam ettim ve kitap kurdu en yakın arkadaşımın aklıma girmesiyle beraber bir şey daha yapmaya başladım. Fosforlu kalemlerle çok sevdiğim ve anlamlı bulduğum cümlelerin üzerlerini çiziyorum. İlkten hayatta yapmam, kıyamam diyordum. Ki gerçekten çok tırsarak başladım bu işe. Sonra durdum ve dedim ki "Kitaplar hep siyah-beyaz. Bari bu sözlerle beraber renklensinler." Sonrasında kitap elbette renklendi. Hiçliğin Kıyısında'yı biri eline alırsa, çok güzel alıntılara denk gelecek. :D

Şimdilik bu kadar. İki kitaplık bir seri. Diğer kitap ne zaman çıkar bilemiyorum ama umarım çok bekletilmeyiz. Devamı nasıl olacak çok merak ediyorum.

Kocaman sevgiler, öpücükler: Jane

Eğlence Zamanı: Blogger Tag'leri !


Merhabalar...

Nabersiniz ? Ben iyiyim. Tatilimin tadını çıkarıyorum. Fırsat buldukça kitap okuyup, film izliyorum. Blog hakkında birçok fikrim var ama bunları hayata geçirmeye üşeniyorum. :D Çok üşengecim bu aralar ama artık değişme zamanı. Uzun zamandır tag'lere bakmıyordum. Ki Instagram ortamında gelen güzel ve eğlenceli tag'leri yapıyorum. Blog'dan gelen tag'leri görmediğim için yapma fırsatım olmamıştı. Ama KurtAdamSevenVampir blog'unun sahibi Sude bugün mimlediği tag'leri haber verince hemen işe koyuldum. Ki çok nadir takip ettiğim blogger'lardan biri olan Kitap Okuyan Solucan'ın sahibi Sıla da baya mimlemiş beni. Ve ben bunları yeni fark ettim! Buradan özürlerimi iletip, hemen tag'lere gömülüyorum. :D 

Tag 1 - Şimdi Mevsimi

Hem Sıla hem Sude mimlemiş. İkisine de çoook teşekkür ederim. 7 sorudan oluşan, eğlenceli ve zevkli bir tag. Yapmak isteyen blogger dostlarım, hemen gömülün ve linklerinizi bana da yollayın. Cevaplarınızı merak ediyorm. :D


1. Kışın okumalık favori bir kitabın var mı?
Kristin Hannah romanları... Nedense kışın okumayı seviyorum, yazarın romanlarını.
2. Kapağı mavi olan bir kitap? 
Alaycı Kuş. İlk o aklıma geldi. :D
 3. Yılbaşı ağacında yıldız olarak kullanabileceğin bir kitap?
Hmmm. Değişik bir soru. Sanırım cevabım Melez Sözleşmeleri 2-Safkan olacak. Kapak tasarımı harika!
4. Kış tatili için mükemmel olan bir kurgusal dünya?
Cehennem Makineleri! Bu seriyi okumayan varsa hemen gömülsün. Sanırım hep kışın okudum. Yine okurum. Her zaman!
  5. Birlikte kış tatiline gideceğin bir kitap karakteri?
*Yandan bir gülüş* Diğer karakterlerden af dileyerek yüksek sesle Adrian Ivashkov diyorum. Haremimin başı o. :D
   6. Bu sene için listende olan bir kitap?
Liste çoook uzun ama aklıma ilk gelen ve bu aralar fena takmış olduğum iki kitap: Cinder ve Scarlet. Almak için can atıyorum!
  7. Favori tatil içeceğin, atıştırmalığın ve filmin ?
White Chocolate Mocha, soslu mısır ve Channing Tatum & Jamie Foxx ikilisinden White House Down. Milyon defa, bıkmadan, usanmadan izlerim. İZLEYİN!

Tag 2 - Smiley

Sude'nin tag'i için tekrardan teşekkürler. Aşağıda gördüğünüz fotoğraftaki yüz ifadelerine göre, kitaplarda verdiğim tepkilerden bahsedeceğim. Bunları yazarken baya eğlendim. :D


1- Çapkın oğlan, "Hayatta beraber olmam" modunda gezinen kızı elde ettiğinde... (Travis-Abby ikilisi aklıma geldi. Tatlı Bela/Ayaklı Bela kitapları.)

4- Kitaplar mutlu ve komik bir sonla bitince... (En son okuduğum kitap Hiçliğin Kıyısında aklıma geldi de... Kahkaha atarak kitabı kapatmıştım. Ah Andrew...)

5- Sevdiğim erkek karakterim gurur verici bir davranışta bulunduğunda... (Adrian Ivashkov ve centilmenlikleri... Kanbağı serisine gömülün.)

7- Uyuz olduğum kadın karakterleri okurken... (Dönüşüm serisinden Faythe'ye gelsin. Sydney Sage'e de bir ara bu ifadeyle bakıyordum.)

8- Adeta melek kıvamında olan kız karakterler... (Lux serisinden Katy. Acayip sempatik, saf ve zararsız.)

9- Öpücük mü o? Tüm sevdiğim erkek karakterlere gelsin. Patch'e kokulu kokulu yolluyorum. Unutulmadın adamım!

10- Çok sevmesem de benimsemesem de okuduğum kitaptan bir karakter ölünce... (No spoiler. O yüzden örnek veremiyorum.)

11- Sevdiğim seriler bitince ve çok ama çok sevdiğim karakterler ölünce. (Cehennem Makineleri serisi... Hala aklıma geldikçe canım acıyor be!)

13- Konusunu tahmin edip, zevkle okuyamadığım kitaplara gelsin...

15- Kitabı okurken beni ters köşeye adeta çivileyen yetenekli ve nadir yazarlara olan tepkim resmen. (Cassandra Clare, Richelle Mead ve Veronica Roth)

Tag 3 - Uyumlu / Uyumsuz


Bundan sonraki tag'ler hep Sıla'dan gelmiş. Geç gördüğüm için şimdi yapıyorum. Kuzum, gerçekten kusura bakma. :D Tag'ler konusunda şapşalım resmen. Tüm vlog'larını izledim ve tag'ler için hazırım. Kocaman da teşekkürler!

7 sorudan oluşan bir tag daha... İlgi çekici ve içimi dökmemi sağlayan sorular oldular resmen. :D

1-)Bir seriden birbirlerine uyumlu-uyumsuz olan kitap kapakları ?
Uyumlu: Melez Sözleşmeleri Serisi | Uyumsuz: Vampir Akademisi serisi. (Cidden fiyasko. Artemis...)
2-)Kapağının kitapla uyumlu-uyumsuz olan kitap kapakları ?
Uyumlu: Cehennem Makineleri serisi. | Uyumsuz: Tekrardan Vampir Akademisi diyorum...
3-)Arka kapak yazısının kitapla uyumlu-uyumsuz olan kitaplar ?
Uyumlu: Açlık Oyunları serisi | Uyumsuz: Aklıma gelmedi. -.-
4-)İsmi kitapla uyumlu-uyumsuz olan kitaplar ?
Uyumlu: Ölümcül Oyuncaklar Serisi | Gece Avcısı serisi
5-)İsimleri birbiriyle uyumlu-uyumsuz olan seriler ?
Uyumlu: Cehennem Makineleri serisi | Uyumsuz: Sarışın Vampir serisi
6-)Hayatınızla uyumlu-uyumsuz kitaplar ? (Hayatınıza benzer ya da hiç benzemeyen kitaplar)
Uyumlu: Lux serisi diyeceğim. Çok saçma gibi olacak ama en benimsediğim karakter Katy. | Uyumsuz: Aynı Yıldızın Altında
7-)Filmi veya dizisi kitapla uyumlu-uyumsuz olan kitaplar ?
Uyumlu: Açlık Oyunları 2- Ateşi Yakalamak | Uyumsuz: The Vampire Diaries - Vampir Günlükleri

Tag 4 - Gecenin Yaratıkları


Ya, bu tag'i yaptım mı hatırlamıyorum. Diğer tag yazılarıma bakmaya üşendim ve yine de yapmaya karar verdim. Hem Sıla'nın ilgi çekici vlog'u için hem de Okumak İçin Doğdum blog'undan Yiğit'in de vlog'unu izleyip, beğendiğim bir tag olduğu için. 10 yaratık ismi var ve bunlar hangi kitapta yer almışlar, bir göz atalım...

1-Vampirler
Bu yaratıkları duymayanlar kaldı mı? Açıkçası ben vampirler sayesinde kitap okumaya başladım. Alacakaranlık / Twilight serisinden bahsediyorum. :D Dönüm noktam resmen. Şuan vampirler, ailemden biri. :P

2-Kurt Adamlar
Vampirlerin baş düşmanı olarak gösterilen kurt adamlar... Hiçbir zaman ilgimi çekmediler. Taa ki Sıla'nın da bahsettiği gibi Teen Wolf'a kadar. :D Hoş, hala kurt adam takıntım yok. Ama Yiğit'e katılarak, Ölümcül Oyuncaklar'daki kurt adamları seçiyorum. 

3- Zombiler
Bu yaratıkları cidden seviyorum. Sanırım The Walking Dead etkisi. Diziyi izlediğimden beri zombilere karşı ayrı bir sevgim var. :D Ama dizisi kadar kitaplarını pek sevmemiştim. Yürüyen Ölüler kitabına yine de göz atın derim.

4- Hayaletler
Bu yaratıklarla pek aram yok. Ama kelimeyi görünce aklıma Gece Avcısı'ndaki hayaletler geldi. Özellikle bir tanesi komik ve eğlenceliydi. Harry Potter'daki hayaletleri de unutmamak lazım. :D

5- Cadılar
Nedense merak ettiğim türlerden biri. Cadılar... Eğer olağanüstü bir varlık olma imkanım olsaydı cadı olmayı seçebilirdim. Değişik bir tür. Ve nedense aklıma ilk Vampir Günlükleri'nden Bonnie geldi. Kitaptaki Bonnie ama. Şu kalp yüzlü ve sempatik olan. :D

6-Periler
Bu yaratıkların göründükleri gibi olmadıklarını Ölümcül Oyuncaklar'da çok açık bir şekilde görmüştüm. Ve bu yaratıkları cidden sevmiyorum!

7-Melekler
Son zamanlarda çok takıntılı olduğum yaratıklar... İlk okuduğum melek temalı kitap cidden fiyaskoydu ama yılmadım ve Patch sayesinde meleklere aşık oldum. Düşmüş Melekler serisinden bahsediyorum. :D Ama elbette Meleğin Düşüşü kitabından sonra kimse melekleri sevmiyorum diyemez. Demeyin yahu.

8-İblisler
Ah... İblisler deyince bilin bakalım aklıma hangi seriler geliyor... Cassandra Clare'in hayal dünyaları... Ölümcül Oyuncaklar'dan bahsetmiştim. O yüzden Cehennem Makineleri serisi diyorum. İblislerden nefret edeceksiniz ama sevimli olanları da olabilir. Bu serileri mutlaka okuyun!

9-Uzaylılar
Ah hadi ama. Uzaylılar diyorlar. Balıklamasına atlayıp, Lux serisi derim. Öküz mü öküz, yakışıklı mı yakışıklı Daemon'in eline kimse su dökemez. Çok özledim be onu. Ah tatlı uzaylı...

10-Süper Kahramanlar
Bu grubun içinde, Süper Kahramanlar biraz sırıtmış sanki. :D En çok düşündüğüm tag bölümü bu oldu. Vereceğim cevap buna uygun olacak mı bilmiyorum ama Güneyli Vampir serisinden Sookie Stackhouse diyorum. Bence gayet yetenekli ve 'normal' olmayan güçlü kadın karakterlerden biri.

Tag 5- Biraz Müzik Biraz Ben


Bu tag'e bayıldım! Sıla'ya bu tag için ayrı teşekkür ediyorum. Bence herkes yapmalı. Geç keşfettim ama yaparken çok eğlendim. Müzik hayatımın büyük bir parçası. Kendimce karaokeler yaparım, yeni müziklere meraklıyımdır falan ama özel bir yeteneğim yoktur. Yine de müzik denilince farklı biri olurum. Elimde olsa her zaman arka planımda müzik olsun isterim. :D

1)Müzik denildiğinde akla gelen ilk kelime?
Hayaller. Müzik dinlerken hayal dünyamla iç içe olurum. En huzurlu saatler.
2)Hiç müzikten bıktığınız oldu mu? Veya dinlemeye ara verdiğiniz?
Şöyle bir düşündüm de kesinlikle hayır. Müzik yaşamam sanırım. Dediğim gibi elimde olsa gündelik hayatımda, arka planda habire müzik çalsın isterim.
3)Hayatınız boyunca hayran olduğunuz bir ses sanatçısı oldu mu? Posterlerini odanız astığınız fan dediğimiz türden yani?
Oo, olmaz mı? Beyonce ve Demi Lovato her zaman favorimdir. Bıkmadan dinlerim. Ed Sheeran ve Olly Murs ise birkaç yıldır severek dinlediğim nadir erkek şarkıcılardan biridir.
4)Kitap okurken müzik dinler misiniz?
Aslında evet. Ama zevk için değil. Zorda kaldığım zamanlar. Gürültüden kaçmak için... Çok da tercih ettiğim bir şey değil. Çünkü müziğe ayak uydurmaktan kitaba odaklanamam. :D
 5)Çok klasik ama sormak istiyorum. Sizin türünüz hangisi?
Pop-Rock ilk tercihim. R&B, yeni nesil pop ve country tarzı da dinlerim.
6)Asla dinlemem dediğiniz bir tarz var mı?
Arabesk ? O tarza karşı ilgim yok ve olmayacak sanırım.
7)Size bir şarkıcı olmak isterseniz kim olmak istersiniz desem?
Beyonce. Her canlı performansını izlerken imreniyorum. İçten içe kıskanıyorum bile. Mükemmel. Günümüzün Diva'sı cidden.
8)İmkanınız olsa ülkemizde müzikle ilgili neyi değiştirmek isterdiniz?
Müzik tarzını komple değiştirmek isterdim. Özellikle şarkı sözlerini... Bazıları cidden komik ve alay edilmelik oluyor ki çoğu zaman capsler karşıma çıkıyor. :D
9)Bu şarkı benim dediğiniz bir şarkı var mı?
Demi Lovato'dan Got Dynamite ve Beyonce'dan Poison. İkisi de benim. :P
10)TV'lerde yayınlanan Talk Show'lar hakkında ne düşünüyorsunuz? Özellikle sunucusunun ses sanatçısı olduğu programlardan bahsediyorum.
Bu soruya nasıl cevap versem bilemedim. TV pek izlemediğim için pas diyorum.
11)Kim şarkı söylemesin sorusuna vereceğiniz ilk isim kim olur?
Ülkemizden mi yabancılardan mı? Liste uzun ve kırıcı olabilirim. :D Cevabı kendime mi saklasam acaba. Britney Spears diyorum. Hoş, canlı da söylemiyor. :D Nedense ilk aklıma o geldi.

Ve şimdilik bu kadar. Uzun bir tag yazısı oldu. Eh, bayadır blog'a yazı yazmayınca bu etkinlikte kendimi kaptırdım. Buraya kadar bıkmadan okuduysanız ne mutlu bana. Eğer üşenmezsem buna benzer serbest konulu birkaç yazı daha yazacağım. Tatilin ve blog'un tadını çıkarmak lazım değil mi? :D Gece yazıyorum bu yazıyı. Sabahında, kitap yorumumla görüşmek üzere!

Kocaman sevgiler, öpücükler: Jane

7 Ocak 2015 Çarşamba

Kitap Yorumu: Harry Potter ve Felsefe Taşı


"Düşler dünyasına dalıp gerçek dünyayı, yaşamayı unutmak doğru değildir."

Selam Kitap Kurtları !

Yeni yıla güzel bir şekilde başladım. Harry Potter okudum sonunda. 2014'ün son gününde elime kitabı aldım. Tam başladım, çok iyi gidiyor derken erkenden eve gitme kararı aldım ve öyle böyle derken kitaba devam edemedim. Ama dün elime aldım ve anında bitti. Filmlerini birçok kez izlemiş olmama rağmen kitabın tadı bir başkaydı.

Şimdi şöyle de bir şey var. "Aaa Harry Potter okumadın mı ? Herkes okumalı. Okumalısın hemen!" gibi yorumlar aldım, okudum ve bu sohbete birçok kez tanık oldum. Bir kere, Harry Potter'ı herkes okuyor diye okumayın. Bu bir gösteriş değil. Tıpkı, Metallica dinlemedikleri halde Metallica tişörtleri giyen topluluk gibi... Harry Potter'ı "okumalıyım" zorunluluğu ile elinize aldığınız an zaten her şey biter. Tamam, okunulması gereken serilerden biri. Bunu herkes okuduğu için değil, sağlam ve müthiş bir kurgusu olduğu için söylüyorum. Zaten bu nedenle kitaplarını okumamıştım. Eğer öncesinde okusaydım, diğerlerine ayak uydurmak için okumuş olurdum. Ama şimdi merak ettiğim için ve artık kitaplığımda yer almalarını istediğim için okumaya başladım.

Küçükken hem sinemada hem de evde filmlerini izledim. Hala da izlerim bıkmadan. Ama hiçbir zaman Hogwarts mektubu beklemedim. Elime sopa alıp, onu değnek sanarak Abrakadabra'lar yapmadım. Beni okuma alışkanlığına bu seri başlattırmadı. Filmlerinin ya da kitaplarının çıkmasını beklemek zorunda kalmadım. Yani Harry Potter hiçbir zaman hayatımın büyük bir parçası olmadı. Ama şimdi bunun boşluğunu yaşıyorum işte.

Kitabı da okurken şunu anladım ki ne olursa olsun kitaplar her zaman daha farklı ve çekici geliyor. Harry Potter filmlerini bayılarak izlerim. O yüzden kitabı okurken biraz çekindim. Acaba aynı tadı alır mıyım diye. İnanın bana, kitap daha da eğlenceliydi. Haa, şöyle de bir şey oldu. Filmi ilk izlediğim için kitabı okurken hayal gücüm sıfırdı. Karakterleri okurken gözümün önünde hep Rupert'ın Emma'nın ve Daniel'in küçüklük halleri vardı. Aynı şekilde sahneler de öyleydi. Yani filmi okuyormuşum gibi hissettim. O yüzden diyorum ki her zaman ilk kitabı okuyun. Kendi hayal gücünüzle harmanlayın kurguyu. Sonra filmi izleyin. İşte o zaman filmde hayal kırıklığı yaşayıp, kitabın daha tatlı olduğunu anlayacaksınız.

Yine de kitabı bayılarak okudum. Özellikle dün akşam resmen uçtum. Koltuğa bir kuruldum, bir baktım kitap bitmiş. Çok güzeldi be! Kurguyu bilmeme rağmen heyecanla ve zevkle okudum. Ron'la Hermione'in atışmalarını okumak daha da eğlenceliydi. Ki zaten seride en favori iki karakterimdir. Özellikle Ron'u ayrı bir seviyorum. :D

Bu kitabı okurken de Hogwarts'da olmayı istediğimi anladım. Kim istemez ki ? Gizemli ve eğlenceli bir yer. Harry gibi komik ve cesaretli dostluklar da bulundu mu Hogwarts'a bağlayın beni. :D Sonradan gelmiş, Hogwarts'ı istiyor bu Jane de diyebilirsiniz. Ama zaten bir kere okuduktan sonra o okulda olmak isteyeceksiniz. Peron Dokuz Üç Çeyrek'de görüşmek üzere... falan dermişim. :D 

Neyse. Burada elbette konuyu anlatmayacağım. Filmleri izlemeyen kalmamıştır. Ki çoğunuzda kitapları okumuşsunuzdur. Bu yazıdaki amaçlarım neler kaçırdıklarım ve neler hissettiklerim. 
Harry Potter'a karşı hep soğuktum çünkü bazı hayranları bıktırmıştı. Özellikle de iki yıl önceki Twilight - HP çatışmaları beni fena etkilemişti. :D Şimdi çok çocuksu geliyor ama her iki film serisini de seviyor olsam da karşılaştırmalardan dolayı HP'den uzak duruyordum. Şimdi her şeyin canı cehenneme diyorum. (Şey, bu aralar fazla Amerikan filmleri izliyorum da...) İlk kitabı okudum ve çok çabuk bitti bile. İkinci kitap da elimde. (Kaşları mutluluktan havada Jane) Ne zaman okurum bilmiyorum. Açıkçası arka arkaya okuyup, seriyi hemen bitirmek istemiyorum. Ama araya çok da mesafe koymam. :D Harry'nin ve tayfasının diğer maceralarını okumak için sabırsızlanıyorum.

İlk kitap hakkında konuşmak isterim. Ask.fm'e gelin. Doya doya Harry Potter sohbeti yapmak istiyorum. :D 

Kocaman sevgiler, öpücükler: Jane

Not: Harry Potter için çocuk kitabı diyorlar ya... Tanrım. Daha da bir şey demiyorum. Açıp, bir okusunlar. -.- (Atarlı Jane)