Pages

25 Ekim 2014 Cumartesi

Kitap Yorumu: Percy Jackson 1- Şimşek Hırsızı


Selam Millet !

Müthiş bir kitapla geri döneceğimi söylemiştim. Aslında kitabı çok yanlış bir zamanda okudum diyebilirim. Yeni bir şehir, yeni ortamlar ve yeni okul derken kitap elimde çok süründü. Oda arkadaşıma her geçen gün "Bak bugün kitap bitecek" dedikçe bana sırıttı ve ben kitabı biterene kadar kendisi iki kitap bitirdi. Kendisini buradan kınıyorum. :D

Kitaptan bahsetmeden önce genel olarak Percy Jackson'dan konuşmak istiyorum. Harry Potter gibi çok ünlü bir fantastik seri. Ki eminim adını duymayan yoktur. :D Huyum kurusun ki böyle serileri okumak daha yeni aklıma geliyor. Öncesinde pek ilgimi çekmediler. Hele Percy Jackson hiç mi hiç ilgimi çekmiyordu. En azından Harry Potter'ın filmlerini izledim. Percy'nin değil filmlerini, film fragmanlarını bile izlemedim. Ama sonra durdum ve dedim ki ölmeden önce şu serileri okumam lazım. İlk Harry Potter okuyacaktım ama filmlerini izlediğim için şuan konuları biliyorum. O yüzden ilk Percy'den başladım. Çocuk kitabı falan diyorlar ama bence kurgusu çok sağlam. Yunan Mitolojisiyle dolu bir seri! Cennete geldim sanırım. :D Mitolojiyle bu kadar bağlantılı olması zaten çok ilgimi çekti. Ki yazar kesinlikle hakkını vermiş!

Gelelim ilk kitaba... Açıkçası nasıl bir beklentim vardı bilmiyorum ama hayal ettiğimden daha farklı bir macera okudum. Hem de aksiyonun hiç bitmediği bir aksiyon!

    Percy Jackson, henüz 12 yaşında olmasına rağmen başı beladan kurtulmayan hiperaktif, okuma yazmada sorun yaşayan ve her sene farklı bir okulda okuyan bir çocuk. Yancy Akademisi'nde hayat normal devam ediyordu. Taa ki bir okul gezisinde öğretmenlerinden biri canavara dönüşene kadar. Bu olaydan sonra olağanüstü olaylar Percy'nin yakasını bırakmaz. New York'a, eve dönerken en yakın arkadaşı Kıvırcık'ın aslında bir insan değil de bir Satir olduğunu öğrenir. Babasının bir Tanrı, kendisinin bir yarı-tanrı ve okulda onunla çok ilgilenen hocasının bir Kheiron olduğunu öğrenmesi onun kafasını iyice karıştırır. Ve Melez Kampı'nda bulunmaya başlar. Yaşamına devam etmesi için ve ortalığı karıştıran sorunu ortadan kaldırması için Kamp'da kalması gerekir. Melezler Kampı'na hoşgeldiniz!

    Burada asıl kimliğini ve birçok gerçeği öğrenir. Babasının aslında bir Deniz Tanrısı olduğunu fark ederler. Babası Poseidon, yeraltı Tanrısı Hades ve yeryüzü Tanrısı Zeus arasında bir savaş başlamak üzeredir. Çünkü Zeus'un ilk şimşeği kayıptır ve bunu çalan kişinin Percy olduğu düşünülmektedir. Bunun üzerine Percy, ilk görevine başlar. Kıvırcık ve Melez Kampı'ndan Annabeth de onunla beraber bu maceraya adım atarlar.

Annabeth ismini görünce kitapta romantik sahnelerin olucağını sanmayın. Kitapta hiç mi hiç aşk yok. Açıkçası benim için farklı bir deneyim oldu. Kitap sırf macera dolu. :D O yüzden biraz donuk okudum diyebilirim.

Macera da nasıl bir macera. Okurken başınız dönebilir. Her gittikleri yerde karşılarına insan görünümlü canavarlar çıkıyor. Hatta bazen Tanrılar bile çıkıyor. Olimpos'a gidene kadar baya baya ölümden dönüyorlar. Sonrasındaki olayları anlatmıyorum. Ama şöyle diyebilirim ki Mit karakterler çok güzel yansıtılmış. Hades'le Zeus'un tüyler ürperten görünümleri ve davranışları, Ares'i küstahlığı ve iticiliği hepsi çok güzel yansıtılmış. Yunan Mitolojisine merakınız varsa müthiş bir kitap sizi bekliyor diyebilirim.


Olaylar zaten hiç ara verilmeden arka arkaya işlenilmiş. Bir bölüm okuyup, bırakıyorsunuz ama aklınız diğer bölümlerde kalıyor. O yüzden ben neler yaşadım. :D Ve sonunda bitirdim. Kitabın sonu bile heyecan verici ve şaşırtıcıydı. Tamam, belki sonundaki olayı tahmin ettim ama yine de heyecan vericiydi.

Bir sonraki kitabı ne zaman okurum bilemiyorum. Şuan bende olmadığı için ne zaman alırım onu da bilmiyorum. Ama tahmin edin ne yapacağım ? İlk filmin fragmanına göz atıp, hemen ilk filme gömüleceğim. Açıkçası filmini çok merak ediyorum. :D Logan Lerman oynuyor arkadaşım. Merak etmemek mümkün değil.


Şimdilik bu kadar. Kocaman sevgiler, öpücükler: Jane

20 Ekim 2014 Pazartesi

Marvel Filmlerine Hazırlanın: Evrim Geçiriyoruz!


Selam Millet!

Bayadır blog'a giremiyordum. Daha doğrusu internete giremiyordum. İnsan yeni bir ortama girince bazı alışkanlıklarını yapmakta zorluk çekebiliyormuş. Mesela kitap okuyamıyorum. :D Ve şuan elimde Percy Jackson'ın ilk kitabı var. Nedense bir türlü adam akıllı oturup, okuyamadım. Ben de o yüzden kendimi filmlere verdim. Hem de öyle böyle değil. En yakınım dediğim arkadaşımla aynı evde kalıyoruz ve çoğu zevklerimiz aynı olduğu için oturduk, tüm hafta film izledik. Marvel filmlerini! Bazılarını tekrar izledik. Ve cidden çok iyi geldi. Marvel dünyası öyle etkileyici ki... Bunu blog'da paylaşmasaydım olmazdı. O yüzden ilk fırsatta yazmaya karar verdim.

Marvel filmlerini duymayan var mı bilmiyorum ama mutlaka karşılaşmışsınızdır. Hem çizgi filmleri hem çizgi romanları hem de artık eski-yeni versiyonlarıyla beraber filmleri var. Açıkçası küçükken çizgi filmlerini hiç izlemedim. İlgimi çekmiyorlardı. Ama filmleri cidden sizi çekiyor. Kurguları müthiş, beyaz perdeye yansıtma biçimleri şahane. Tamam, çoğu sahneleri yeşil perdeden oluşuyor. Bu size yapaymış hissi verebilir ama inanın bana filmleri izlerken bunun hiç farkında olmuyorsunuz. Taa ki kamera arkası sahnelerini keşfedene kadar. Benim gibi sakın kamera arkalarına bakmayın. Çok fena hayal kırıklığına uğrayabilirsiniz. :D En sevdiğiniz karakteri yeşil ve siyah noktalarla çevrili görmek istemeyebilirsiniz.

Şimdi gelelim filmlere... Marvel'in çok sayıda yapıtı var. Ve bir o kadar kahramanı... Hepsinden bahsetmeyeceğim ama göz önünde olan, gündemde filmleri olan kahramanlardan söz edip, filmleri hangi sırayla izlemenizi tavsiye edeceğim. Eh, sonrasında izleyip izlememek size kalıyor. Ama bu muhteşem dünyaları izlememek, büyük kayıp demek. :D

Film listesini hem araştırarak hem de kendim izleyip, hangi zaman dilimlerinde geçtiğini hesaplayarak hazırladım. Ki buna dair gerçek bir listem bile var. :D Ciddiye aldım bu işi. Aslında nedense eğlenceli de geldi. Evet, neyse. Başlıyorum.

İlk önce birbirinden bağımsız filmlerden başlayacağım. Yani bahsedeceğim serileri arka arkaya direk izleyebilirsiniz. Bunların belirli bir grubu yok.

X-Men serisi çok kapsamlı. Marvel ilk önce üç filmlik bir seri yaptı. Daha sonra X-Men'in geçmişini ve geleceğini anlatan filmler yaptı. Bir de üstüne filmdeki bir karakterin, Wolverine'in hayatını anlatan film serisi yaptı. Yani başlangıç için süper bir seçim olacak sizin için.
X-Men dünyasıyla tanışmak istiyorsanız ilk önce X-Men First Class (2011) filmini izleyin. Şunu rahatlıkla söylebilirim ki benim Marvel'deki en favori filmim. İlk sinemada izlemiştim. Cidden bayıldım. Öyle böyle değil. Neden bu kadar çok sevdim bilmiyorum ama favorim o. Sonrasında zaten milyon defa izledim, izlerim de. Marvel'in en iyi filmlerinden biri. Hiç çekinmeden izleyin. Zaten filmin cast'ı çok iyi. James McAvoy ve Jennifer Lawrence ise sevdiğim oyuncular olduğu için filme kocaman bir kalp.
Bu filmden sonra sırasıyla; X-Men (2000), X-Men United (2003) ve X-Men Last Stand'ı (2006) izleyebilirsiniz.
Bunlardan sonra Wolverine'nin dünyasına dalış yapın derim. X-Men Origins: Wolverine (2009) ve The Wolverine  (2013). 


Ve en heyecanlı son filme geliyoruz. Bu sene vizyona giren X-Men: Days of Future Past'ı izlemezseniz olmaz. Çünkü X-Men Last Stand'da çok şaşırtıcı ve kızdırıcı bir son olmuştu. Bu yeni filmde her şey bambaşka oluyor ve gelecek film için daha da sabırsızlanıyorsunuz. İnanın bana, X-Men dünyasına aşık olacaksınız. Yani şahsen ben her filmlerini izlediğimde keşke mutant olsam falan diyorum. Hatta filmleri izlerken "Kesinlikle bu özelliğim olsun isterdim. Yok yok bu olmalı. Ay dur bu mutant da çok iyiymiş." modunda oluyorum. :D Filmleri izleyin ve bana geri dönün. Pişman olmayacaksınız.

Sıradaki bağımsız karakterimiz ise Spiderman. Eminim ki çoğu kişinin çocukluk kahramanı. Ki hala çocukların en sevdiği karakter. Yıl 2014 ve Spiderman hala bir kahraman. Marvel'in en başarılı yapıtlarından biri kesinlikle. Ve izlemeye doyamadığımız bir seri. Marvel de bunu biliyor olmalı ki iki farklı versiyonunu çekti. Bazıları eski versiyonu beğendi bazıları yeni versiyonu daha çok sevdi falan ama her filmi birbirinden güzel. 


İlk Spiderman serisi 2002 yılında çekildi. Tobey Maguire, Spiderman'i çok çok güzel canlandırdı. Üç filmlik seride ona aşık olmamak imkansız. 2004 ve 2007'de de filmler çıktı. Daha sonra seri sonlandırıldı. Aslında çok güzel devam ederdi ama Tobey Maguire'nin ayrılması sebebiyle Spiderman macerasına ara verildi. Ki seri çok güzel ilerliyordu. Özellikle Spiderman 3'ü çok sevmiştim. Hala sıkıldıkça izlerim.

Sonrasında Marvel, yeni Spiderman hazırlıklarına başladı. Bu sefer Andrew Garfield, Spiderman'ı canlandırdı. Hatta ilkten hayranlar onu istemedi. Ki ben bile şüpheyle izledim. Andrew iyi hoş ama Spiderman havası yok gibiydi onda. Ama 2012'de Amazing Spiderman'i izledikten sonra ağzımın suyu aktı. Abi çok güzel oynamış. Kurgu daha da mükemmel olmuş. Andrew'in oyunculuğu süperdi. Eh bir de Gwen rolünü oynayan Emma Stone filme çok ayrı bir renk katmış. Yani resmen seriye aşık oldum. :D Seri böyle çok tutulunca Marvel hemen ikinci filmi de çekti ve bu sene vizyona girdi. Sinemada izleyemedim ama geçenlerde evdeyken izledim. Yemin ederim bu Spiderman'i daha çok sevdiğimi anladım. Daha komik, daha heyecanlı, daha romantik... Bu filmde biraz duygusal sahneler vardı ki son sahnede harbi ağlayacaktım. Gelmiş geçmiş en iyi Spiderman filmi diyebilirim. Çok güzeldi be! Andrew'i daha çok sever oldum. Yeni versiyona karşı bir ön yargınız varsa mutlaka bunu yıkın ve filmi izleyin. Mutlaka!

Diğer bağımsız filmler: Fantastic Four, Blade, Daredevil, Elektra, Punisher, Man-Thing ve Ghost Rider. Fakat henüz bunları izlemediğim için bir yorumda bulunamıyorum. :D İzleyen varsa yorum beklerim. Açıkçası şuan pek ilgimi çekmiyorlar.


Ve şimdi en heyecanlı ve müthiş kahramanlarla dolu bölüme geldik: Avengers ekibi. Yenilmezler deniliyor bu gruba ki öyle cidden. Yenmek pek mümkün değil. Her birine aşık olabilirsiniz. Kötü karakterleri bile çekici. :D Marvel'i en büyük yapıtlarından biri Avengers. Ama Avengers'ı izlemeden önce karakterleri tanımak adına onların filmlerini izlemeniz gerekiyor. Ve size küçük bir tavsiye; aşağıda sırasıyla yazdığım filmleri gerçekten o sıraya göre izleyin. Avengers'ı izlerken hem aklınız karışmaz hem bu kim demezsiniz hem de karakterler hakkında spoiler yememiş olursunuz.

İlk Iron Man'le başlıyoruz. Bizim deyişimiz ile Demir Adam. Son yılların en sevilen karakterlerinden biri daha. Ki sanırım benim Marvel'deki en sevdiğim kahraman Iron Man. :D Acayip derecede seviyorum. Hatta seriyi geç izlediğim için kendime hala kızarım. Filmlerini hiç sinemada izlemedim. Ve eğer dördüncü filmi çıkarsa sinema salonunda sabahlamayı düşünüyorum. Iron Man'i doya doya anlatmak isterdim ama zaten bunu yaptım. Blog'da Iron Man'e dair bir yazı bulabilirsiniz. Tık 

Iron Man'in (2008) ilk filminden sonra Incredible Hulk (2008)'ı izleyin demişler ama ben izlemedim. O yüzden bu konuda da bir şey diyemeyeceğim. :D Hemen sonrasında Iron Man 2'yi (2010) izleyebilirsiniz. Sonraki film ise Thor (2011) ! Thor aslında bir Mit karakter. Ama Marvel çok güzel bir şekilde kurgulamış ve bunu beyaz perdeye yansıtmış. İlk film hem heyecanlı hem de değişik. Ama cidden seveceksiniz. :D Thor hayranları giderek artıyor. Thor'un etkisinden çıkmadan Captain America'yı (2011) izlerseniz baş dönmesi yaşayabilirsiniz. Çok çok çok etkileyici bir filmdi. Captain America da çok sevdiğim bir karakter oldu. Baş döndürücü, muhteşem kurgulu ve heyecanlı bir filmdi. Filmin sonunda zaten devamını isteyeceksiniz. :D Ama sakın devamını izlemeyin. Çünkü artık Avengers zamanı! Yukarıda yazdığım filmleri izlediyseniz hemen Avengers'ı izlemeye başlayın. Bu ekip bir harika dostum ! Iron Man, Hulk, Thor ve Loki, Captain America, S.I.E.L.D ekibinden efsanevi karakter Black Widow var. Yok yok yani. Muhteşem bir film arkadaş. İzlemeye doyamayacaksınız. Marvel'in en kapsamlı filmi olmuş. Filmin devamı da gelecek. Hatta sürpriz isimler de olabilir. :D Bu bilgiyi paylaşmayayım. Zamanı gelince Marvel bombayı patlatır zaten. Gerçekten Marvel'in en aksiyonlu ve en heyecanlı filmi olmuş. Espriler, komiklikler, aksiyonlar havada uçuşuyor.

Avengers sonrası arka arkaya Iron Man 3 (2013) ve Thor 2 (2013) ve Captain America 2'yi (2014) izleyebilirsiniz.  Ki inanın bana bu üç film hem etkileyici hem de ağzınızı açık bıraktıracak cinsten bitiyor. Üçüne de ayrı ayrı hayran kaldım. Iron Man 3'ü çok sevdim. Favorilerimden. Umarım dördüncü film gelir. Kesin bir şey yok maalesef.
Thor 2, ilkten çok sıkıcı geldi. Cidden, hatta bir ara Marvel'in en sönük filmi diyordum ki son sahnelerde bombaları patlatmışlar. Şok üstüne şok yaşadım. Filmin sonunu görmeden yorum yapmamak lazımmış. :D Ve Thor 3 de gelir gibime geliyor. 

Captain America 2 zaten fena bir şey. Black Widow'un da başrolde olması filme çok ayrı bir renk katmış. İzlerken mest oldum. Gelecek film daha heyecanlı olacakmış. Küçük bir sır vereyim: Iron Man, Captain America'ya konuk olacak ama ortalığı yerle bir edebilir. İç savaş temalı bir film olacakmış. Tanrım ! En sevdiğim iki karakteri dövüşürken görmek istemiyorum.

Ve İşte Marvel dünyası böyle. İzlerseniz ne demek istediğimi daha iyi anlayacaksınız. Hatta bu yazıda Marvel'i çok iyi anlatamadığımı bile göreceksiniz. Anlatmak mümkün değil. İzleyip, o heyecanı yaşamanız lazım. :D Her filmde bambaşka oluyorum. X-Men'de mutant olmak istiyorum. Iron Man'de Tony Stark'la takılmak istiyorum. Thor'da onunla beraber Asgard'a gitmek istiyorum. Captain America'da zaten ufuu yapılacak çok şey var. :D Spiderman'de bir New York turu istiyorum. Kısacası her şeyi istiyorum. Aksiyon dolu, heyecandan gözünüzü bile kırpamadığınız ve yeri geldiğinde içinizi ısıtan romantik bir şeyler istiyorsanız bu filmlere gömülün. Bilim Kurgu ve Fantastik özelliklerinden hiç bahsetmiyorum bile. 

Şimdilik bu kadar. Kocaman sevgiler, öpücükler: Jane

Not: Filmleri izledikçe Ask.fm'e gelin dedikodularını yapalım. Marvel filmleri hakkında konuşmaktan hiç bıkmam. :D

9 Ekim 2014 Perşembe

Kitap Yorumu: Umutsuz - Colleen Hoover


Selam Millet !

Şu aralar hem yoğunum hem de bir enerji patlaması yaşıyorum ki sormayın. :D O yüzden bugün blog'da yazı yazasım geldi. Ki boş yazılar değil. Emin olun.
Uzun zamandır merak ettiğim, artık kurguyu kendimce hayal etmeye başladığım ve sonra dayanamayıp indirimden de yararlanarak aldığım kitaptan, Umutsuz'dan bahsedeceğim.

Kitabı geçen sene ilk defa kitap fuarında görmüştüm. Millet sanki bedavaymış gibi alıyordu. Merak ettim ve araştırmaya başladım. Blogger'lar kitabı övmekten erimiş, Goodreads'deki puanlar tavan yapmış. Len, n'oluyor?, dedim. Ben de geri durur muyum, hemen okunacaklar rafıma ekledim. Zavallım orada baya bekledi. Bir de bilerek yorumların tamamını okumadım. Spoiler yememek için. Ama konuyu cidden doğru düzgün bilmiyordum. Zaten kitabın arka kapak yazısını ve iç tarafındaki kısa yorumu okursanız kitap hakkında pek bilgi verilmediğini göreceksiniz. Yani kitap sırlarla dolu.
Öyle ki artık kendim kurgulamaya başladım. "Kesin çocuk bu kızı çok sevecek. Sonra bir şey olacak ve ölecek. Kız perişan falan... Yok ya da çocuk ilk defa delicesine birine aşık olacak. Şansına kız ya onu bırakıp gidecek ya da kız ölecek. Çocuk perişan, salya sümük... Ya da bilmiyorum." dedim ve hayal gücüm artık iflas edince okumaya karar verdim. Her şey buraya kadar normaldi, değil mi ? Eh sonrasında psikolojim bozulacak. Çünkü hiç hayal etmediğim ve cidden okumayı istemeyeceğim türden bir kurguyla karşılaştım. Kocaman bir lanet okuma seansı.... 

Kitabın konusundan genel olarak bahsedeceğim ama bu kısa olabilir. Çünkü küçük bir detay size anında spoiler olarak dönebilir. Çok bağlantılı bir şey. Yazar resmen sizi bir labirente sokuyor ve çözdürene kadar canınızı çıkartıyor. Yemin ederim, okurken beynim alev aldı, boğazıma taşlar dizildi ve çoğu zaman okurken nefes alamaz oldum. Köşeye sıkışmış gibi daraldım, ben yaşıyormuşum gibi hissedip, boğulacağım falan zannettim. Elbette bunları bana yaşatan kurgudan bahsetmeyeceğim. Kitabın 'süprüzü' ve şaşırtan, kızdıran, hüzünlendiren olayı o. 

Linden Sky Davis, 18 yaşına basmak üzere olan, üvey evlatlık bir genç kızdır. 5 yaşındayken üvey annesi Karen tarafından evlat edilir. Ve çok farklı bir hayat yaşar. Evde eğitim görür. Et ve şekerli şeyler yemek yasaktır. Teknolojiden uzak dururlar. Ne telefon ne televizyon ne de internet kullanırlar. Ve Sky, cidden sıradan bir kızdır. Koşmayı sever, karşı evde oturan en yakın arkadaşı Six'le gizli saklı eğlenceler yaparlar. Erkeklerle öylesine takılırlar. Buraya kadar her şey sıradan.
Sky, bir gün markete gider. Kasadayken, omuzlarının üstünden arkasına bakar ve çok ama çok yakışıklı birini görür. Masmavi gözlü, koyu kumral saçlar veeee sıkı durun ! Gamzeleri var! Öyle yakışıklı ki Sky, gözlerini ondan alamaz. Ve şu işe bakın ki karşısındaki gamzeli yakışıklı da ona bir an bakar. Sonra arkasından seslenir: "Hey! Seni tanıyor muyum ? Adın ne ?"

Buraya kadar okurken eminim aklınızdan "Çok sıradan bir kurgu. Klasik tanışma sahnesi. Ergenler topluluğu. Amaan bu ne ki." gibi düşünceler geçmiş olabilir. Emin olun ben neler düşündüm. :D Kitabı okurken habire "Ay bayılacağım, çok güzel ilerliyor, çocuk fena yakışıklı ama bunlar bildiğimiz şeyler." modundaydım. Sonra söylediklerimi yalayıp, yuttum.

Bu gamzeli ve gizemli kişi Dean Holder. Onu tanıdıktan sonra habire karşımıza çıkıyor. Sky'la beraber koşuyor. Her fırsatta dibinde bitiyor. Seksi bakışlar, eriten gülüşler falan derken bunlar yakınlaşmaya başlıyor. Ama çocuk arada dengesizce davranıyor. Mesela, Sky bir gün bileklik takıyor. Holder bunu görünce bi an donup kalıyor ve onu sana kim aldı, söyle bana diye çıldırıyor resmen. İlk okuduğum da ay daha neler dedim. Saçmalıktı. Ama sonrasında aslında bu kadar dengesiz davranmasının nedenini anladım. Hem de çok fena bir şekilde...

Bir de Sky'ın tuhaf durumu var. Evlat edinilmeden önce gizemli şeyler yaşamış. Ve bunları hatırlamıyor. Bazen sanki dejavu yaşamış gibi hissediyor. O yüzden tuhaf davranışları var. Mesela, erkeklerle öpüşüyor falan ama hiçbir şey hissetmiyor. Hissetmemeyi sevdiği için de erkeklerle öylesine takılıyor. Ama karşısına Holder çıkınca her şey bambaşka oluyor. :D

Çok özgün konulu bir kitaptı. Zaten sonlara doğru o kadar çok şey oluyor ki beynimin alev aldığını düşündüm cidden. Sky, o kadar kötü şeylerle karşılaşıyor ki... Holder olmasa cidden kaldıramazdı. Gelmiş geçmiş en anlayışlı, en destekçi ve en inanılmaz erkek arkadaşı ilan ediyorum onu. :D Gerçekten bulunamayacak biri.
Bir de kitabın ismi öyle anlamlı ki... Umutsuz ismini fiilen düşünebilirsiniz ama yazar çok güzel bir anlam katmış. Elbette söylemeyeceğim. Okuyunca görün. Benim çok hoşuma gitti.

Komik ve eğlenceli sahneler yok muydu ? Of, doyasıya vardı. Çoğu sahnede güldüm. Tekrar tekrar okuyup güldüm hem de. :D Holder hem komik hem korumacı hem doğal hem çekici... Yok yok yani. Sky'la hem uğraşıyor hem çok değer veriyor. Kıskandıran cinsten bir bağları vardı. Ben de istiyorum Holder !

Ve Holder, sıradan bir şekilde seni seviyorum demek yerine seni yaşıyorum diyor. Alın size en büyük farkı. :D Çok güzel bir cümle be! Seni yaşıyorum. Anlama bak. Onu söylerken ortaya çıkan gamzelerini hayal edin... Durun, eridim. Toparlanmam lazım.

Bunların dışında... Kitap hakkında söylenecek çok şey yok. Sky'ı da Holder'ı da çok sevdim. Kitabın sonundaki şaşırtıcı olay cidden iğrençti. Kitabı elime alıp bir daha okur muyum bilmiyorum ama üstünden biraz zaman geçsin, olayların Holder gözünden anlatan kitabı, Yeni Bir Umut'u kesinlikle okuyacağım.

Dramla aşkı bir arada seven kitap severler okusun diyorum. Cidden güzeldi. Holder'ı tanımak isteyeceksiniz. :D

Kocaman sevgiler, öpücükler: Jane

7 Ekim 2014 Salı

Yeni Mimler ve Minik Duyurular


Herkese Merhaba !

Bu aralar hem kitap kurtları olarak hem de bloggerlar olarak birçok etkinliğe mimleniyoruz. Çok eğlenceli ve yapması zevkli etkinlikler oluyor. Aslında bu işi genellikle Instagram'da yapıyoruz. Ki kendi profilim mimlerle doldu. :D Çok güzel manzaralar ortaya çıktı. İtiraf ediyorum, arada girip eserlerime bakıp, doyamıyorum. :P 

Ama cidden çok güzel fotoğraflar oluyor. Her fırsatta takip edip, beğeniyorum. Sizlerin de Intagram hesabı varsa bu etkinliklere bekleriz !

Şimdi sıra blogger mimlerinde. İki blogger tarafından mimlenmişim. Yapmaya anca fırsat bulabildim. Bu mimlere birilerini etiketlemeyeceğim. İsteyen herkes yapsın. Davet beklemeyin, direk yapın. :D

Etkinliğin adı: Book Challenge Tag 
Beni mimleyen bloggerlar: Naz'lı Kitaplık ve Kitap Karavanı (Çok ama çok teşekkür ederim kızlar.)

Ve işte sorular, meydan okumalar !

1- İlk hayran olduğum seri/kitap: Kesinlikle Twilight serisi ! Twilight sayesinde şuan iki büyük kitaplığım ve daha sığdıramadığım kitaplarım var. Teşekkürler Stephenie Meyer ! (Ayrıca Jane kişiliğimi oluşturmamı sağlayan bir seri. Ne kadar çok kelimelere dökmek istesem de bu serinin hayatımdaki yerini anlatmak... mümkün değil.)

2- Favori serim: Çok kazık bir soru arkadaş. :D Benim bir tane favorim yok ki... Liste yapsam oku oku bitmez. İlk aklıma gelenler: Cehennem Makineleri, Ölümcül Oyuncaklar, Vampir Akademisi, Kanbağı, Lux, Uyumsuz, Açlık Oyunları

3-Favori kitabım: Instagram'daki etkinlikte bu soruya Mekanik Prenses demiştim. Sonra durdum düşündüm ve aslında Ateşböceği Yolu - Kristin Hannah benim favorim. O kitap beni çok ama çok etkilemişti. Elbette ayrım yapmak imkansız ama bu soruya bir cevap vermek adına içlerinden birini ayırdım. Yoksa hepsi benim yavrularım. :D

4- Favori erkek karakterim: Ya işte bu soru beni acayip zorlar. Elimdeki erkek karakter listesini görseniz... Jane sen harem kurmuşsun, dersiniz. :D Öyle böyle değil arkadaşlar. Her komik, eğlenceli, serseri, kalbi kırık, sempatik ve farklı olan erkek karakteri hooop göze kestirip, listeye ekliyorum. Ama şimdi Adrian Ivashkov'u ayrı tutmak lazım. Benim ilk göz ağrım. (Edward Cullen affet beni! Senin Bella'n var.) Ivashkov deyince akan sular durur bende. :D Ama Will Herondale'ı da kaptırmam arkadaş !

5- Favori bayan karakterim: Yemin ederim bu soruyu cevaplarken şöyleydim; "Hmm Rose olabilir. Ay olmaz ! Adrian'ı mahvetti. Geç. Cat iyi fikir. Ama çok kadınsı ya. Geç. Katniss en iyisi. Hayır, hayır. Geç. Alice ve Isabelle sempatik ama bana göre değiller. *Lux serisindeki Katy'i unutup* Ahaa! Tris tabii ki. Cesur kızı seçiyorum." Ve sonunda Uyumsuz'dan Tris diyorum millet. :D

6- Favori okuma saatim: Bana kalsa her fırsatta okurum ama öğleden okumayı seviyorum. Çoğu kişi gece demiş ama ben geceleri bir şeyler izlemeyi seviyorum. Sorun bende mi ? :D

Ve işte sorular böyle. Zorlayıcı ama düşündürürken eğlendiren cinsten. Etkinliği herhangi bir yerde yapıp da paylaşabilirsiniz. Linklerinizi bekliyorum !

Minik duyurulara gelirsek... 


Yukarıda belirttiğim gibi Instagram şuan kitap kurtları tarafından ele geçirilmiş durumda. Bize katılın, bol bol eğlenelim. Cidden bekliyorum. Çoğu zamanım orada geçiyor artık. :D Birçok kişiyle tanıştım. Musmutlu oldum.

Ve bir diğer duyurum: Millet Karabük'e gidiyorum. Öylesine değil, üniversite için. Sonunda şeytanın bacağını kırdım ve istediğim bölümü tutturdum. :D Okul da istediğim yerlerden biriydi. Orada aynen devam edeceğim. Kasım'da da kitap fuarına geleceğim. Şuan bir sorun yok gibi gözüküyor. Zaten zaman yaklaştıkça blog'da detaylı bilgi vereceğim. Fuar nerede, ne zaman, hangi yayınevleri orada olacak, yeni çıkan kitaplar hangileri falan... Hepsine değineceğim.

Herhangi bir sorunuz, bana iletmek istediğiniz bir şey varsa eh nasıl ulaşacağınızı biliyorsunuz. :D Ask.fm şuan en kısa yol gibi gözüküyor. Ki oradaki soruları sırıtarak cevaplıyorum. Sıkıldıkça gelin, saçmalayalım.

Şimdilik bu kadar. Kocaman sevgiler, öpücükler: Jane

2 Ekim 2014 Perşembe

Aşık Olunacak Kitap Karakterleri Vol 2


Selam Millet !

Bu sefer kitap yorumlama ya da film önerisi falan yapmayacağım. Blog'u ilk açtığım zamanlar bir eğlenceli etkinlik yapmıştım. Aşık Olunacak Kitap Karakterleri Vol 1 diye. Eh, artık onu devam ettirme zamanı. Yeni seriler okumaya başladım, yepyeni karakterler tanıdım. Ve şimdi onları size tanıtma zamanı.

Bir şey fark ettim. Artık kitaplar tanıtılırken konularından çok içerisinde yer alan karakterler ön plana çıkıyor. Mesela artık çoğu kitabın arka kapak yazısında karakterlerin alıntıları bulunuyor. Ya da bloggerlar kitap tanıtımı yaparken karakterleri ön planda tutup, onlar üzerinden konuyu anlatıyorlar. Yani diyeceğim o ki aslında kitaplardaki karakterler daha göz önünde, daha değer verilen şey oldu. Bir karakteri çok severseniz o seriye ya da kitaba mutlaka devam edersiniz. Mesela bir örnek vereyim; Düşmüş Melekler serisindeki Patch karakteri sayesinde seri birçok hayrana sahip oldu. Özellikle son ve final kitabı berbat olsa da Patch tüm seriyi kurtaran bir kahraman gözümüzde. :D Ya da Gece Evi'nden bahsedeyim. Sevenleri de çok sevmeyenleri de. Serideki kitap sayısı arttıkça insanlar artık sıkılmaya başladı. Ama ben okumaya devam ediyorum. Çünkü niye, sevdiğim birkaç karakter var. 

Kısacası devir değişti. Karakter sağlamsa seri tutar. :D


İlk kitap karakteri olarak Simon Lewis'i seçiyorum. Ölümcül Oyuncaklar serisinde baş karakter Jace Herondale'ın gölgesinde kalmış bir karakter olabilir. Ama onu özellikle son kitaplarda gözüme kestirdim. Hem çok komik hem inatçı. Hem de aşık olunca ne yapacağını bilemeyen afacanlardan biri. Çocuksu bir hali de var Simon'ın. Ama inanın bana gerçek hayatta sahip olmak isteyeceğiniz bir dost. Belki de bir sevgili.

Ve sırada Seth var. Henüz soyadını öğrenemedik. Kendileri Melez Sözleşmeleri serisinde yer alıyor. 2015'te sırf Seth'den oluşacak bir seri geliyormuş. Nasıl mutlu oldum... Seth'i çok seviyorum. Öyle böyle değil. :D Hatta serinin dördüncü kitabı Apollyon'u okurken o yok diye resmen can sıkıntısından patladım. Seriye müthiş renk veriyor. Eğlenceli, komik, doğal, yakışıklı, güçlü bir Apollo o. Gerçekten sevilesi bir karakter. Kızgın hali bile çekici adamın. :D Onun hakkında daha çok bilgi öğrenmek için çıldırıyorum. Seth'i paylaşabiliriz millet. Seriyi okuyun. Mutlaka.


Eric Northman desem ? Hatırladınız mı? Çoğunuz True Blood dizisinden hatırlayacaksınız ama ben Güneyli Vampir serisi romanlarından hatırlatmak istiyorum. Dizideki Eric'le bir alakam yok. Ama kitaptaki Eric... Bir tane sipariş etmek istiyorum. :D Kitapta ilk karşıma çıktığında tehlikeli ve çekici biri gibi gelmişti. Ki öyle zaten. Ama adamın eğlenceli bir mizah anlayışı var. Çok sağlam karakterlerden biri. Ve bu seriyi okuyan çok yok ülkemizde. O yüzden Eric'i sırıtarak sahipleniyorum millet ! :D


Augustus Waters dedikleri zaman direk gözlerim doluyor. Nasıl etkileyici bir karakterse... Aynı Yıldızın Altında'yı duymayan kaldı mı ? Gerek kitaptaki gerek filmdeki Gus hepimizi fena etkiledi. Gelmiş geçmiş en en en etkileyici karakter. Çok anlamlı ve unutulmaz sözleri vardı. Hakkında ne söylesem bilemedim. Cidden okumalısınız. İzlemekle de olmaz. Okuyun. Ben bir kere okudum ve hala etkisinden çıkamadım. Tekrar okumaya korkuyorum. Bu karakter kalbinizi feci kıracak.


Şimdi bahsedeceğim karakteri bilemeyebilirsiniz. Uriah Pedrad. Uyumsuz serisindeki yan karakterlerden biri. Kitabı okurken gözünüz Tobias'dan başkasını görmezken ben Uriah'ı gözüme kestirdim. :D Komik ve eğlenceli olmasını geçtim çok iyi bir dost. Öyle böyle değil. Tris'e ve ekibine o kadar yardımcı oldu ki cidden çok cesaretli biri. Filmde de izlemek için sabırsızlanıyorum. Kitaptaki en güvenilir ve yenilmez karakterlerden biriydi.

Ve son olarak Travis Maddox. Kızlar, Travis'i cidden paylaşmak zor. Öyle böyle değil. Adam dövüşerek hayatını kazanıyor. Ya da kazanıyordu diyeyim. Sonrasında zaten benim çok hayran olduğum ve merak ettiğim bir mesleği yapmaya başlıyor. O andan itibaren ona aşık olmamak imkansız cidden. Kaslı vücudundan bahsetmiyorum. Feci bir şey. Dövmeler... Dövmelerini bir kere yakından görmek için baya çabalardım. :D Çok fena bir karakter. Tatlı Bela, Ayaklı Bela ve Belalı Düğün'de okuyabilirsiniz. Ayaklı Bela'da Travis'in gözünden olayları okuyoruz. Eh, bir okuyun da görün bakalım derim. :D



Şimdilik karakterler bunlar. Şöyle bir göz atınca aslında ortak bir yönlerini gördüm. Hepsi de eğlenceli, komik, hayatı gerçek anlamda yaşayan karakterler. Ne diyebilirim ki, böylelerini çekiyorum. :D

Kocaman sevgiler, öpücükler: Jane